Esas No: 2014/14811
Karar No: 2014/22991
Karar Tarihi: 18.12.2014
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2014/14811 Esas 2014/22991 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacı çalışanın davalı işverenle olan iş sözleşmesi haksız olarak feshedilmiştir. Davacı maaş, kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı alacakları için dava açmıştır. Mahkeme, davacının son aylık net ücretinin 1.020 TL olduğunu kabul etmiştir. Ancak, emsal ücret araştırması sonucu, Tekstil Mühendisleri Odası'ndan gelen cevapta bildirilen ortalama net maaşın 900 TL olduğu belirtilmiştir. Bu nedenle, davacının ücreti 900 TL kabul edilerek hesaplama yapılması için bilirkişi raporu istenmiştir. Kararın bozulması gerekmektedir. İş Kanunu'nun 32, 323, 4857 sayılı Yasası'nın 8 ve 37 maddeleri kararda açıklanmıştır.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi : Bursa 8. İş Mahkemesi
Tarihi : 10/06/2014
Numarası : 2012/728-2014/624
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2-Davacı, davalı iş yerinde dokumacı olarak en son 1.020,00 TL net ücretle çalıştığını, işe iade davasının kesinleşmesinden sonra yasal süresi içinde işverene müracaat ettiğini ve iş başı yaptırıldığını ancak davalı işveren tarafından haksız olarak iş sözleşmesinin feshedildiğini işe iadeye bağlı 4 aylık ücret alacağının eksik ödendiğini, kıdem ve ihbar tazminat farklarının ödenmediğini iddia ederek bu alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı, davacının en son brüt 1.000,20 TL ücretle çalıştığını, alacağının bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, kıdem tazminatı ve boşta geçen süre alacağının bulunduğu, ihbar tazminatı talebinin ise reddi gerektiği sonucuna varılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununda 32"nci maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323"üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir.
4857 sayılı Yasanın 8"inci maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı yasanın 37"nci maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır.
Çalışma belgesinde yer alan bilgilerin gerçek dışı olmasının da yaptırıma bağlanmış olması, belgenin ispat gücünü arttıran bir durumdur. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı Kanunun 8"inci ve 37"nci maddelerinin, bu konuda işveren açısından bazı yükümlülükler getirdiği de göz ardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar, iş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümlülüğüne yardımcı olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemiş oluşu, işçinin ücret, sigorta pirimi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmesi, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında delillerin değerlendirilmesi sırasında, işverence bu konuda belge düzenlenmiş olup olmamasının da araştırılması gerekir.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından özellikle ilgili meslek odasından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut olayda, davacı son ücretinin aylık net 1.020,00 TL olduğunu iddia etmiş, davalı işveren ise davacının brüt 1.000,20 TL ücretle çalıştığını savunmuştur. Mahkemece iddia edilen ücretin tanık anlatımları ile doğrulanması fakat ücret araştırması yazı cevabında bildirilen ücretin üzerinde olması nedenleriyle davacının vasfı ve kıdemi dikkate alınarak davacının iddia ettiği ücretle çalıştığı kabul edilmiştir. Emsal ücret araştırması sonucu Tekstil Mühendisleri Odasından gelen yazı cevabında bildirilen ücret aylık net 850,00-950,00 TL arasında olup davacının iddia ettiği ücretin altındadır. Davacı da iddia ettiği ücretle çalıştığını somut delillerle ispat edememiştir. Davacının ücreti Tekstil Mühendisleri Odasından bildirilen ücretin ortalaması olan net 900,00 TL kabul edilerek bu ücret üzerinden hesaplama yapılması için bilirkişiden ek rapor aldırılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirilme ile karar verilmiş olması hatalıdır.
O halde davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 18/12/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.