Esas No: 2021/2859
Karar No: 2022/1307
Karar Tarihi: 23.02.2022
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/2859 Esas 2022/1307 Karar Sayılı İlamı
7. Hukuk Dairesi 2021/2859 E. , 2022/1307 K.Özet:
Davacı, davalının kardeşi üzerinden satın aldığı taşınmazın tapu kaydının iptalini ve kendisinin 1/3 oranında malik olduğunun tescilini talep etmiştir. Davalı, taşınmazın fiilen taksim edildiğini ve bu nedenle şufa hakkının kullanılamayacağını ileri sürmüştür. Mahkeme, davayı reddetmiştir. Ancak davacı vekilinin kanun yararına bozma isteminin kabul edilerek hüküm bozulmuştur. Yargıtay kararında, mahkemenin Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda belirlenen düzenlemelere uygun şekilde hareket etmediği belirtilerek, tahkikatın yapılmaması ve karar verilmeden önce tarafların dinlenmemesi nedeniyle hüküm bozulmuştur. Kararın gerekçesi için 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 138-142, 143 ve devamı maddeleri uyarınca tahkikat aşamasına geçilerek tarafların açıklamaları dinlenmeli ve sözlü yargılama aşamasına geçilmelidir. Kararda belirtilen kanun maddeleri ise HMK'nın 138-142, 143 ve devamı maddeleridir.
"İçtihat Metni"
7. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 19.09.2018 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 16.01.2020 günlü hükmün; kanun yararına bozulması Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünün 21/05/2021 tarihli yazısı ile istenilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
K A R A R
Davacı, dava konusu ... Köyünde bulunan 113 ada 14 parsel sayılı taşınmazda 1/3 oranında malik olduğunu, 29/06/2018 tarihinde davalı ...'in taşınmazın 1/3 oranındaki payını kardeşi olan ...'dan satın aldığını, bu satıştan dolayı davalının taşınmaza 1/3 oranında malik olduğunu, bu satışın bilgisi haricinde gerçekleştiğini ve sonradan haberdar olduğunu, Medeni Kanunun 732. maddesi uyarınca önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil isteminde bulunmuştur.
Davalı, davacının yapılan satıştan haberdar olmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davanın kötüniyetle açıldığını, taşınmazın fiilen taksim edildiğini ve bu durumda şufa hakkının kullanılamayacağını, aynı taşınmaz hakkında aynı mahkemede açılan 2018/245 Esas sayılı dosyanın usul ekonomisi gereğince birleştirilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın reddine kesin olmak üzere karar verilmiştir. Hüküm kesin olarak verilmiştir.
Davacı vekili tarafından hükme karşı kanun yararına bozma isteminde bulunulmuş ve Adalet Bakanlığı'nın 21.05.2021 tarihli 39152028-153.01-890-2020-E. 825/14630 sayılı yazısı ile davacı vekilinin temyiz istemi yerinde görülmekle dosya, temyiz istemi ile Dairemize gönderilmiştir.
Davacı önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil isteminde bulunmuştur. Davalı cevap dilekçesinde dava konusu taşınmazın satış tarihinden önce paydaşlar arasında fiilen taksim edilmiş olduğunu savunmuştur. Mahkemece mahallinde yapılan keşifte dinlenen mahalli bilirkişiler taşınmazın davalıya satış tarihinden önce de fiilen taksim edildiğini bildirmeleri üzerine davacı vekili 15.01.2020 tarihli dilekçe ile fiili taksimin olmadığını bu hususun kesin olarak tespiti için TÜRKSAT'tan dava konusu parselin satış tarihinden önceki durumunu gösteren uydu görüntüsünün istenilmesini ve mesleki mazeretli sayılmasını talep etmiştir. Davalı vekili de 16.01.2020 tarihli dilekçesi ile mesleki mazeretli kabul edilmesini istemiştir.
