Esas No: 2021/633
Karar No: 2022/804
Karar Tarihi: 08.02.2022
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/633 Esas 2022/804 Karar Sayılı İlamı
7. Hukuk Dairesi 2021/633 E. , 2022/804 K."İçtihat Metni"
7. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
...
...
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 11.11.2015 gününde verilen dilekçe ile satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, birleştirilen dava ile satış vaadi sözleşmesinin iptali talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; asıl davanın reddine, birleştirilen davanın kabulüne dair verilen 22.05.2019 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacı-birleştirilen dava davalıları vekili tarafından talep edilmiştir. Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince istinaf talebinin esastan reddine dair verilen kararın Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacı-birleştirilen dava davalıları vekili tarafından istenilmekle tayin olunan 08.02.2022 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden taraf gelmedi. Karşı taraftan davalı-birleştirilen davada davacılar vekili Av. ... geldi. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen tarafın sözlü açıklamaları dinlenildi. Açık duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
K A R A R
Asıl davada davacı vekili; davalıların murisleri ...,... 'ten kendilerine intikal edecek taşınmazları Kartal 5. Noterliğinde 23/07/2003 tarihli 17327 yevmiye numaralı gayrimenkul satış vaadi sözlemesiyle davacıya sattığını belirterek, satış vaadi sözleşmesi gereği taşınmazların davacı adına tescilini talep ve dava etmiştir.
Birleştirilen davada davacılar ...,...,... vekili, davalılar ...,... aleyhine açtıkları davada; müvekkillerinin davalı ...'e 28/01/2003 tarihinde vekaletname vermesinin amacının müvekkillerine murislerinden intikal eden tüm taşınmazların intikalini yapmak değil murislerinden ... 'den gelen taşınmazlardan sadece vekilinin istediği iki adet parseldeki hisseyi satmak olduğunu, ancak davacıların çoğunun okuma yazma bilmemesi ve ileri yaşlı olmalarının fırsat bilinerek onlardan vekil ... tarafından genel vekaletname alındığını ve bu vekaletnameye dayanılarak vekil ... tarafından kardeşi olan diğer davalı ... lehine 23/07/2003 tarihli gayri menkul satış vaadi sözleşmesinin yapıldığını, iki parça yer için vekaletname verilmek istendiğini ancak davalı vekil ... tarafından hile ile genel satış vekaletinin alındığını belirterek 23/07/2003 tarihli 17320 yevmiye numaralı gayri menkul satış vaadi sözleşmesinin iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalılar ... ve ... vekili davacı iddialarının gerçek dışı olduğunu, davacılardan ... 'nin okuma yazma bildiğini, yapılan taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin geçerli olduğunu, açılan davanın reddini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince, asıl davanın reddine, birleştirilen davanın kabulüne, 23/07/2003 tarihli satış vaadi sözleşmesinin iptaline karar verilmiştir.
Davacı-birleşen dava dosyasında davalılar vekili istinaf talebinde bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, davacı-birleşen dava dosyasında davalılar vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun HMK'nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı-birleştirilen davada davalı vekili temyiz etmiştir.
Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet akdini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Somut olayda; her ne kadar mahkemece, 23/07/2003 tarihli taşınmaz satış vaadi sözleşmesi muvazaalı olduğu ve davacı ...'nin iyi niyetli sayılamayacağı gerekçesiyle birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiş ise de; asıl dava davalıları murisi ...'e vekaleten ...'nün aralarında dava konusu taşınmazların da bulunduğu taşınmazları 28.03.1997 tarihli satış vaadi sözleşmesiyle ...'e satmayı vaat ettiği, asıl dava davalılarına vekaleten ...'ın dava dışı 166 parsel sayılı taşınmazı 18.06.2001 tarihli satış vaadi sözleşmesiyle satmayı vaat ettiği, asıl dava davalılardan ... 25/07/2002 tarihli vekaletname ile ve diğer davalılar ... ve ... tarafından da 24/07/2002 tarihli vekaletname ile dava dışı ... ve davacının eşi ...'a davacılar adına intikal edecek dava dilekçesinde yazılı taşınmazlara ilişkin her türlü işlemi yapma konusunda vekaletname verildiği, bilahare 28/01/2003 ve 11/06/2003 tarihlerinde tüm davalıların bu kez dava konusu taşınmazlar ile ilgili olarak davacının kardeşi ve birleşen dava davalısı ...'ü aynı şekilde vekil tayin ettikleri ve vekilin 23/07/2003 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesini birleşen dava davalısı-kardeşi ... ile akdettiği dosya içerisinde bulunan belgelerden anlaşılmıştır.
Dava konusu 23/07/2003 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin de asıl dava davalılarının murisi ...'ten intikal edecek hisseleri satmayı vaat ettiği ancak 28.03.1997 tarihli satış vaadi sözleşmesiyle muris ...'e vekaleten ...'nün dava konusu bir kısım taşınmazları ...'e satmayı vaat etmesi, asıl dava davalılarının birden çok kez aynı taşınmazların satış yetkisini içeren vekaletname vermeleri, dava konusu taşınmazlar dışında da ... ile satış vaadi sözleşmeleri yapmaları, birlikte değerlendirildiğinde, birleştirilen dava davalılarının vekaletnamenin kötüye kullanıldığını ve vekil eliyle yapılan satış vaadi sözleşmesinin muvazaalı olduğunu ispat edemediğinden birleştirilen davanın kabulü ile satış vaadi sözleşmesinin iptaline karar verilmesi için yeterli ve hukuki bir delil bulunmadığından doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle temyiz itirazlarının kabulü ile HMK 373/1. maddesi gereğince temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün BOZULMASINA, karardan bir örneğin Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine, dosyanın İLK DERECE MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 3.815,00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacı-birleştirilen dava davalısına verilmesine, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, 08.02.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.