Esas No: 2021/7576
Karar No: 2022/1549
Karar Tarihi: 01.03.2022
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/7576 Esas 2022/1549 Karar Sayılı İlamı
7. Hukuk Dairesi 2021/7576 E. , 2022/1549 K."İçtihat Metni"
7. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
ASIL VE BİRLEŞTİRİLEN
...
...
Taraflar arasındaki müdahalenin meni, birleştirilen davada tespit ve tazminat davasından dolayı mahal mahkemesinden verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 28/06/2021 gün ve 2021/1861 Esas, 2021/4352 Karar sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmişti. Süresi içinde davalı- birleştirilen davada davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR
Asıl davada davacı vekili, Selçuk Üniversitesine tahsis edilen mülkiyeti Hazineye ait taşınmazı, davalının, Konya Derterdarlığı ile imzaladığı 30.07.2007 tarihli kira sözleşmesine göre kullandığını, iş bu sözleşmenin 30.07.2010 tarihinde süresinin bittiğini, davalının taşınmazı fuzuli şagil olarak işgal ettiğini, E Blok bitişiğindeki 634 m2 kafeterya ile S Blok girişi karşısındaki 420 m2'lik kafeterya yerlerine davalının müdahalesinin men'i ile bu yerlerden tahliyesini istemiştir.
Birleştirilen davada davacı vekili, müvekkili şirket ile davalı Üniversite Rektörlüğü arasında 19.10.2005 tarihli sözleşme yapıldığını, yapılan sözleşmeye göre müvekkil şirketin kafeterya binalarını sözleşmeye uygun olarak yapmak suretiyle edimini yerine getirdiğini ancak davalı üniversitenin 15 yıl bedel ödemeden kafeteryaları işlettirme yükünümlülüğünü yerine getirmediğini, 19.10.2005 tarihli sözleşmenin geçerli olduğunun tespiti ile sözleşmeye göre 15 yıl boyunca herhangi bir bedel ödememesi gerekirken Milli Emlak Müdürlüğü ile davalı Rektörlüğe 1.200.000,00 TL'nin üzerinde yaptığı ödemenin tahsilini, üniversitenin sözleşmenin 17. maddesine aykırı eylemleri nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL tazminat alacağının tahsilini, bu taleplerinin kabul görmemesi halinde ise; müvekkilinin yaptığı kafeteryalardan ve binalardan dolayı harcadığı bedele ilişkin fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000.000,00 TL'nin yapım tarihinden itibaren reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ayrıca müvekkilinin 7 yıl daha kullanım hakkı olan bir kafeteryayı bıraktığı göz önüne alındığında bundan dolayı da fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 100.000,00 TL'nin davalıdan alınarak müvekkiline verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl davada davalı ... vekili, davanın reddini savunmuştur.
Birleştirilen davada davalı Üniversite Rektörlüğü vekili, davanın reddini dile getirmiştir.
Mahkemece, asıl davanın husumet nedeniyle reddine, birleştirilen davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm verilmiş, hükme karşı asıl davada davacı üniversite vekili, birleştirilen davada davacı şirket vekili tarafından temyiz istemlerinde bulunulması üzerine; Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 2016/10906 Esas - 2018/3549 Karar sayılı ilamıyla; hükmün gerekçesi ile hüküm sonucunun çelişkili olduğu belirtilerek, hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda; asıl davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine; birleştirilen davada, taraflar arasında imzalanan 19.10.2005 tarihli, B.30.2.SEL.0.70.10.00-100/2367 sayılı sözleşmenin geçerli olduğunun tespitine, davacının taraflar arasında geçerli bulunan sözleşmeye rağmen davalıya ödemiş bulunduğu 1.200.000,00 TL'nin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına, davalının taraflar arasında geçerli bulunan sözleşmeye rağmen sözleşme hükümlerine aykırı olacak bir biçimde sözleşmenin 17. maddesindeki işleri kendisinin yapması ve başkalarına yaptırması sebebiyle 10.000,00TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına karar verilmiştir.
