Esas No: 2021/2242
Karar No: 2022/1100
Karar Tarihi: 16.02.2022
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/2242 Esas 2022/1100 Karar Sayılı İlamı
7. Hukuk Dairesi 2021/2242 E. , 2022/1100 K."İçtihat Metni"
7. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
DAVACILAR : ... vd.
DAVALILAR : ... vd.
İLK DERECE
MAHKEMESİ : İstanbul 22. Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 30.03.2018 tarihinde verilen dilekçeyle tapu kaydındaki şerhin terkini talep edilmesi üzerine yapılan duruşma sonunda davanın reddine dair verilen 27/02/2020 tarihli hükmün istinaf yoluyla incelenmesi davacılar vekili tarafından talep edilmiştir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesince istinaf talebinin esastan reddine dair verilen kararın davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Yapılan yargılamaya, toplanan delillere, dosya içeriğine, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında yazılı gerekçelere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, dosyanın İLK DERECE MAHKEMESİNE, kararın bir örneğinin ilgili Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 16/02/2022 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
(Muhalif)
KARŞI OY
I- Davacılar vekili, 30.03.2018 tarihli dava dilekçesinde; müvekkilleri ile davalılardan ...’ın davaya konu 1475 ada, 4 parsel sayılı taşınmazda paydaş, diğer davalı ...’ın ise davalı ...’ın payı üzerinde intifa hakkının bulunduğunu; davalı ...’ın 14,9.m2 miktarlı payı üzerine 28.12.2017 tarihinde diğer davalı ve oğlu ... lehine 16,796. TL bedelle, süresiz intifa hakkı tesis ettiğini, oysa davalı ...’ın taşınmazda fiilen bir kullanımının söz konusu olmadığını, bu işlemin davacılar diğer paydaşların kanuni haklarını kullanmalarının önüne geçilmesi amacıyla ve muvazaalı bir şekilde tesis edildiğini, bu durumun ortak taşınmazın tasarrufu konusunda davacı paydaşlar için çekilmez bir hal olduğunu, taşınmazdaki ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karar verilmesi durumunda intifa hakkıyla yüklü taşınmaza talebin az olacağı ve düşük bedelle satılacak olmasından dolayı zarar göreceklerini belirterek, davalı ... lehine tesis edilen intifa hakkının tapudan terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı taraf, davanın reddine karar verilmesi talebiyle savunmada bulunmuştur.
...,...,... parsel sayılı dava konusu taşımazda davacılar ile davalılardan ... paylı maliktir. Davalılardan ...’ın 28.12.2018 tarihinde tesis edilen intifa hakkının davalı ...’ın payı üzerinde bulunduğu, taşınmazın tamamını kapsamadığı, intifa hakkının 16,796.TL bedelle ve süresiz tesis edildiği görülmüştür.
İstanbul 22. Asliye Hukuk Mahkemesi 27.02.2020 tarihli kararında, paydaş davalı ...’ın payı üzerine davalı ... lehine tesis ettiği intifa hakkının davacıların aleyhine kötüniyetli ve muvazaalı olarak yapıldığının ispatlanamadığını gerekçe göstererek davanın reddine karar vermiştir.
Davacı taraf istinaf talebinde bulunmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 3.12.2020 tarihli kararında, ilk derece mahkemesinin davanın reddine ilişkin kararında hukuka aykırılık bulunmadığını belirterek, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir.
II- Paylı mülkiyet söz konusu olan bir taşınmazda, paydaşlardan birinin kendi payı üzerinde intifa hakkı tesis etmesi, paylı taşınmazın ortaklığının satış suretiyle giderilmesi davasında diğer paydaşlar yönünden itiraza uğramıştır. Diğer paydaşlar, pay üzerine konulan intifa hakkının taşınmazın satışı sırasında talebi azalttığını, intifa bir kısım pay üzerine konulsa da taşınmazın tamamının değerinde azalma meydana getirdiğini, intifa koyduran paydaşın taşınmazın değerinde meydana gelen azalmadan etkilenmediğini gerekçe göstererek, taşınmazın intifa ile yüklü olmaksızın satışını talep etmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve 5. Hukuk Dairesi ile 6. Hukuk Dairesi kararları arasında çıkan içtihat aykırılığı sonucunda verilen 14.3.1960 tarihli ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, paylı taşınmazın intifa hakkı ile yükümlü olarak satılması gerekeceğine karar verilmiştir.
