Esas No: 2021/774
Karar No: 2022/793
Karar Tarihi: 08.02.2022
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/774 Esas 2022/793 Karar Sayılı İlamı
7. Hukuk Dairesi 2021/774 E. , 2022/793 K."İçtihat Metni"
7. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
...
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 26.07.2012 gününde verilen dilekçe ile satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil ıslahla ikinci kademede tazminat talebi üzerine Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 18.06.2019 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 18.01.2022 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Av. ... geldi. Karşı taraftan gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlenildi. Açık duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
K A R A R
Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil ikinci kademede ıslahen tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkili ile dava dışı arkadaşı ...,... Köyünde davalılar adına kayıtlı taşınmazlarda davalıların hisselerinin %50’sini İzmir 13. Noterliğinin 22.07.2009 tarih ... yevmiye numaralı gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile satın aldıklarını, satış bedelini sözleşmenin tanzimi anında nakden ödediklerini ve sözleşmenin tapuya şerh edildiğini, davalı ...'nun kendisine ait hisseleri daha önceki tarihlerde başkalarına sattığını, davalı ...'nun ise sözleşmeden sonra bankadan kredi kullanarak bazı taşınmazlar üzerinde ipotek tesis ettirdiğini belirterek, şimdilik diğer taşınmazlara ilişkin hak ve alacakları saklı kalmak üzere dava konusu 191 ada 3; 159 ada 25, 26 ve 27; 163 ada 10; 269, ...,... parsel sayılı taşınmazlarda davalılar adına kayıtlı hisselerin %50’sinin iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili, 02.05.2017 tarihinde davayı ıslah etmiş ve tapu iptali ve tescil talebinin reddi halinde sözleşme bedeli olan 100.000,00 TL’den davacının payına düşen 50.000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili, satış vaadine konu olan taşınmazların davalılara miras yolu ile intikal eden taşınmazlar olduğunu, tapu kayıtlarının incelenmesinde sözleşmeye konu taşınmazların davalılara miras yolu ile intikal etmediğini, satış vaadi sözleşmesinin elbirliği mülkiyeti çözülünceye kadar ifa kabiliyetinin bulunmadığını, davacı ve dava dışı ...'e miras hak ve hisselerinin %50'si satıldığına göre davacının dava dışı ...'in payını da kapsayacak şekilde tapu iptali ve tescil talebinde bulunmasının doğru olmadığını beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine dair verilen ilk kararın temyiz edilmesi üzerine, dava konusu 191 ada 3 parsel sayılı taşınmaz dışındaki taşınmazlar yönünden temyiz itirazlarının yerinde olmadığı; dava konusu 191 ada 3 parsel sayılı taşınmaz yönünden ise yargılama sırasında satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağı doğduğundan ve satış vaadinde bulunanlar tarafından taşınmazdaki miras hak ve hisselerinin %50’sinin satışı vadedildiğinden taşınmazın ifrazının ve pay satışının mümkün olup olmadığının araştırılması gerektiği gerekçesiyle Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 2014/8328 E.-14226 K. sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, dava konusu 191 ada 3 parsel sayılı taşınmaz yönünden tapu iptali ve tescil talebinin reddine; dava konusu diğer taşınmazlar yönünden ise karar kesinleştiğinden karar verilmesine yer olmadığına; alacak talebinin kabulüne dair verilen ikinci kararın, bozmaya uyularak tesis edilen hükmün tüm istekleri karşılar şekilde yeniden yazılması gerektiği gerekçesiyle Dairenin 2018/3776 E.-2019/372 K. sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda; davacının tüm taşınmazlara yönelik tapu iptali ve tescil talebinin reddine; davacının ıslahen ikinci kademede tazminat talebinin ise bozmadan sonra ıslah mümkün olmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Usul hukuku alanında geçerli temel ilke, yargılamaya ilişkin kanun hükümlerinin derhal yürürlüğe girmesidir. Bu ilkenin benimsenmesinin nedeni ise, bu kanun hükümlerinin kamu düzeni ile yakından ilgili olduğu, daima eskisinden daha iyi ve amaca en uygun olduğu fikri ile kanun koyucunun, fertlere ait olan hakların yeni usul hükümleri ile daha önce yürürlükte olan kanundan daha iyi ve daha adil bir şekilde korunacağına ilişkin inancıdır.
