Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/6909 Esas 2022/473 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
7. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/6909
Karar No: 2022/473
Karar Tarihi: 17.01.2022

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/6909 Esas 2022/473 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davacı, 1407 ada 29 parsel sayılı taşınmazın idare adına kayıtlı olduğunu ve çekişme konusu taşınmaz üzerinde bulunan 2 katlı taşınmazın 2.katında davalının gönderilen ihtarnameye rağmen herhangi bir bedel ödemeden oturduğunu ileri sürerek, 01.12.2009-31.03.2013 tarihleri arasındaki döneme ilişkin 24.068,00 TL ecrimisil bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Ancak, mahkeme davacının aktif dava ehliyeti yokluğundan davanın reddine karar verdi. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi ise önceki bir davada mahkemenin, davalının haksız işgalci olduğunu kabul ettiği ve ecrimisilden sorumlu olduğunu belirterek hüküm bozma kararı verdi. Mahkeme, bozma ilamına uyarak yapılan yargılama sonucunda, davanın kısmen kabulüne karar vererek, 23.629,31 TL ecrimisilin davalıdan tahsiline karar verdi. Ancak, davalı tarafından yapılan temyiz itirazlarına uyularak karar bozuldu.
Kanun maddeleri: TMK'nun 683. maddesi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 266 vd. maddeleri, Türk Borçlar Kanunu'nun 344. maddesi, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 428. maddesi.
7. Hukuk Dairesi         2021/6909 E.  ,  2022/473 K.

    "İçtihat Metni"