01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun;
“c. İntifa hakkı sahibinin durumu” kenar başlıklı 700. maddesinde, “Bir paydaşın kendi payı üzerinde intifa hakkı kurması hâlinde, diğer paydaşlardan biri intifa hakkının kurulduğunun kendisine tebliğinden başlayarak üç ay içinde paylaşma isteminde bulunursa; satış yoluyla paylaşmada intifa hakkı, buna ilişkin paya düşecek bedel üzerinde devam eder.” hükmüne yer verilmiştir.
Bu hüküm ile 14.3.1960 tarihli ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca; paylı taşınmaz üzerinde 01.01.2002 tarihinden önce kurulmuş bir intifa hakkı varsa bu hak sahibi davaya dahil edilmeli, taşınmazın intifa hakkı ile yükümlü olarak satışına karar verilmelidir. Taşınmaz üzerinde 01.01.2002 tarihinden sonra kurulmuş bir intifa hakkı varsa, 4721 sayılı TMK’nın 700. maddesi uyarınca diğer paydaşlardan biri intifa hakkının kurulduğunun kendisine tebliğinden başlayarak üç ay içinde paylaşma isteminde bulunursa, satış yoluyla paylaşmada intifa hakkı, buna ilişkin paya düşecek bedel üzerinde devam edeceğinden, taşınmaz intifa yüklü olarak satılmayacaktır.
Bilindiği üzere, intifa ya da başka bir deyişle kullanma hakkı, başkasına ait bir mal veya hak üzerinde belirli bir kişiye tamamen yararlanma veya kullanma hakkı verme anlamına gelir. İntifa hakkının tesisiyle birlikte malikte, sadece tasarruf hakkı kalır. Mal, hak veya eşyadan elde edilebilecek her türlü yarar, intifa hakkı sahibine tahsis edilmiş durumdadır.
Bu davada olduğu gibi uyuşmazlık karşımıza, ortalığın giderilmesi ve muvazaa sorunu olarak ortaya çıkmaktadır.
Hisseli mülkiyete tâbi taşınmazlarda, paydaşlardan birinin, taşınmazdaki payı üzerinde bir başkası lehine intifa hakkı tesis ederek, açılan ortaklığın giderilmesi davasına karşı savunma geliştirdiği; dava sonunda verilen ortaklığın satış suretiyle giderilmesi kararından sonra, tesis edilen intifa hakkı nedeniyle taşınmazın satışını önlemeyi veya taşınmaza daha az alıcı çıkmasını sağlayarak, taşınmazı kendisinin veya intifa hakkı sahibinin daha ucuza alabilmesini amaçladıkları, diğer paydaşlar tarafından ileri sürülmüştür. Diğer paydaşların, payına intifa hakkı tesis eden kişiye karşı, kendi menfaatlarını koruyabilmeleri için yapabilecekleri iki seçenek bulunduğu belirtilebilir.
Bunlardan birincisi, yukarıda yer verilen kanun hükmü uyarınca, intifa bildirimini alan paydaşın ortaklığın giderilmesi davası açabilmesidir. Bu durumda intifa, paya düşecek bedel üzerinde devam edeceğinden, paya isabet eden bu paradan yararlanacak olan kişi de intifa sahibi olacaktır.
İkinci husus ise, paydaş ile lehine intifa hakkı tesis edilen kişilerin, görünürdeki bu hukuki işlemi aslında istemedikleri halde muvazaalı işlem tesis ederek haklarını kötüye kullandıkları, kendileri aleyhine haksız bir netice meydana getirmeyi amaçladıkları iddiasıyla, pay üzerine konulan intifa hakkının terkin edilmesi talebini içeren, diğer paydaşlar tarafından açılan bu ve buna benzer davalar olacaktır. Bu seçenek, ortaklığın giderilmesi davası açmayan, intifadan haberi olmayan, danışıklı intifayı öğrenen hissedarın ayrıca başvurabileceği ikinci yoldur.
İntifa tesisi, 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunundan önce ise, açılan ortaklığın giderilmesi davasındaki intifa hakkı sahibi intifadan vazgeçmez ise taşınmaz intifa ile yükümlü olarak satılacaktır. Tamamında olmasa da, bir bölümü hakkında intifa tesis edilen böyle bir taşınmaz, ihaleye girmeyi düşünen alıcı adayları için ciddi anlamda caydırıcıdır. Alıcı, tamamında veya bir bölümünde kullanma ve yararlanma hakkına sahip olamayacağı bir taşınmazı satın almış olacaktır.
