Esas No: 2021/260
Karar No: 2022/343
Karar Tarihi: 12.01.2022
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/260 Esas 2022/343 Karar Sayılı İlamı
7. Hukuk Dairesi 2021/260 E. , 2022/343 K.Özet:
Dava, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Davacılar, dava konusu taşınmazın kendilerine kaldığı iddiasıyla, tescilini istemiştir. Mahkeme ilk kararda davacıların aktif dava ehliyeti bulunmadığı kabul edildiği için davanın usulden reddine karar vermiştir. Ancak Yargıtay, varsayımda bulunulduğu için hükümün dosya kapsamına uygun olmadığına karar vermiş ve davacıların tescil isteklerinin hangi kişi veya kişiler tarafından yapıldığını açıklığa kavuşturulması gerektiğini belirtmiştir. Davanın kısmen kabul edilmesine dair verilen son karar ise, dava konusu taşınmazın 2008 ve 2012 yıllarında yapılan imar uygulamalarıyla muhtelif taşınmazlara gittiği ve çok sayıda kişinin kayıt maliki olduğu tespit edilmesine rağmen, yetkili tarafların dinlenmeden hüküm verildiği gerekçesiyle bozulmuştur. Kanun maddeleri ise şu şekildedir: TMK'nın 713/1. maddesi, Anayasanın 36. maddesi ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 27. maddesi.
"İçtihat Metni"
7. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
...
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 24.11.2010 tarihinde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 17.11.2015 tarihli hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar ... ve ... vekilleri tarafından istenilmekle; süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü :
K A R A R
Dava, TMK'nın 713/1. maddesi uyarınca kazandırıcı zamanaaşımı zilyetliğine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı vekili, dava konusu ... Köyü çalışma alanında bulunan taşınmazın 1953 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında ekilemez arazi niteliği ile tescil harici bırakıldığını, davacılar ..., ... ve ..., dava konusu taşınmazın babaları ...'dan kaldığı iddiasıyla; davacı ... ise, taşınmazı diğer davacılar ile birlikte kullandıklarını, taşınmazı imar ve ihya ettiklerini ileri sürerek; taşınmazın ... ... mirasçıları ile ... adına müştereken tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekilleri, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, davalılar ... ve ... vekilleri tarafından karara karşı temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Mahkemece ilk kararda davacıların aktif dava ehliyeti bulunmadığından davanın usulden reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay 16.Hukuk Dairesince karar: “Mahkemece, davacıların aktif dava ehliyetleri bulunmadığı kabul edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun olmadığı gibi yapılan inceleme ve araştırma da yeterli değildir. Dava konusu taşınmaz 1953 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında ekilemez arazi olarak tescil harici bırakılmıştır. Davacılar, ..., ... ve ... dava konusu taşınmazın kök murisleri ...'dan kendilerine kaldığı, davacı ... ise diğer davacılar ile birlikte müşterek olarak taşınmazı kullandığını iddia ederek dava açmışlardır. Davacılar, ..., ... ve ...'in dava dilekçesinden dava konusu taşınmazı kendi adlarına mı yoksa tereke adına mı tescilini istedikleri anlaşılmamaktadır. Öncelikle davacılar ..., ... ve ...'in dava dilekçeleri açıklattırılarak taşınmazın kendi adlarına mı yoksa kök muris ... adına mı tescili talep ettikleri hususu sorulmalı, davacıların kendi adlarına tescil istemeleri halinde iştirak halinde mülkiyette mirasçiların zorunlu dava arkadaşi olmalari nedeniyle taraf koşulu sağlanmadiğindan davanin reddine karar verilmesi, tereke adına tescili talep etmiş iseler ... ...'ın diğer mirasçılarının da muvafakatının ya da terekeye mümessil tayini ile taraf koşulunun sağlanması gerekir. Mahkemece bu yön üzerinde durulmadığı gibi, davacı ... taşınmazı diğer davacılar ile birlikte müşterek olarak kullandığını beyan etmiş olup, iddiasına göre diğer davacılar ile arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığı halde, bu davacı yönünden işin esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, davanın aynı gerekçe ile reddedilmesi isabetsiz olup…” gerekçesiyle bozulmuş; bozma sonrası Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; Yargıtay 16. Hukuk Dairesince: “20.03.2008 tarihinde H5 (2/9005) parsel numarasıyla ve 124.903,00 metrekare yüzölçümlü olarak Hazine adına, ekilemez arazi niteliğiyle, ihdasen tescil edilen taşınmazın, ihdas sonucu oluşan tapu kaydının onaylı örneği ile sözü edilen tapu kaydında bu tarihten sonra yapılmış olan tüm değişikliklere ilişkin evrakların (iptal, ifraz, imar veya terkin gibi) tarih sırasına göre, tüm bilgi ve belgelerin onaylı örneklerinin Tapu Müdürlüğünden ve Belediye Başkanlığından getirtilerek dosya içerisine konulması.” için geri çevirme yapılmış, geri çevirme akabinde Etimesgut Kaymakamlığı Tapu Müdürlüğü’nün 16.04.2019 tarihli müzekkeresine göre dava konusu taşınmazın gerek 2008 gerekse 2012 yıllarında yapılan imar uygulamalarıyla muhtelif taşınmazlara gittiği belirlenmiş olup, ilgili yeni taşınmazların ve kayıt maliklerinin bilgileri dosyaya gönderilen müzekkere yanıtlarında ortaya konulmuştur.
Bilindiği üzere; taraf teşkili kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında re’sen göz önünde bulundurulması gerekir. Savunma hakkı Anayasanın 36. maddesi ile güvence altına alınmış olup, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 27. maddesinde de “Hukuki dinlenilme hakkı” başlığı altında ayrıca düzenlenmiştir. Hakim, tarafları dinlemeden veya iddia ve savunmalarını bildirmeleri için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez. Buna göre hakim iddia ve savunma haklarını kullanabilmeleri için tarafları duruşmaya çağırmak zorundadır.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; dava konusu taşınmazın 2008 ve 2012 yıllarında yapılan imar uygulamalarıyla muhtelif taşınmazlara gittiği ve müzekkere yanıtı neticesinde çok sayıda kişinin kayıt maliki olduğu tespit edilmesine karşın, yeni kayıt maliklerinin yokluğunda karar verildiği anlaşılmıştır. Bu nedenle mahkemece; usulüne uygun şekilde dava dilekçesi tebliği ile davaya dahil edilerek taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik taraf teşkili ile hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.01.2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.