Mahkemece, 16.01.2020 tarihli oturumda davacı ve davalı vekilinin usulüne uygun mazeretlerinin kabulüne karar verilmekle birlikte yargılamaya devamla davanın reddine ilişkin hüküm tesis edilmiştir. Dava konusu taşınmazın tapudaki satış bedeli 905,54 TL olması nedeniyle verilen karar kesin olarak görülmüştür.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile usul hukukumuzda ilk derece yargılamasının beş temel aşamadan oluşması öngörülmüştür. Bunlar sırası ile; dilekçelerin karşılıklı verilmesi, ön inceleme, tahkikat, sözlü yargılama ve hükümdür.
Davanın açılması üzerine dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır.
Mahkemece ön inceleme aşamasından sonra tahkikat işlemine gerek olmaması halinde nihai bir karar verilebilir (HMK m.138-142). Ancak mahkemenin, ön inceleme aşamasında nihai karar verebilmesi için dava şartlarından birinin bulunmaması, ilk itirazların yerinde olması, hak düşürücü sürenin geçmiş olması ve zamanaşımı def'inin dinlenebilir olması gerekir. Mahkemece, bu nedenler dışında işin esasına girilerek delillerin değerlendirilmesi sonucu bir karar verilecekse, HMK'nın 143. ve devamı maddeleri uyarınca tahkikat aşamasına geçilmeli ve özellikle HMK'nın 147. maddesi uyarınca taraflar tahkikat için duruşmaya davet edilmeli, tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığı durumda, tahkikatın bittiği taraflara tefhim edilmelidir (HMK m.184). Mahkeme, tahkikatın bittiğini tefhim ettikten sonra aynı duruşmada sözlü yargılama bitiminden sonra sözlü yargılama aşamasına geçer. Bu durumda taraflardan birinin talebi üzerine duruşma iki haftadan az olmamak üzere ertelenir. Hazır bulunsun ya da bulunmasın sözlü yargılama için taraflara ayrıca davetiye gönderilmez. Sözlü yargılamada mahkeme taraflara son sözlerini sorar ve hükmünü verir. 6100 sayılı HMK ile ön görülen yargılama kesitlerine, Kanunda belirtilen sebepler dışında uyulmadan karar verilemez.
Yukarıda belirtilen yasal düzenlemelerden açıkça anlaşıldığı üzere mahkemece Hukuk Muhakemeleri Kanununda belirlenen düzenlemelere aykırı şekilde yargılama sonuçlandırılmıştır. Şöyle ki; mahkemece ön inceleme duruşması yapılmış ve tahkikat aşamasına geçilerek mahallinde keşif yapılmış ve bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiştir. Davacı vekili 15.01.2020 tarihli dilekçesi ile fiili taksimin bulunmadığının ispatı için uydu görüntülerinin getirtilmesini talep ederek duruşmada mazeretli sayılmasını istemiştir. Yine davalı vekili de 16.01.2020 tarihli dilekçe ile mazeret bildirmiştir. Bunun üzerine 16.01.2020 tarihli celsede her iki tarafın mazeretinin kabulüne karar verilerek aynı celse davanın reddine karar verilmiştir.
Hal böyle olunca, mazeretleri kabul edilen taraflara yeni bir duruşma günü tayin edilerek tayin edilecek gün ve saatte mahkemede hazır bulunulmaları için meşruhatlı davetiye çıkarılması, verilen sözlü yargılama duruşmasında karar verileceği bildirilerek son sözleri sorulduktan sonra bir karar verilmesi gerekirken 6100 sayılı HMK'nın 27. maddesi uyarınca hukuki dinlenme hakkı ihlal edilecek şekilde, karar verileceğine dair bir ihtarda bulunmaksızın mesleki mazeretlerinin kabulüne rağmen aynı celse esas hakkında karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, Adalet Bakanlığının 21/05/2021 tarihli 39152028-153.01-890-2020-E. 825/14630 sayılı yazısı ile Kanun yararına bozma talebinin kabulüne, HMK'nın 363 maddesi gereğince hükmün hukuki sonuçları kalkmamak koşulu ile KANUN YARARINA BOZULMASINA, aynı Yasanın 363/son maddesi uyarınca kararın bir örneğinin Resmi Gazete'de yayımlanmak üzere Adalet Bakanlığı'na gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na verilmesine, 23.02.2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.