İntifa ile yüklü bir taşınmazın ihalesine katılanların düşük değer teklif etmeleri veya başka alıcı çıkmamasından dolayı intifa hakkı sahibinin veya payı hakkında intifa tesis eden çıplak mülkiyet sahibi paydaş düşük bedelle alması olağan bir durumdur. Kendi payına intifa hakkı kuran paydaş bu yöntemle, paydaşlığın giderilmesine karar verilen taşınmazın satışını engellemekte ya da intifa hakkının varlığı nedeniyle taşınmaza alıcı çıkmaması nedeniyle taşınmazı ihalede ya kendisi veya intifa hakkı tesis ettiği kişi satın alabilmektedir.
Ortaklığın giderilmesi davalarında, pay üzerine intifa tesis etmesi nedeniyle çıplak mülkiyet sahibi paydaşa üçüncü kişi lehine intifa tesis etmesi nedeniyle, satış bedelinden tapu kaydındaki payı oranında değil, daha az pay verilmesi gerekirken, bu konuda da hatalar yapılarak tapudaki payı oranında satış bedelinden pay verilmekte, böylece diğer paydaşlar aleyhine ikinci bir haksız uygulamaya neden olunduğu gözlenmektedir.
Taşınmaz, intifa yükü ile satılmaz veya intifa hakkı bedel üzerinde devam ederse, yukarıdaki sakıncalar ortaya çıkmayacaktır.
14.3.1960 tarihli ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının sebep olduğu bu haksız uygulamanın ortadan kaldırılması amacıyla 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 700. maddesinde yer alan hükme yer verilmiştir.
14.3.1960 tarihli ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında, bir kısım hisseleri intifa hakkı ile takyitli bir gayrimenkulun şüyuunun giderilmesine karar verilmesi halinde, satışın intifa hakkı yokmuş gibi yapılmasına ve intifa hakkının satış bedelinden takyitli hisseye isabet edecek bedel üzerine intikaline karar verilmesinin caiz olmadığına karar verilmiş; gerekçe bölümünde, “Medeni Kanununun 717’nci maddesine göre intifa hakkı, hilâfına sarahat bulunmadıkça, sahibine taallûk ettiği şeyden tamamiyle istifade etmek hakkını bahşeder.
İntifa hakkının hangi hallerde zeval bulacağı Medeni Kanunun 720 ve 721’inci maddelerinde, hangi hallerde bedele inkılâbedeceği de aynı Kanunun 722’nci maddesinde açıkça gösterilmiş bulunmaktadır. Ne bu hakkın sona ermesi, ne de bedele intikali sebepleri arasında gayrimenkulun şüyuunun giderilmesi maksadiyle satılması hali yer almış değildir.” ibaresine yer verilmiştir.
14.3.1960 tarihli ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararını, paylı mülkiyet konusunu düzenleyen kanun hükümlerini nazara alıp değerlendirmediği gerekçesiyle, eksik ve hatalı buluyorum.
İntifa hakkıyla ilgili değerlendirme yapabilmek için öncelikle, mülkiyet kavramı üzerinde durmak gerekir.
Roma Hukukundan günümüze, mülkiyet hakkının üç önemli yetkiyi bünyesinde barındırdığı kabul edilir. Bunlar; malı kullanma (usus), maldan yararlanma (fructus) ve malı tasarruf etme (abusus) yetkileridir.
Mülkiyet hakkının genel özellikleri ise şu şekilde sıralanmaktadır. Mülkiyet hakkı mutlaktır, mülkiyet hakkı inhisari niteliktedir, mülkiyet hakkı ayni ve süresiz bir haktır. Mülkiyet hakkı, sayılan bu özellikleri nedeniyle eşya üzerinde doğrudan hâkimiyet sağlayan ve bu sebeple herkese karşı ileri sürülebilen haklardandır.