Usul kurallarının zaman bakımından uygulanmasında derhal uygulanırlık kuralı ile birlikte dikkate alınması gereken bir husus da yeni usul kuralı yürürlüğe girdiğinde, ilgili “usul işleminin tamamlanıp tamamlanmadığı”dır.
Hemen belirtilmelidir ki, dava; dava dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlayan ve bir kararla (veya hükümle) sonuçlanıncaya kadar devam eden çeşitli usul işlemlerinden ve aşamalarından oluşmaktadır. Yargılama sırasındaki her usul işlemi, ayrı ayrı ele alınıp değerlendirmeye tabi tutulmalıdır.
Bir usul işlemi yargılama sırasında yapılmaya başlanıp tamamlandıktan sonra, yeni bir usul kuralı yürürlüğe girerse, söz konusu işlem geçerliliğini korur. Başka bir deyişle, tamamlanmış usul işlemleri, yeni yürürlüğe giren usul hükmünden (veya kanunundan) etkilenmez. Buna karşın, bir usul işlemine başlanmamış veya başlanmış olup da henüz tamamlanmamış ise, yeni usul hükmü (veya kanunu) hemen yürürlüğe gireceğinden etkilenir. Çünkü, usule ilişkin kanunlar -tersine bir kural benimsenmediği takdirde- genel olarak hemen etkili olup, uygulanırlar (Üstündağ, S.: Medeni Yargılama Hukuku, Cilt:I, İstanbul 1997, s. 73 ilâ 78).
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Zaman Bakımından Uygulanma” başlığını taşıyan 448/1. maddesi de yapılan açıklama ve ilkelere uygun olarak; “(1) Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanır” hükmünü içermektedir.
Bu madde hükmüne göre, kanunda aksine bir düzenleme getirilmediği takdirde, yeni usul hükümlerinin tamamlanmış usul işlemlerine bir etkisi olmayacak, önceki kanuna göre yapılmış ve tamamlanmış olan işlemler geçerliğini koruyacaktır. Buna karşın, tamamlanmamış usul işlemleri yeni kanun hükümlerine göre yapılacaktır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 18.11.2015 tarih, 2014/11-21 E.-2015/2657 K.; 18.03.2021 tarih 2017/1397 E.-2021/292 K.)
Öte yandan; 22/07/2020 tarihinde kabul edilen ve 31199 sayılı Resmi Gazete’de 28/07/2020 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 18. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 177. maddesinin birinci fıkrasından sonra gelmek üzere, “Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması halinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortan kaldırılamaz.” fıkrası eklenmiştir. Bu yasal düzenleme ile Yargıtay’ın bozma kararı veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararı sonrası dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması halinde tahkikat sona erinceye kadar ıslah yapılabilmesine imkân getirilmiştir.
Somut olayda; mahkemece verilen ilk kararın Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 2014/8328E.-2014/14226K. sayılı ilamıyla eksik inceleme nedeniyle bozulduğu, bozma sonrası davacı vekilinin 02.05.2017 tarihli dilekçesiyle davayı ıslah ederek tapu iptali ve tescil talebinin reddedilmesi halinde ikinci kademede tazminat talebinde bulunduğu anlaşılmıştır. Mahkemece verilen ikinci karar ise, Dairenin 11.11.2014 tarih, 2014/7847E.-12660K. sayılı ilamıyla bozulmuştur. Her ne kadar mahkemenin bozma ilamına uyarak verdiği temyize konu kararının gerekçesinde bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı belirtilmiş ise de Hukuk Muhakemeleri Kanununun 177. maddesinde 7251 sayılı Yasa ile yapılan ve yukarıda açıklanan değişiklik uyarınca, davacının ikinci kademedeki tazminat talebi yönünden tahkikat devam ettiğinden ve usul hükümlerinde yapılan değişikliklerin derhal uygulanması gerektiğinden davacı vekilinin 02.05.2017 tarihli ıslah dilekçesi dikkate alınarak yargılama yapılıp sonuca göre karar verilmesi için hükmün bozulması gerekmiştir.(Yargıtay 23. Hukuk Dairesi, 22.12.2020 tarih 2018/1014 E-2020/4477 K, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2020/2768 E-2020/3649 K; Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 14.09.2020 tarih, E. 2018/3982 E- 2020/5088 K.)
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, Yargıtay duruşma vekalet ücreti 3.815,00 TL'nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08.02.2022 tarihinde oy birliği ile karar veridi.