Esas No: 2019/1998
Karar No: 2020/5667
Karar Tarihi: 03.12.2020
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2019/1998 Esas 2020/5667 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 4. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Niğde 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 11.05.2017 tarih ve 2014/385 E- 2017/145 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi"nce verilen 26.02.2019 tarih ve 2018/1177 E- 2019/347 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesinin duruşmalı olarak davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 01.12.2020 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı, davalı ile 12.02.2013 tarihinde işyeri devir sözleşmesi yaptıklarını, sözleşme gereğince davalıdan Çerezcim Kuruyemiş isimli işyerini 100.000.- TL karşılığında devraldığını, 100.000.- TL"yi ödediğini ancak davalının sözleşmeye aykırı davranarak işyerinin devrini yapmadığını, kuruyemiş dükkanını işletmeye çalıştığını fakat bütün resmi belgelerin davalı adına olması nedeniyle başarılı olamadığını, birçok kez davalıyı sözlü olarak uyararak işyerinin devrinin yapılmasını istemişse de; davalının devri yapmadığı gibi işletmeyi başka birisine verdiğini, dolayısıyla yapılan sözleşmenin fesh olmasına rağmen ödediği 100.000.- TL"nin geri verilmediğini, bu paranın tahsili için başlattığı icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek, davalının icra takibine vaki itirazının iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
Davalı, davanın zamanaşımı süresi içerisinde açılmadığını, kendisine yükümlülüklerini yerine getirmediğine dair herhangi bir ihtarname veya bir uyarı yapılmadığını, kaldı ki işyerinin 1 yıla yakın bir süre davacı tarafından işletildiğini, ticari işletmenin bulunduğu taşınmazın maliki olmadığını, davacının bunu bilerek ve işletmenin ticari değerini düşünerek sözleşme yaptığını, işletmeyi kendisinin devrettiğini ve davacı tarafından işletildiğini, bu nedenle kendisinden istenebilecek bir tazminat veya bedel olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davalı tarafından işletmenin fiilen devri yapılmasına rağmen vergi kaydının işletmenin davalı tarafından işletildiği dönemde davacı adına bulunmasının vergi borçlarından davacının sorumluluk altına girecek olması nedeniyle hayatın olağan akışına uygun olmadığı, Değişik İş dosyasında bulunan işletmenin bulunduğu dükkana ilişkin yapılan davalı ile taşınmaz maliki üçüncü kişi arasında imzalanan kira sözleşmesinde, kiralayanın yanına ortak alamayacağı, kiracının malsahibinin uygun gördüğü üçüncü kişiye devir hakkının verildiği ancak tanık beyanına göre davalının işletmenin bulunduğu dükkan sahibinin rızasını alamadığı, davalının Niğde 1. Noterliğinden çektiği ihtarnamede, işyerinin anahtarının 19.01.2014 tarihinde teslim edildiği, işyerinde tespit yapıldığı, sözleşmeye aykırı hareketin kabul edilmediği ve yaklaşık 1 yıllık süre zarfında işletme yapılması nedeniyle alacak ve tazminat haklarının saklı tutulduğunun belirtildiği, anahtarın teslim alındıktan sonra işyerinin üçüncü kişiye devir edilmesi nedeniyle sözleşmenin feshi konusunda taraflarca anlaşıldığı ve davacının ödediği bedeli talep edebileceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile, Niğde 1. İcra Müdürlüğü"nün 2014/327 Esas sayılı dosyasında tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla davalının vaki itirazının kısmen iptali ile takibin, 100.00,00 TL asıl alacağın takip tarihinden itibaren yıllık % 9 oranında yasal faiz yürütülmek suretiyle takip talebindeki diğer koşullar dairesinde devamına fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş; bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, dosya kapsamı, ileri sürülen istinaf sebepleri ve sözleşmenin taraflarca feshedildiğinin anlaşılması hususları birlikte değerlendirildiğinde mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK"nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından davalı vekilinin Bölge Adliye Mahkemesi kararına yönelik sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Davacı, davalı ile imzaladıkları sözleşme uyarınca davalıdan kuruyemiş dükkanı işletmesini 100.000.- TL karşılığında devraldığını, parayı ödemesine rağmen davalının resmi devir işlemlerini yapmaması nedeni ile dükkanı işletemediğini, ödediği paranın iadesi için başlattığı icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek icra takibine vaki itirazın iptali istemi ile eldeki davayı açmış, davalı sözleşme gereğince edimlerini yerine getirdiğini, işletmeyi davacıya devrettiğini, davacının bir süre işlettikten sonra anahtarı geri verdiğini savunmuştur.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu"nun 11. maddesinde düzenlenen bütünlük ilkesi gereği, aksi öngörülmemişse, devir sözleşmesinin duran malvarlığını, işletme değerini, kiracılık hakkını, ticaret unvanı ile diğer fikrî mülkiyet haklarını ve sürekli olarak işletmeye özgülenen malvarlığı unsurlarını içerdiği kabul olunur. Taraflar arasında akdedilen sözleşmede aksi öngörülmediği için, devir sözleşmesinin davalı ile dava dışı kiralayan arasındaki kira sözleşmesinden doğan kiracılık hakkının davacıya devrini de kapsadığının kabulü gerekir. Davalı tarafça kiracılık hakkının devrinin sağlanamadığı ihtilafsızdır. Bu durumda davacının işletmenin anahtarını davalıya iletilmek üzere dava dışı bir kişiye vermesi ve anahtarın davalıya tesliminin davalı tarafından kabulü ile taraflar arasındaki sözleşme eylemli olarak sona erdirilmiş olup, eylemli fesih niteliğindedir. Bu durumda 6098 sayılı Borçlar Kanunu"nun 125/3. maddesi gereğince, davacının daha önce ifa ettiği devir bedelinin iadesini isteme hakkı vardır. Ancak işletmenin davacı tarafından belli bir süre işletildiği de sabittir. O halde Mahkemece, davacının işletme süresi, davalı ile dava dışı kiralayan arasında akdedilen kira sözleşmesinin süresi ve bu sürenin davalı yan tarafından tüketilen kısmı, fesih tarihi ile fesih sonrası işletmenin dava dışı üçüncü kişiye devri tarihi arasında geçen süre nazara alınarak, davacıya iadesine karar verilen sözleşme bedelinde hakkaniyete uygun bir indirim yapılması gerekirken, ödenen sözleşme bedelinin tamamının iadesine karar verilmesi doğru olmamış, hükmün temyiz eden davalı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan sebeplerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) nolu bentte açıklanan sebeplerle davalı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK"nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 3.050,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 03.12.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.