III- 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun;
1- Mülkiyet hakkının içeriği kenar başlıklı 683. maddesinin birinci fıkrasında; bir şeye malik olan kimsenin, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahip olduğu,
2- Paylı mülkiyet kenar başlıklı 688. maddesinin üçüncü fıkrasında; paydaşlardan her birinin kendi payı bakımından malik hak ve yükümlülüklerine sahip olduğu; payın devredilebileceği, rehnedilebileceği ve alacaklılar tarafından haczettirilebileceği,
3- Önemli yönetim işleri kenar başlıklı 691. maddesinin birinci fıkrasında; paylı mülkiyet konusu taşınmazın işletme usulünün veya tarım türünün değiştirilmesi, adî kiraya veya ürün kirasına ilişkin sözleşmelerin yapılması veya feshi, toprağın ıslahı gibi önemli yönetim işleri için pay ve paydaş çoğunluğuyla karar verilmesi gerektiği,
4- Yararlanma, kullanma ve koruma kenar başlıklı 693. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında; paydaşlardan her birinin, diğerlerinin hakları ile bağdaştığı ölçüde paylı maldan yararlanabileceği ve onu kullanabileceği; uyuşmazlık hâlinde yararlanma ve kullanma şeklini hâkimin belirleyeceği; bu belirlemenin, paylı malın kullanılmasının zaman veya yer itibarıyla paydaşlar arasında bölünmesi biçiminde de olabileceği,
5- Paylı mülkiyetin sona ermesi kenar başlıklı 698. maddesinin birinci fıkrasında; hukukî bir işlem gereğince veya paylı malın sürekli bir amaca özgülenmiş olması sebebiyle paylı mülkiyeti devam ettirme yükümlülüğü bulunmadıkça, paydaşlardan her birinin malın paylaşılmasını isteyebileceği,
6- Paylaşma biçimi kenar başlıklı 699. maddesinin birinci fıkrasında; paylaşmanın, malın aynen bölüşülmesi veya pazarlık ya da artırmayla satılarak bedelinin bölüşülmesi biçiminde gerçekleştirileceği,
7- İntifa hakkının konusu kenar başlıklı 794. maddesinde; intifa hakkının, taşınırlar, taşınmazlar, haklar veya bir malvarlığı üzerinde kurulabileceği; aksine düzenleme olmadıkça bu hakkın, sahibine, konusu üzerinde tam yararlanma yetkisi sağlayacağı,
- İntifa hakkının kurulması kenar başlıklı 795. maddesinde; intifa hakkının, taşınmazlarda tapu kütüğüne tescil ile kurulacağı; taşınır ve taşınmazlarda intifa hakkının kazanılması ve tescilinde, aksine düzenleme olmadıkça, mülkiyete ilişkin hükümlerin uygulanacağı,
- İntifa hakkının sona ermesi kenar başlıklı 796. maddesinde; intifa hakkının, konusunun tamamen yok olması ve taşınmazlarda tescilin terkini terkini ile; yasal intifa hakkında ise, sebebinin ortadan kalkması ile sona ereceği; intifa süresinin dolması veya hak sahibinin vazgeçmesi ya da ölümü gibi diğer sona erme sebeplerinin gerçekleşmesi durumunda, taşınmaz malikinin terkin istemeye yetkili olacağı,
- İntifa hakkının süresi kenar başlıklı 797. maddesinde; intifa hakkının, gerçek kişilerde hak sahibinin ölümü; tüzel kişilerde kararlaştırılan sürenin dolması, süre kararlaştırılmamışsa kişiliğin ortadan kalkmasıyla sona ereceği,
Hükümlerine yer verilmiştir.
IV- Türk Medeni Kanununa göre intifa hakkı, sahibine bu hakkının konusu üzerinde kullanma ve istifade yetkileri veren, başkasına temlik edilemeyen ve hakiki veya tüzel kişiye ait olabilen bir ayni haktır. İntifa hakkı sahibi, intifanın konusu bulunan mal veya hakkın sağlayabileceği bütün menfaatlerden (gelir ve semeresinden) yararlanmak ve kullanmak yetkisine sahiptir.
Bu açıklamalar, intifa hakkının mal veya hakkın tamamı üzerinde tesis edilmesi halinde geçerli olup; olayımızda olduğu gibi, taşınmazdaki bir kısım pay üzerinde tesis edilmesi halinde ise paylı mülkiyete ilişkin hükümler nazara alınarak, intifa hakkının kapsamı ve sona ermesi ayrıca değerlendirme konusu yapılmalıdır.
Dolayısıyla, intifa hakkının, hakkın konusu olan şeyden tam ve sınırsız bir faydalanma hakkı sağlayabilmesi için öncelikle, intifa konusu malın tamamı üzerinde tesis edilmesi; ikinci olarak intifaya konu hukuki ilişki düzenlenirken taraflarca aykırı bir şartın kararlaştırılmaması gereklidir.
