Esas No: 2021/20063
Karar No: 2022/2339
Karar Tarihi: 16.03.2022
Yargıtay 9. Ceza Dairesi 2021/20063 Esas 2022/2339 Karar Sayılı İlamı
9. Ceza Dairesi 2021/20063 E. , 2022/2339 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇ : Çocuğun nitelikli cinsel istismarı, nitelikli cinsel saldırı
HÜKÜM : Sanığın çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan beraati ile nitelikli cinsel saldırı suçundan mahkumiyetine dair Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 12.11.2020 gün ve 2019/51 Esas, 2020/370 Karar sayılı hükümlere yönelik istinaf başvurusunun esastan reddi
Bölge Adliye Mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle başvurunun muhtevası nazara alınıp, 5271 sayılı CMK'nın 299/1. maddesi uyarınca takdiren duruşmasız yapılan incelemede dosya tetkik edildi, gereği görüşüldü:
5271 sayılı CMK'nın 288 ve 294. maddelerinde yer alan düzenlemeler nazara alınıp, aynı Kanunun 289. maddesinde sayılan kesin hukuka aykırılık halleri ve katılan Bakanlık vekili ile sanık müdafisinin temyiz dilekçelerinde belirttikleri nedenler de gözetilerek yapılan değerlendirmede, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından gerçekleştirilen inceleme neticesinde vaki istinaf başvurusunun esastan reddine dair kurulan hükümlere yönelik temyiz sebepleri yerinde görülmediğinden, katılan Bakanlık vekili ile sanık müdafisinin temyiz istemlerinin 5271 sayılı CMK'nın 302/1. madde ve fıkrası gereğince esastan reddiyle hükümlerin ONANMASINA, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Ceza Dairesine gönderilmesine, 16.03.2022 tarihinde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan kurulan hüküm yönünden oy birliğiyle, nitelikli cinsel saldırı suçundan kurulan hüküm açısından ise Başkan vekili ... ve Üye ...’ün kısmi karşı oyu ve oy çokluğuyla karar verildi.
Dairemizin sayın çoğunluğu ile aramızdaki anlaşmazlık mahkemece kabul edilen ve mahkumiyete konu olan eylemin gerçekleşip gerçekleşmediği ve olayda mağdurenin rızasının bulunup bulunmadığına yöneliktir.
Mağdure sanığın baldızıdır ve suç tarihinde yirmi sekiz yaşındadır. Mahkumiyete konu olay sanığın karısı yani mağdurun kardeşinin evden kaçarak eski kocasının yanına gitmesi ve evden kaçarken anne ve babasına bıraktığı mektubun okunmasından sonra gelişen olaylara ilişkindir. Bu dava nedeniyle mağdurun ailesiyle sanık arasında sanığın evden kaçan karısının sanığı suçlaması nedeniyle husumet oluşmuş ve ailenin fertlerinin tüm ifadeleri bu husumet üzerinden şekillenmiştir. İfadelerin içeriği ve birbirleriyle çelişmesinden bu husus açıkca anlaşılmaktadır. Mağdurun abisi ... beyanında, mağdur ...’ye olayı sorduklarını, mağdurun inkar ettiğini, ancak sanığın tutuklanmasını istediklerini beyan ederek husumeti açıkca yansıtmıştır. Dolayısıyla mağdur ile sanık arasında yoğun bir husumet bulunmaktadır. Mağdur beyanlarındaki çelişkilerden bu durum ve ailesinin baskısı altında olduğu açıkca anlaşılmaktadır.
Mağdurun beyanları kendi için tutarlı olmadığı gibi farklı tarihlerdeki beyanları birbirleriyle çelişkili, yine mağdur beyanı ile tanık beyanları da birbirleriyle çelişmektedir şöyleki;
Mağdurun ilk alınan beyanında kendisinin isteyerek sanığın yanına gittiğini, konuştuğunu, eve döndüğünü, daha sonra evden kaçarak tekrar sanığın yanına gittiğini ardından sanığın kendisini araçla eve bıraktığını söylemiş yani dava konusu eylemlerden bahsetmemiştir. Sonraki ifadelerinde ise sanığın kendisini zorla götürdüğünü ve eylemleri gerçekleştirdiğini beyan etmiştir. Bu çelişki mağdurdan sorulduğunda ise sanığın kendisini tehdit ettiğini beyan ederek izah etmeye çalışmıştır. Oysa mağdur anne ve babasının evine gittikten sonra ilk beyanını vermiştir. İfadesini verirken sanığın üzerinde herhangi bir hakimiyeti yoktur aksine ailesi tarafından evden kaçmış olması nedeniyle baskı görmektedir. Bu nedenle mağdurun tehdit altındaydım ya da etkisindeydim beyanının kabul edilmesi mümkün değildir.
