Esas No: 2021/2160
Karar No: 2022/583
Karar Tarihi: 19.01.2022
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/2160 Esas 2022/583 Karar Sayılı İlamı
7. Hukuk Dairesi 2021/2160 E. , 2022/583 K.Özet:
Davacı, önalım hakkı nedeniyle tapuda davalı adına kayıtlı payın iptali ile kendi adına tescil edilmesini talep etmiş, ancak şufa bedelini ödememiştir. Mahkeme, kesin süre içerisinde işlemin yapılması için davacıya süre vermiş, ancak sürenin sonuçları açıkça belirtilmemiştir. Bu nedenle mahkeme kararı bozulmuş ve davacıya usulüne uygun şekilde kesin süre ihtaratı yapılması gerektiği belirtilmiştir. Kanun maddeleri olarak; önalım bedelinin hükümden önce mahkemece belirlenecek uygun bir zaman içinde depo edilmesi için davacıya süre verilmesi gerektiği (TMK 734/2), tayin edilen kesin sürenin kesin olduğuna karar verilmesi gerektiği (HMK 94) ve kesin sürenin işlemin yapılması için yeterli ve makul bir süre olması gerektiği, duruşma gününe kadar kesin süre nedeniyle yapılacak işlem sonrası başka bir işleme gerek yok ise bu sürenin takip eden duruşma gününe kadar verilmesi, yapılması gereken iş veya işlemlerin birer birer, varsa masraflarının da miktarıyla birlikte açıkça gösterilmesi, sürenin kesin olduğu ve sonuçlarının tarafa açıklanması zorunluluğu olduğu belirtilmiştir.
"İçtihat Metni"
7. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 18/02/2010 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkından kaynaklanan tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 04/09/2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, önalım hakkına dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin ...,... Mahallesi, ... parsel sayılı taşınmazda paydaş olduğunu, davalının dava dışı eski hissedarlardan ...'den 37/480 hisseyi 27.10.2009, yine dava dışı eski hissedarlardan ...,...,...,... 'dan murisleri ...'den kalan 33/480 hisseyi 08.02.2010 tarihinde satın aldığını, hisselerin toplam 110.000,00 TL bedel karşılığında satın alındığını, bu satış işlemlerinde gerek alıcı gerekse satıcıların tapuda işlem yaparken satış bedelini fahiş derecede yüksek göstererek önalım hakkını önlemek istediklerini belirterek, önalım hakkı nedeniyle davalı adına kayıtlı payın iptali ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin satın aldığı yere 110.000,00 TL bedel ödediğini, taşınmazda fiili taksim bulunduğunu, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacı tarafa verilen kesin süre içerisinde davacının şufa bedelini yatırmamış olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını kısmen veya tamamen üçüncü bir kişiye satması halinde diğer paydaşlara bu satılan payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve satışın yapılmasıyla kullanılabilir hale gelir.
Önalım davasında dava konusu payın satış bedeli ile ödenmesi zorunlu harç ve masrafların toplamından ibaret olan önalım bedelinin 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 734/2. maddesi gereğince hükümden önce mahkemece belirlenecek uygun bir zaman içinde depo edilmesi için davacıya süre verilmesi gerekir. Davacıya verilen bu sürenin kesin olduğuna da mahkemece karar verilebilir. Kesin süre içerisinde öngörülen işlem yerine getirilmez ise 6100 sayılı HMK’nın 94. maddesi gereğince işlemi süresinde yapmayan tarafın o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar. Ancak anılan bu madde hükmünün uygulanabilmesi için davacının davayı sürüncemede bırakacak davranışta bulunması gerekir.
6100 sayılı HMK’nun 94. maddesi gereğince kanunun belirlediği süreler kesindir. Hâkim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Aksi hâlde, belirlenen süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilir. Bu şekilde verilecek ikinci süre kesindir ve yeniden süre verilemez. Kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar.
Kanun ya da hakim tarafından tayin edilmiş olan kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak bulunmamaktadır. Kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen işlem bazen davanın kaybedilmesi sonuçlarını da doğurmaktadır. Davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır.
Bu nedenle de hakim tarafından kesin süre verilirken;
1-Kesin süreye konu işlemin gerekli ve tarafların yerine getirebileceği bir işlem olması,
2-Verilen sürenin işlemin yapılması için yeterli ve makul bir süre olması, duruşma gününe kadar kesin süre nedeniyle yapılacak işlem sonrası başka bir işleme gerek yok ise bu sürenin takip eden duruşma gününe kadar verilmesi,
3-Yapılması gereken iş veya işlemler birer birer, varsa masraflarının da miktarıyla birlikte açıkça gösterilmesi,
4-Sürenin kesin olduğu ve sonuçlarının tarafa açıklanması zorunludur.
Somut olaya gelince; mahkemece davacı vekilinin mazeret dilekçesi sunduğu 14.02.2012 tarihli duruşma ara kararında, mazeretin kabulüne ve "geçen celsenin 3 nolu ara kararı gereği bahse konu miktarın mahkeme veznesine depo edilmesi için davacı tarafa gelecek celseye kadar kesin süre verilmesine, bu hususun temini için duruşma zaptının bir örneğinin davacı tarafa tebliğine, masrafın davalı tarafça karşılanmasına," karar verilerek, duruşma zaptının davacı vekiline bizzat 29.06.2012 tarihinde tebliğ edildiği görülmüştür. İlgili ara karar ile davacı vekiline bahse konu miktarı depo etmesi için kesin süre verilmiş ise de, verilen kesin sürede kesin süreye uyulmamasının sonuçları açıkça belirtilmemiştir.
Mahkemece 14.02.2012 tarihli duruşma ara kararında, davacı tarafa verilen kesin sürenin sonuçları açıkça yazılmamıştır. Bu durumda verilen süre bir sonuç doğurmaz. Hukuk Genel Kurulunun 07.05.2003 tarih 2003/319-355 Esas- Karar sayılı ilamı bu yöndedir.
Bu nedenle mahkemece davacıya usulüne uygun şekilde kesin süre ihtaratı yapılarak, sonucuna göre deliller yeniden değerlendirilip bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.01.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.