4721 sayılı Kanunun 698 ve 699. maddeleri uyarınca, paylı mülkiyete tâbi bir taşınmazda mülkiyet hakkına sahip bulunan paydaşların mülkiyet hakları, taşınmazın artırmayla satılarak bedelinin bölüşülmesi biçiminde sona erdirilebilmektedir. Paylı taşınmazdaki paydaşların mülkiyet hakları, mahkeme kararıyla satılması suretiyle sona erebilmektedir. Yukarıda yer verilen kanun hükümleri, paylı mülkiyetteki ortaklığı sona erdirmeyi ve taşınmazda tek kişinin malik hale gelmesini öngörmektedir. Bu amaçla, temel haklardan olan ve herkese karşı ileri sürülebilen paydaşların mülkiyet hakları sona ererken, paydaşın paylı mülkiyet hakkı üzerinde tesis ettiği, kullanma ve istifade yetkisi içeren intifa hakkının sona ermeyeceğini ileri sürmek, paylı mülkiyet hükümlerine aykırı bir değerlendirme niteliğindedir.
Ortaklığın giderilmesi davasına konu taşınmazın tamamı üzerinde, tüm paydaşlar tarafından birlikte bir kişi lehine intifa hakkı tesis edilmesi hariç olmak üzere, paydaşın müstakilen kendi payı üzerine koydurmuş olduğu intifa hakkının da sona ermesi, paylı mülkiyeti düzenleyen hükümlerin bir gereğidir. Aksi takdirde, mahkemece paydaşlar hakkında verilen ortaklığın giderilmesi kararının bir anlamı ve etkinliği olamayacaktır.
Satılması suretiyle üzerindeki paydaşlığa son verilen bir taşınmaz, satın alan kişi tarafından tam malik sıfatıyla kullanılamayacak, taşınmazın hala bir bölümünde başka bir kişi intifa hakkına dayanarak taşınmazı kullanacak ve faydalanacak ise, Kanunun 698 ve 699. madde hükümlerinin, bu hükümlere dayanılarak taşınmazın satılarak ortaklığının giderilmesi kararının ve paydaşların mülkiyet hakkını sonlandırmanın bir manası bulunmamaktadır.
Ortaklığın giderilmesi kararına dayanılarak yapılan satış sonunda paylı mülkiyet sona erdiğine göre, bu paya dayanılarak tesis edilen daha az unsur içeren intifa hakkının da sona ermesi, intifa hakkının kurulduğu paya karşılık gelen satış bedeli üzerinde devam etmesi gerekir.
Dava konusu olaya gelince; davacılar, taşınmazdaki ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karar verilmesi durumunda intifa hakkıyla yüklü taşınmaza talebin az olacağı ve düşük bedelle satılacak olmasından dolayı zarar göreceklerini belirterek, davalı ... lehine tesis edilen intifa hakkının tapudan terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
4721 sayılı Kanunun 700. maddesinin gerekçesinde de belirtildiği gibi, pay üzerinde intifa hakkı tesis edilmesi ve 14.3.1960 tarihli ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı nedeniyle, uygulamada huzursuzluklar yaşanmış ve yaşanmaya devam olunmaktadır.
Dava konusu olayda, terkini talep edilen intifa hakkı, taşınmazın tamamı üzerinde tesis edilmemiş, davalı ...’ın 14,9.m2 miktarlı payı üzerine tesis edilmiştir. İntifa hakkı sahibi davalı ..., dava konusu taşınmazın tamamı üzerinde kullanma ve istifade yetkisine sahip değildir. Davalılar, taşınmazın fiilen taksim edildiğini ve belirli bir yer üzerinde zilyetlikleri bulunduğunu ispat edemediklerine göre, kullanma ve faydalanma yetkisi veren intifa hakkı tesis edilmesinde davalı ...’ın korunmaya değer bir hukuki yararının bulunmadığı, taşınmazdaki ortaklığın giderilmesi ve satışında ise intifa hakkının mevcudiyetinin davacıların menfaatlarına zarar verdiği açık olduğuna göre, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirdi.
İlk derece mahkemesince davanın reddine, bölge adliye mahkemesince de davacıların istinaf taleplerinin reddine karar verilmesini açıkladığım gerekçelerle isabetli bulmadığımdan, bölge adliye mahkemesi kararının onanmasına yönelik sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.
...