Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2012/5307 Esas 2013/3233 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
15. Hukuk Dairesi
Esas No: 2012/5307
Karar No: 2013/3233
Karar Tarihi: 20.05.2013

Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2012/5307 Esas 2013/3233 Karar Sayılı İlamı

15. Hukuk Dairesi         2012/5307 E.  ,  2013/3233 K.

    "İçtihat Metni"



    Mahkemesi :Ticaret Mahkemesi


    Yukarıda tarih ve numarası yazılı hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiş, davalılar vekili tarafından duruşma istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde davacı vekili Avukat ... ile davalılar vekili Avukat ... ve Avukat ... geldi. Temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı. Bu kere dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:

    - K A R A R -

    Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedelinin tahsili istemiyle girişilen icra takibine vaki itirazın iptâli, takibin devamı ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkin olup; mahkemece, davanın ıslah edilen ve alacak davası olarak görülen kısmı da dahil olmak üzere kabulüne ve icra inkâr tazminatı isteğinin reddine dair verilen karar taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
    1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının tüm; davalı şirketin ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddi gerekmiştir.
    2- Davalı iş sahibi şirketin diğer temyiz itirazlarının incelenmesinde; davacı vekili, dava dilekçesinde, taraflar arasında yapılan 05.10.2005 tarihli sözleşme gereği iş sahiplerine ait taşınmaz üzerine villa yapımı konusunda anlaşıldığını, sözleşmeye göre taraflarına maliyet + % 12 kâr verileceğinin kararlaştırıldığını, 26.03.2006 tarihi itibariyle işin % 50"lik kısmının tamamlandığını ve ihtarname gönderilmesine rağmen KDV dahil 201.648,27 TL iş bedelinin ödenmediğini, girişilen icra takibinde de 152.262,00 TL"lik alacak kısmına itiraz edildiğini ileri sürerek; itirazın iptâli, takibin devamı ile lehlerine asgari % 40 oranında icra
    inkâr tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiş; yargılama sırasında alınan bilirkişiler kurulu raporunda belirlenen alacak miktarına göre talebini ıslah ederek talep konusunu 101.983,00 TL artırmış ve itirazın iptali davası kapsamı dışında kalan bu alacağın da takip tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte tahsilini talep etmiştir.
    Davalılar vekili cevap dilekçesinde; davalı şirket ortaklarına husumet yöneltilemesinin mümkün olmadığını, onların şirketi temsilen sözleşmeyi imzaladıklarını, bunun dışında sözleşme gereği bir yükümlülüklerinin olmadığını, davacı yüklenicinin sözleşme gereği üzerine düşen edimlerini ifa etmediğini, mahkeme kanalı ile yapılan tespite göre, inşaat seviyesinin % 50"nin altında kaldığını ve yapılan bir kısım imâlatın ayıplı olduğunu, ayrıca inşaatın sözleşmede öngörülen sürede bitirilmesinin de mümkün olmadığının belirlendiğini ifade ederek davanın reddi ile lehlerine alacağın % 40"ı oranında tazminata hükmedilmesi gerektiğini savunmuştur.
    Mahkemece, alınan bilirkişiler kurulu kök ve ek raporlarında belirlenen bedel esas alınarak davanın ıslahla birlikte kabulüne ve icra inkâr tazminatı isteğinin reddine karar verilmiştir.
    Hukuk yargılamasında ıslah, tarafların usule ilişkin yaptıkları işlemleri kısmen veya tamamen düzeltmesine imkan veren bir kurumdur. Gerek ıslah tarihinde yürülükte bulunan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 83, gerekse karar tarihinde yürülükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 176. maddesinde, taraflardan her birinin, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği hükme bağlanmakla kural olarak Türk hukukunda ıslaha izin verilmiştir. Islahın konusu, genel anlamda usul işlemleri olup, davanın sebebi, konusu ve talep neticesi ıslahla değiştirilebilir. Ancak, dava dilekçesinde talep edilmemiş bir alacak kaleminin ıslah yoluyla artırılıp dava konusu edilmesi mümkün değildir. Zira, ıslah ancak mevcut bir usul işleminin düzeltilmesine imkan tanır.
    İtirazın iptali davaları, icra takibine bağlı davalardandır. İtirazın iptali davasının konusu, davacı tarafından takibe konu edilip de davalı tarafından itiraz edilen alacak kaleminden ibarettir. Buna göre, itirazın iptali davasının en geniş hali, icra takibine bütünüyle itiraz edilmesi halinde söz konusu olur ki, bu halde takip talebinde alacağa konu edilen miktarın tamamı bir eda davası olan itirazın iptali davasının konusu haline gelir. Bu halde, itirazın iptali davasının konusunun bölünmesi mümkün olmadığından kısmi dava şeklinde itirazın iptali davası açılması da mümkün değildir. Başka bir anlatımla, itirazın iptali davalarında mahkeme, takip talebindeki taleple bağlı olup; ıslahın ancak mevut bir usul işlemine ilişkin olabileceği gözetilerek, ıslah yoluyla ancak itirazın iptali davasına konu edilen alacağın alacak davası olarak görülmesinin talep edilebileceği kabul edilerek sonuca ulaşılmalıdır. Bu nedenle icra takibine konu edilen bir talep olmadan itirazın iptali istemine ilaveten ıslah yoluyla alacak istenmesi mümkün değildir. Nitekim, dava itirazın iptali istemine ilişkin olup, davacının yargılama sırasında nisbi harç yatırarak itirazın iptali isteğine