Hükmün, asıl davada davacı-birleştirilen davada davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 2021/1861 Esas, 2021/4352 Karar sayılı ilamı ile; "...Selçuk Üniversitesi, Meram Fakültesi ile ... Gıda Ltd. Şti. arasında kafeteryaların işletme süresinin 15 yıl olarak düzenlenmesine ilişkin 19/10/2005 tarihli sözleşme yapılmış ise de; Konya Milli Emlak Müdürlüğünün 13/09/2007 tarihli yazılarından anlaşılacağı üzere taşınmazı kiraya verme görev ve yetkisi Maliye Bakanlığına ait olup bahse konu 19/10/2005 tarihli sözleşmenin bağlayıcılığı bulunmamaktadır. Bu nedenle mahkemece 2005 tarihli sözleşmenin geçerli olduğunun tespitine dair hükmü isabetli bulunmamıştır.
Birleştirilen davada davacı 19/10/2005 tarihli sözleşmeye rağmen muaraza çıkarmadan ve herhangi bir ihtirazi kayıt ileri sürmeden Konya Defterdarlığı ile kira sözleşmesi akdetmiş olduğundan halen geçerli olan sözleşmenin kafeteryaların kiralanmasına ilişkin bu sözleşme olduğunun kabulü gerekmektedir. Birleştirilen davada davacının 19/10/2005 tarihli sözleşmede yaptığı imalatlardan dolayı herhangi bir tazminat talebi bulunmamaktadır. Birleştirilen davada uyuşmazlığın 31/7/2007 tarihli kira sözleşmesi esas alınarak çözümlenmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir..." gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma ilamına kararına karşı, birleştirilen dava davacısı ... Gıda Şirket vekili, karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Sözleşme, iki tarafın, hukuksal sonuca yönelik karşılıklı ve birbirine uygun iradelerini açıklamalarıyla meydana gelen hukuksal bir işlemdir (Kılıçoğlu, Ahmet M.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2005, s.37). Özel hukukta bireyler arasında eşitlik ilkesine göre hareket edilmekte olup sözleşme tipleri Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olmakla toplumsal hayatta karşılaşılabilecek bütün borç ilişkileri kanunda düzenlenmiş değildir. Çünkü borçlar hukukunda "sözleşme serbestliği" özellikle de "tip serbestliği" ilkesi geçerlidir.
Borçlar Kanunu’nda sayılan sözleşme tipleri sınırlandırıcı olmadığından taraflar bu sayılanların dışında veya sayılanların kısmen dahil olduğu sözleşmeler kurabileceklerdir. Kişiler, Borçlar Kanunu’nda öngörülen tipik sözleşmelerden (örneğin alım satım sözleşmesi, kira, bağışlama v.b. gibi) başka, kanun tarafından hiç düzenlenmemiş, yeni sözleşme tipleri de vücuda getirebilirler (tipik olmayan sözleşmeler ya da adsız sözleşmeler). Bir diğer ifade ile tip serbestîsi sayesinde taraflar kanunda düzenlenmiş bir sözleşmenin hükümlerini tamamen benimseyebilirler, sadece bir sözleşme üzerinde anlaştıklarını beyan edip kanuna yollama yapabilirler, kanunda öngörülen bazı sözleşme tiplerini birleştirebilirler veya hiç öngörülmemiş bir tipte sözleşme yapabilirler. Böylece tarafların tipik sözleşmelerin hiçbirinde olmayan unsurların bir araya getirilmesi ile sui generis bir sözleşme yapma imkânı doğmaktadır.
Tarafların özgür iradeleri ile oluşturup, içeriğini serbestçe belirledikleri sözleşmenin kurulmasından sonra sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kararlaştırılan şekilde ve zamanda yerine getirmek zorunda olmaları temel kural olup, bu kurala “Ahde vefa (söze bağlılık)” ilkesi denilmektedir. Latince “pacta sunt servanda” olarak ifade edilen ahde vefa ilkesi, insanların verdikleri sözleri tutması gerektiğini belirten ahlâkî bir prensiptir. Bu ilkenin sonucu olarak taraflar serbest iradeleriyle meydana getirdikleri sözleşmelere aynen uymakla yükümlüdürler.
