15. Hukuk Dairesi 2012/6425 E. , 2013/3973 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Ticaret Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde davacı vekili Avukat ....... geldi. Davalı vekili gelmedi. Davalı vekili Avukat ...’ın göndermiş olduğu 11.06.2013 tarihli telgrafı okundu, kabul edilmedi. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davacı avukatı dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı. Bu kere dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:
- K A R A R -
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili istemi ile girişilen icra takibine vâki itirazın iptâline ilişkindir. Davalı reddini savunmuş, mahkemece davanın reddine dair verilen karar, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık 03.12.2005, 26.04.2006 ve 13.12.2006 tarihli sözleşmelerden kaynaklanmıştır. Davalı sözleşmelerin varlığını inkâr etmiş, sunulan yazılı sözleşmelerde imzaları bulunanların yetkili temsilcileri olmadığından kendilerini bağlamayacağını savunmuştur. Davacı delil olarak sözleşmelerle birlikte taraf defterlerine ve her türlü delile de dayanmıştır. Mahkemece, defter ibrazı için taraflara süre verilmiş, bilirkişi ücreti yatırmadığından defter incelemesinden vazgeçilmiş, davacıya yemin teklif hakkı hatırlatılarak ve sözleşme altında imzası bulunanların davalı şirket yetkilileri olmadığı gerekçesiyle kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
Sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 818 Sayılı Borçlar Yasası’nın 32 ve devamı maddelerinde yetkili mümessil tarafından diğer kimse namına yapılan akdin alacak ve borçları o kimseye ait ise de, 39. madde hükmünce, bir kimse yetkisi olmadığı halde diğer şahıs namına akit yaptığı takdirde, namına akit yapılan kimse tarafından icazet verilmesi halinde icazet veren akitle sorumlu tutulur. Mahkemece yukarıda sözü edilen sözleşmelerde imzası bulunanların yetkili şirket temsilcisi olup olmadığı üzerinde durulmamıştır. Oysa BK’nın 39. maddesi hükmünce sözleşmelerin davalı şirket adına ifa olunup benimsenmesi ve böylece icazet verilmesi durumunda davalıyı bağlayacağı kabul edilmelidir. Öte yandan
davacı vekili yargılamanın 10.04.2012 tarihli celsesinde, davalı defterlerinin incelenmesini talep etmiştir. 29.07.2011 tarihli celsede verile süre “kesin süre” niteliğinde olmadığı gibi 6100 Sayılı HMK’nın 222/1. maddesi uyarınca davalı defterlerine dayanabileceğinden ve davalı defterlerinde yer alan aleyhindeki kayıtlarda davacı açısından ispat kolaylığı sağlayacağından davalı defterleri de incelenmelidir. Bu incelemeler yapılmadan ve henüz kanıtlar toplanmadan yemin teklif hakkının hatırlatılması da usul ve yasaya aykırı olmuştur.
O halde mahkemece yapılması gereken iş; davalı defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmak üzere yeniden HMK’nın 324. maddesi hükmünce ücret yatırması konusunda davacıya kesin süre vermek, defterler üzerinde BK’nın 39. maddesi uyarınca sözleşmede imzası bulunanların yaptığı işlemlere onay verilip, benimsenmesi ve sözleşme konusu işlemlerin kabul edilip edilmediği, ayrıca davalı aleyhine delil niteliği olup olmadığı inceletilerek sonucuna göre gerektiğinde, yemin teklif hakkı bu incelemeler sonucunda yeterli kanıt bulunamadığında hatırlatılmak suretiyle hükme varmaktan ibarettir. Bu hususlar üzerinde durulmadan, eksik inceleme ile verilen karar bozulmalıdır.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın davacı yararına BOZULMASINA, 990,00 TL vekâlet ücretinin davalıdan alınarak Yargıtay duruşmasında vekille temsil olunan davacıya verilmesine, 19.06.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.