    İlaveten takip kapsamı dışında kalan miktarda alacak isteminde bulunması, talebe yeni bir talep eklenmesi niteliğinde olup, usulüne uygun olarak yapılmış ıslah olarak kabul edilemeyeceğinden, mahkemece bu konuda esastan bir karar verilmesi mümkün değildir.
    Somut olayda, davacı takip talebinde 201.648,27 TL iş bedelinin tahsilini talep etmiş, davalı taraf bu bedelin 152.262,00 TL"lik kısmına itiraz ederek kalan kısmı ödemiştir. Bu bakımdan, davacının davasına konu edebileceği alacak kalemi en fazla 152.262,00 TL olup, bu miktarda alacak itirazın iptali davasına konu edilmiştir. Davacı tarafça, bilirkişiler kurulunca verilen raporda, hak edilen iş bedelinin 303.632,00 TL olarak belirlendiği, davalının takibe konu icra takip dosyasına 49.087,00 TL ödeme yaptığı, bakiye 254.545,00 TL alacaklarının kaldığının belirlendiği gerekçesiyle icra takibine konu edilmeyen 101.983,00 TL"nin davalıdan tahsilini talep etmiştir. Takip talebinde tahsili istenen alacağın haricinde kalan kısmın ancak yeni bir dava ile istenmesinin mümkün olduğu gözetilmeden, usulüne uygun olmayan ıslah dilekçesiyle, dava konusu edilmeyen bir alacak isteminin asıl davaya ilave edilmesi suretiyle sonuca varılması doğru olmadığı gibi; takipteki talebin 26.03.2006 tarihine kadar oluşan iş bedeli alacağına ilişkin olduğu gözetilmeksizin talebin aşılması suretiyle 31.12.2006 gününe kadar oluşan iş bedeli alacağının hüküm altına alınması da doğru değildir.
    Diğer taraftan; mahkemece, hükme esas alınan bilirkişiler kurulu kök ve ek raporlarında, maliyet hesabının hangi kalemler esas alınarak yapıldığı belirlenememektedir. Sadece dosyada mevcut 25.05.2007 ve 07.03.2010 tarihli sınırlı denetim raporları esas alınarak maliyet hesabı yapıldığından, sınırlı denetim raporu ekinde yer alan maliyet hesaplarına esas harcamaları gösteren defter kayıtlarından masrafın hangi imalat kalemine ilişkin olarak yapıldığı tespit edilememektedir. Başka bir anlatımla, bilirkişiler kurulu kök ve ek raporu temyiz denetimine elverişli nitelikte olmayıp, davalı ticari defterlerini esas alan sınırlı denetim raporunun tekrarından ibaret olduğundan, bu rapora itibar edilerek karar verilmiş olması da davanın esasının sonuçlandırılması bakımından doğru olmamıştır.
    3- Davalılar ... ve ..."ın temyiz itirazlarına gelince;
    Mahkemece her ne kadar adı geçen davalılar yönünden de davanın kabulüne karar verilmişse de, anılan davalıların davacı yüklenici ile davalı iş sahibi şirket arasında imzalanan sözleşmede herhangi bir yükümlülük ve sorumluluk üstlenmedikleri açıktır. Ticaret Sicili Memurluğu"ndan alınan yazıdan, bu davalıların davalı şirketin ortağı bulundukları ve şirketi temsile yetkili kişiler oldukları anlaşılmaktadır. Davalı şirketi temsilen sözleşmeyi kimin imzaladığı belli değilse de, şirketi temsilen atılan imzaların adı geçen davalılara ait olduğunun anlaşılması halinde, imzanın şirketi temsil amacıyla atıldığı ve gerçek kişi davalıları sorumluluk altına sokmadığı kabul edilmelidir. Buna göre, mahkemece davalılar ...ve ... hakkında açılan davaların pasif husumet yokluğu nedeniyle reddi gerekirken, kabulüne karar verilmiş olması da doğru değildir.
    Mahkemece yapılacak iş; taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 21 ve 22. maddeleri kapsamında düzenlenen hakedişlerin ilgililerinden temin edilip, sözleşmenin 21.4. maddesinde gösterilen maliyet hesap kalemlerinin ayrı ayrı belirtilerek maliyet hesabının ne şekilde yapıldığının temyiz denetimine elverişli şekilde belirlendiği ek bilirkişiler kurulu raporu alınarak, alınan rapor içeriğine göre maliyet hesaplarının sözleşmeye uygunluğu da denetlenerek davanın yukarıda ıslah konusuyla ilgili olarak yapılan açıklamalar gözetilip, icra takibindeki taleple bağlı kalınmak suretiyle davalı şirket açısından sonuçlandırılması, diğer davalılar yönünden davanın pasif husumet yokluğundan dolayı reddine karar verilmesinden ibarettir.
    SONUÇ:Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davacının tüm; davalı şirketin sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca davalı şirketin, 3. bent uyarınca da davalılar ...ve ..."ın temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün 2. bent uyarınca davalı şirket, 3. bent uyarınca davalılar... ve... yararına BOZULMASINA, 990,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak Yargıtay duruşmasında kendilerini vekille temsil ettiren davalılara verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 3,15 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalılara geri verilmesine, 20.05.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.




    Hemen Ara