Mağdur ilk beyanlarında abisinin de kendisine tecavüz ettiğini beyan etmiştir. Bu nedenle abi hakkında cinsel saldırıdan dava açılmıştır. Ancak mağdurun mahkemedeki ifadesini değiştirdiği için mağdurun abisi beraat etmiştir. Yani mağdur abisine iftira attığını kabul etmiştir.
Mağdur ilk ifadesinde olaydan bahsetmemiştir. Sonraki beyanında olay araç içerisinde oldu demiştir. Daha sonraki beyanında ise olay evde oldu demiştir. Mağdurenin olay yerine ilişkin beyanları dahi farklı ve istikrarsızdır.
Mağdur; sanığın kendisini tanıklar Şifa ve Bekir Gürbüz’ün evine götürüp bıraktığından bahsetmemiştir. Oysa her iki tanıkta mağdurun sanık tarafından eve bırakıldığını, mağdurun bir süre evlerinde kaldığını, Şifa Gürbüz’e abisinin kendisine tecavüz ettiğini söylediğini ve saçma sapan konuştuğunu beyan etmişlerdir. Mağdur beyanları bu tanık beyanlarıyla tamamen çelişmektedir. Tanık Şifa mağdurun evden gitmek istemediğini ve rızasıyla eve gelip kaldığını beyan etmiştir.
Mağdur beyanı ile mağdurun ablasının beyanları da birbiriyle çelişkilidir. Aynı olay hakkında mağdure, sanık bana dokundu demesine rağmen tanık abla sanığın mağdurenin üzerine abandığını zoraki sanığı mağdurenin üzerinden aldığını beyan etmiştir. Yine aynı olayda mağdure sanığın evden kaçtığını beyan etmiş oysa tanık abla sanığın evde kaldığını beyan etmiştir. Her iki ifade de hem kendi içerisinde tutarsız hem birbiriyle çelişkilidir.
Mağdur yine ilk beyanında silahtan bahsetmemiştir. Sonraki beyanında beni silahla tehdit etti demiştir.
Olaydan sonra alınan rapor sanığın DNA’sına rastlanmadı şeklindedir.
Olaydan sonra 28.03.2010 günlü hekim raporunda mağdurda herhangi bir travmatik lezyon bulunmadığı ve fiziki muayenesinin normal olduğu tespit edilmiştir.
27.03.2010 tarihli raporda hymenin intakt olduğu tespi edilmiştir. Yani mağdurenin bakire olduğu anlaşılmışki bu rapordan sonra mağdur, sanığın sürekli kendisiyle anal bölgeden ilişkiye girdiğini söylemiştir. Ancak mağdurda sürekli ters ilişkiye girdiğine yönelik fiziki bir bulgu tespit edilememiştir. Oysa mağdur 14 yaşından itibaren sanığın kendisine anal ilişkiye zorladığını ve zorla anal ilişkiye girdiğini ifade etmektedir.
Olaydan sonra sanığın mağduru arabasıyla katılanın anne babasının evinin önüne getirdiği sabittir. Oysa mağdur ifadesinde kendisinin arabadan atladığını beyan etmiş mağdurda herhangi bir yaralanma tespit edilmemiştir.
Mahkeme 28 yaşındaki mağduru sanığın 14 yaşından sonra sürekli istismara uğradığına yönelik beyanlarına, bu konudaki tanık abla beyanlarına itibar etmemiştir.. Yani mağdur ve tanık beyanlarının soyut ve inandırıcı olmadığını kabul etmiştir. Mahkumiyete konu eylemde de cinsel eylemin gerçekleştiğine ve mağdurun sanığın yanında rızasıyla bulunmadığına yönelik mağdur beyanı dışında delil bulunmamasına rağmen mağdur beyanına itibar ederek gerekçesi kendi içinde çelişmiştir.
Yukarıda ayrıntılı olarak nedenleri belirtildiği gibi sanığın mahkumiyete konu eylemi gerçekleştirdiğine dair; ifadeleri tutarsız ve çelişkili, abisine iftira atabilen bir ruh haline sahip olan ablasının evden kaçması ve kocası sanığı suçlayan mektup bırakması nedeniyle mağdur ve ailesi tarafından cezalandırılması gerektiğine inanılan ve ailesi nedeniyle sanıkla aralarında husumet bulunan, tüm tanık beyanlarıyla ifadeleri çelişen yine ifadeleri doktor raporlarıyla çelişen mağdur beyanı dışında delil bulunmamaktadır. Mağdurun bu beyanlarına itibar edilerek mahkumiyet kararı verilmesi şüpheden sanık yararlanır ilkesine aykırıdır. Neredeyse eylemin gerçekleştiğine dair hiç bir delil bulunmadığı halde mahkumiyet kararı verilmiştir.
Bu nedenlerle istismar eyleminin gerçekleştiğine dair yeterli delil bulunmaması nedeniyle kararın bozulması gerektiği görüşünde olduğumuzdan sayın çoğunluğun mahkumiyet kararının onanması yönündeki görüşüne iştirak edilmemiştir.