Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/1854 Esas 2022/485 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
7. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/1854
Karar No: 2022/485
Karar Tarihi: 17.01.2022

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/1854 Esas 2022/485 Karar Sayılı İlamı

7. Hukuk Dairesi         2021/1854 E.  ,  2022/485 K.

    "İçtihat Metni"

    7. Hukuk Dairesi
    MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
    ...

    Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 04/05/2018 tarihinde verilen dilekçeyle tapu iptali ve tescil, 2. kademede tazminat talep edilmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 02/10/2019 tarihli hükmün istinaf yoluyla incelenmesi davacı vekili tarafından talep edilmiştir. Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince istinaf talebinin esastan reddine dair verilen kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.

    KARAR

    Dava, inançlı işleme dayalı tapu iptali ve tescil, 2. kademede tazminat istemine ilişkindir.
    Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, ... ada 1 parsel sayılı taşınmazda kain 16 bağımsız bölüm numaralı düğün salonu vasfındaki taşınmazın taraflarca 1/2'şer oranda satın alındığını, 26.11.2015 tarihinde tapuda davalı adına tescil edildiğini, davalının tapuyu üzerine aldıktan sonra yarı hisseyi davacıya devir etmeye yanaşmadığını, davalının davacıya dava konusu taşınmazın % 25'ini teklif ettiğini, müvekkilinin % 25 oranındaki teklifi kabul etmek zorunda kaldığını, taraflarca 09.01.2016 tarihli adi yazılı belgenin düzenlendiğini, anılan belgede "tüm masraflar 1.200.000,00 TL çıktıktan ve düğün salonu satıldıktan sonra davalının % 75, davacının % 25 hisseli alacaklı oldukları, davacıdan habersiz satış ve tapu takası yapılamayacağı, düğün salonunun tapu bilgilerinin ...,... ada 1 parsel" şeklinde yazılı olduğunu, bu belgeye şahit olarak dava dışı ... 'ün imza attığını, ancak davalının bugüne kadar dava konusu taşınmazı satışa ve kira gelirini paylaşmaya yanaşmadığını, müvekkilinin yerin satılıp hissesinin ödenmesini defalarca istediğinde de bunu kabul etmediğini, taşınmazın aylık kira getirisinin 12.500,00 TL olduğunu, müvekkilinin hissesine düşen kira gelirini de alamadığını, 26055 ada 1 parsel sayılı 16 numaralı bağımsız bölümde davalının %25 hissesinin iptali ile davacı adına tesciline, tapu iptali ve tescilin mümkün olmaması halinde taşınmazın tüm içindeki donanımlarıyla birlikte %25 hissesinin bedelinden değerinin belirlendikten sonra şimdilik 10.000 TL nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan alınarak davacı müvekkiline verilmesine karar verilmesini talep etmiş, 25.06.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile alacak talebini 537.000,00 TL'ye arttırmıştır.
    Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; sözleşme tarihinin 09.01.2016 olduğunu, hak düşürücü sürenin 09.01.2017 tarihinde dolduğunu, davanın süre geçtikten sonra 04.05.2018 tarihinde açıldığını, dava konusu taşınmazın değerinin dava tarihi itibariyle yaklaşık 2.000.000,00 TL olduğunu, bu kıymette bir taşınmaz için taraflar arasında sözleşme yapılmamış olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacı ödeme yaptıysa yazılı belge veya dekont ile ispat etmesi gerektiğini, davacı yanın ibraz ettiği belge taşınmaz satış vaadi ise resmi şekilde yapılmadığından, emlak komisyonculuğu ücret sözleşmesi ise belirlenecek oran % 4'ü aşamayacağından geçersiz olduğunu, dava konusu taşınmazın yarısı veya % 25'i davacıya ait ise yazılı belgede neden " tüm masraflar 1.200.000 TL çıktıktan sonra" şeklinde bir ibarenin bulunduğunu, davacının ikincil derecedeki alacak talebinin sebepsiz zenginleşmeye dayalı olduğunu, alacak talebinin zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuş; 27.06.2018 havale tarihli 2. cevap dilekçesinde, davalının dava konusu taşınmazı satın aldıktan sonra satmak istediğini, davacının yüksek fiyat verecek alıcı bulacağını ancak kendisine pay verilmesini istediğini, yazılı belgenin komisyon belgesi niteliğini taşıdığını, ancak davacının müşteri bulamadığını, sözleşmenin hükümsüz hale geldiğini belirtmiştir.
    İlk derece mahkemesince, davanın reddine karar verilmiştir.
    Davacı vekilinin istinaf başvurusu üzerine Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
    Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
    İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
    İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
    İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
    İnanç sözleşmesi, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
    Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, taraflar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) "delil başlangıcı" niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nın 202. maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.
    Yazılı delil veya “delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m.188) yemin (HMK m.225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde hakimin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.12.2015 tarihli, 2014/14-516 Esas, 2015/2838 sayılı Kararı da bu doğrultudadır.)
    Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; dosya kapsamında bulunan 09.01.2016 tarihli taraflarca ve dava dışı şahit ... tarafından imzalı adi yazılı belgede dava konusu taşınmazın satışı halinde satış bedelinin hangi oranda dağıtılacağı kararlaştırılmıştır. Taraflar arasında hasılat paylaşımına ilişkin adi ortaklık ilişkisi olduğu iddia edilip kanıtlanamamış olduğundan anılan belge dava konusu taşınmazda davacının da belirtilen oranda mülkiyet hakkı olduğunu göstermektedir. 09.01.2016 tarihli taraflarca imzalı adi yazılı delilin inanç sözleşmesinin belgesi niteliğinde olduğu gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş; bu nedenle hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle ve HMK'nın 373/1. maddesi gereğince, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının KALDIRILMASINA; yerel mahkeme hükmünün BOZULMASINA, karardan bir örneğin Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine, dosyanın İLK DERECE MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, 17.01.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.













    Hemen Ara