    7. Hukuk Dairesi
    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
    ...

    Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 01.04.2014 gününde verilen dilekçe ile ecrimisil talebi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 01.06.2021 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Dava, ecrimisil isteğine ilişkindir.
    Davacı, 1407 ada 29 parsel sayılı taşınmazın idare adına kayıtlı olduğunu, çekişme konusu taşınmaz üzerinde bulunan 2 katlı taşınmazın 2.katında davalının gönderilen ihtarnameye rağmen herhangi bir bedel ödemeden oturduğunu ileri sürerek, 01.12.2009-31.03.2013 tarihleri arasındaki döneme ilişkin 24.068,00 TL ecrimisil bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
    Davalı, müftülük şöförü olduğunu, dava konusu yerin ilçe müftülüğü tarafından kendisine lojman olarak tahsis edildiğini bu nedenle kötü niyetinden bahsedilemeyeceğinden dolayı ecrimisile hükmedilemeyeceğini, husumetin de kendisine yöneltilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, din hizmetlerinin bir bütün olarak sunulması amacıyla cami ile birlikte oluşturulan imam evi, Kuran kursu ve bu yerleri yaşatma amacının ekonomik desteğini sağlayan aynı külliye içindeki işyerlerinin birbirinden ayrılamayacağı, davacının, davalının oturduğu lojmanda tasarruf hakkı ve buna bağlı olarak aktif dava ehliyetinin olmadığı gerekçesiyle aktif dava ehliyeti yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.
    Hükmün, davacı vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 2015/13475 Esas, 2018/506 Karar sayılı ilamı ile ‘’...Davacının 1407 ada 29 parsel sayılı taşınmazın kayden maliki olduğu, TMK'nun 683. maddesinden kaynaklanan mülkiyet hakkına dayalı olarak açtığı davada taraf sıfatının bulunduğu tartışmasız iken davanın aktif dava ehliyeti yokluğundan reddine karar verilmesi doğru değildir. Dava açıldığı tarihte davacı mülkiyet hakkına sahip olduğundan bu tarihe kadar koşulları varsa ecrimisil isteme hakkı vardır. Öte yandan, davacının davalıya karşı açtığı İstanbul Anadolu 21. Asliye Hukuk Mahkemesi 2012/407 Esas, 2014/21 Karar sayılı davada 01.09.2001-30.11.2009 dönemine ilişkin 32.794-TL ecrimisil isteğinde bulunduğu, davanın kısmen kabulüne karar verildiği, hükmün yapılan temyiz incelemesinde 09.04.2015 tarihinde bozma kararı verilerek mahkemesine iade edildiği anlaşılmaktadır. İlamın içeriği incelendiğinde davalının haksız işgalci olduğu ve ecrimisilden sorumlu olduğu kabul edilmiş, ecrimisil hesabı yönünden bozma kararı verilmiştir. Talep edilen dönem itibariyle verilecek kararın eldeki davada ecrimisil miktarını etkileyeceği açıktır. Hal böyle olunca, İstanbul Anadolu 21. Asliye Hukuk Mahkemesi 2012/407E, 2014/21K sayılı kararının kesinleşmesi beklenilmeden yazılı şekilde karar verilmiş olması da doğru değildir...’’ gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.
    Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, davanın kısmen kabulüne 31/12/2009 dönemi için 500,00 TL, 01/01/2010 - 31/12/2010 dönemi için 6.355,80 TL, 01/01/2011 - 31/12/2011 dönemi için 6.919,44 TL, 01/01/2012 - 31/12/2012 dönemi için 7.845,60 TL, 01/01/2013 - 31/03/2013 dönemi için 2.008,47 TL olmak üzere toplam 23.629,31 TL ecrimisilin ait olduğu dönem sonlarından itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
    Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
    Ecrimisil hesabı uzmanlık gerektiren bir husus olup, taşınmazın niteliğine uygun bilirkişi marifetiyle keşif ve inceleme yapılarak ve taleple bağlı kalınarak haksız işgal tazminatı miktarı belirlenmelidir. Alınan bilirkişi raporu somut bilgi ve belgeye dayanmalı, tarafların ve hâkimin denetimine açık olmalı, değerlendirmenin gerekçelerinin bilimsel verilere uygun şekilde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 266 vd. maddelerine uygun olarak açıklanması gereklidir.
    Eğer, özellikle arsa ve binalarda kira esasına göre talep varsa, taraflardan emsal kira sözleşmeleri istenmeli, gerekirse benzer nitelikli yerlerin işgal tarihindeki kira paraları araştırılıp, varsa emsal kira sözleşmeleri de getirtilerek resen emsal araştırılmalı, dava konusu taşınmaz ile emsalin somut karşılaştırması yapılmalı, üstün veya eksik tarafları belirlenmelidir.
    İlke olarak, kira geliri üzerinden ecrimisil belirlenmesinde, taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parası, emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayice göre belirlenir. Sonraki dönemler için ecrimisil değeri ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edilir. Bunun yanı sıra, Dairemizin yerleşmiş uygulamalarına göre; aynı yere ilişkin olarak önceki dönem ecrimisil bedeline ilişkin sonuçlanmış davalar bulunduğu takdirde; kural olarak önceki dönemin son dönemi için kabul edilen (ve kesinleşen) miktara ÜFE’nin tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktar, sonraki dönem ecrimisil bedelini oluşturur. Kural bu olmakla beraber, ecrimisil bedelinin en az kira bedeli olması ve kira sözleşmelerinde TBK’nin 344. maddesine göre 5 yıl geçtikten sonra rayice göre kira tespitinin istenebilmesi nedeniyle, daha önce rayice göre belirlenen dönem ile dava konusu edilen ilk dönem arasında 5 yıllık sürenin geçmesi veya taşınmazın bulunduğu yerde imar, sanayileşme, yerleşim vs. özel nedenlerle değişimden dolayı rayiç ve emsal kiralar arttığı takdirde kesinleşen döneme ilişkin değerler nazara alınmadan, toplanacak somut verilere göre yeniden bilirkişi incelemesi yapılarak yeni dönem (sonraki dönem) ecrimisil bedeli belirlenerek hüküm altına alınabilir.
    Somut olayda, dosya kapsamında taraflar arasında daha önceki ecrimisil dönemlerine ilişkin İstanbul Anadolu 21. Asliye Hukuk Mahkemesinde 2016/34 E, 2019/118 K sayılı ilamı ile yargılama yapıldığı, bu davada 21.05.2019 tarihinde 01.09.2001-30.11.2009 dönemine ait ecrimisil için davanın kısmen kabul edildiği, bu kararın Yargıtay denetiminden geçerek 26.11.2020 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. Yukarıda açıklanan ilke ve esaslar doğrultusunda, kesinleşen ecrimisil bedeline ÜFE uygulanmak suretiyle talep edilen ecrimisil dönemi hesaplanmalı, temyiz edenin sıfatı ve usuli kazanılmış müktesep haklar gözönünde bulundurularak karar verilmelidir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
    17.01.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.






    Hemen Ara