Somut olayda; davaya konu kafeteryaların yapımı ve işletilmesi için ...'nın ortağı olduğu ... Gıda Yayıncılık Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi ile davacı üniversite arasında 19.10.2005 tarihli sözleşmenin imzalandığı, Rektörlük tarafından 20.10.2005 tarihli yazı ile sözleşmeye "olur" verildiği, ... Gıda Yayıncılık Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi'nin müstecir olarak dava konusu yerleri sözleşme şartlarına uygun olarak inşa edip kullanmaya başladığı, daha sonra Maliye Bakanlığı'nın isteği ve yazıları üzerine sözleşmeye konu yerlerle ilgili 31.07.2007 tarihinde Milli Emlak Müdürlüğü ile şirket ortaklarından ... arasında yeni bir kira sözleşmesi yapıldığı, iş bu sözleşmeye, şirketin itirazları ve talebi üzerine Tıp Fakültesi Başhekimliği tarafından "...19.10.2005 tarihindeki sözleşme ile kira bedeli ödenmeksizin 15 yıl süre ile kiraya verildiği..." hususunun şerh olarak düşüldüğü anlaşılmıştır.
Birleştirilen davadaki temel uyuşmazlık, Başhekimlik ile ... Gıda Yayıncılık Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi arasında yapılan 19.10.2005 tarihli sözleşmenin geçerliliği noktasında toplanmaktadır.
Başhekimlik ile ... Gıda Yayıncılık Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi, 19.10.2005 tarihli sözleşme ile; şirket, kendi sağlayacağı finans ile sözleşmede belirtilen usullere uygun bir eser meydana getirmeyi, sözleşme süresince kullandıktan sonra üniversiteye devretmeyi taahhüt etmiş, üniversite ise belli bir süreye kadar şirketin yaptığı eseri bedel ödemeksizin işletmesine imkan sağlamayı taahhüt etmiştir. Sözleşmenin niteliği itibariyle yap-işlet-devret sözleşme tipine benzerliği görülse de üniversite kendi mülkiyetinde bulunmayan tahsis kararıyla kullanımında olan yerler için sözleşme yaptığından tam olarak yap-işlet-devret sözleşmesi tipine uymamaktadır. Yine de, tarafların, karşılıklı bir takım edimlerden oluşan ve kanunda belli bir tipi olmayan bu tarz bir sözleşme imzalamaları sözleşme serbestliği ilkesine göre mümkündür. Sözleşmenin serbest iradeler ile serbestçe belirlenen tipte yapılmasını sınırlandıran Borçlar Kanunu 19. madde uyarınca Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kişilik haklarına ve kamu düzenine aykırı olması durumunda geçerli olamayacağı açıktır. Ancak bu sebeplerin hiçbiri somut olayda bulunmamaktadır. Bu nedenle sözleşme, geçerli bir sözleşme olarak kurulmuş olup, feshedilmediği ya da iptaline ilişkin bir dava açılmadığı sürece de geçerliliği sürecektir.
Ancak, üniversite ile şirket arasında imzalanan 19.10.2005 tarihli sözleşmeye göre şirket kafeteryaları işletmeye başlamışken, Hazine ile şirket ortaklarından biri olan ... arasında, aynı kafeteryaların kiralanmasına ilişkin 31.07.2007 tarihli sözleşme imzalanmış olmasının, aynı yerlere ilişkin önceki tarihli sözleşmeye etki edip etmeyeceği tartışılmalıdır.
31.07.2007 tarihli kira sözleşmesinin tarafları, Hazine ile ...'dır. ...'nın, Hazine ile kira sözleşmesini imzalarken ... Gıda Yayıncılık Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi adına hareket ettiğine dair bir beyanı ya da bildirimi olmadığı gibi 31.07.2007 tarihli sözleşmede de bu yönde bir ibare bulunmamaktadır. Yine, 31.07.2007 tarihli sözleşme içeriğinde, 19.10.2005 tarihli sözleşmeye yönelik bir atıf ya da düzenleme de bulunmamaktadır.
O halde, ... tarafından imzalanan kira sözleşmesinin, 19.10.2005 tarihli sözleşmenin yerine geçecek nitelikte yeni bir sözleşme olduğunu veya sonraki tarihli kira sözleşmesi ile 19.10.2005 tarihli karma sözleşmenin feshedilmiş sayılmasına yönelik bir hüküm bulunduğunu söylemek mümkün olmayacaktır. Başka bir deyişle, her iki sözleşme, aynı yerlere ilişkin yapılmış olsa da tarafları tamamen farklı ve birbirinden bağımsız, sözleşmelerdir.
Üniversite ile şirket arasındaki 19.10.2005 tarihli sözleşme devam ederken, Hazine tarafından ayni hak iddiası ile "Hazine Taşınmazlarının İdaresi Hakkında Yönetmelik" hükümlerine göre kira sözleşmesinin yalnızca Hazine ile yapılması gerektiği itirazları üzerine şirketin kullanım hakkına yönelik olarak ortaya çıkan müdahale nedeniyle uygulanması gereken hükümlerin tespitine gelince; isimsiz sözleşmelere uygulanacak hukuki hükümler bunların kanunda düzenlenmemiş olmaları nedeniyle sorun yaratabilmektedir. 19.10.2005 tarihli sözleşme de, isimsiz bir sözleşme olup, sözleşmeden kaynaklı uyuşmazlıklarda Borçlar Kanunu’nun genel hükümlerinden doğrudan yararlanılabilecek, ayrıca benzerlikleri itibariyle istisna ve kira sözleşmelerinin hükümleri de kıyasen uygulanabilecektir. Bu hükümlerin yetersiz kaldığı noktalarda da, Türk Medeni Kanunu'nun 1. maddesine istinaden, hakimin hukuk yaratması zorunlu olacaktır.
19.10.2005 tarihli sözleşmeye göre şirketin sözleşmeden kaynaklı asli borçları; finansman temini, inşa ve devirdir. Buna karşılık, üniversitenin sözleşmeden kaynaklı asli borcu ise bina yapılacak araziyi inşaat yapılması için teslim etmek ve sonra da şirkete engel olmamak suretiyle işletme hakkının kullanılmasını sağlamaktır. Bu kapsamda; üniversite tahsis kararı ile kendisine devredilen ve belli kurallar ile idare ve tasarrufta bulunabildiği bir bölümü kafeterya yapılmak üzere şirkete teslim etmiş ve şirket de sözleşmeye uygun şekilde binaları yapmıştır. Artık şirketin, sözleşmede belirlenen süre sonuna kadar kafeteryaları bedel ödemeden kullanım hakkı doğmuş olup, üniversitenin de bu kullanımı sözleşme süresi sonuna kadar uygun şartlarda sağlama yükümlülüğü başlamıştır. Sözleşme süresi boyunca üçüncü kişilerin, şirketin bu kullanımını engelleyen hak iddialarına karşı, üniversitenin şirketi koruması gerektiği açıktır.
Öte yandan, somut olayda da olduğu gibi, sözleşmenin kurulmasından önceki aşamada mevcut olan bir hak dolayısıyla, şirketin hakkını kullanmasını imkânsız hale getiren bir hak iddiası ortaya çıkar ise, bu nedenle doğan zararın üniversiteden talep edilebilmesi için, öncelikle üniversiteye bu ihtilafı giderme imkânı yaratılmalıdır. Zira, benzer durumda olan kira sözleşmelerinde kiracı için; kiraya verenin zapta karşı tekeffül borcu 818 sayılı BK.’nun 253. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; kiraya veren kiralananı her türlü maddi ve hukuki ayıptan ari olarak kiracının kullanımına sunmak ve kira müddetince bu hali ile muhafaza etmekle yükümlüdür. Üçüncü kişinin aynî bir hakka dayalı olarak kiralanan üzerinde ileri sürdüğü talepler davalı kiraya verenin tekeffülü altındadır.
O halde; dava dışı Hazine'nin mülkiyet hakkına dayanarak, davalının kiracılık hakkı ile bağdaştırılamayan bir iddiada bulunması, şirketin sözleşme gereği kafeteryaları bedel ödemeden işletme hakkına yönelik bir zapt oluşturur. Şirket, bu durumu, üniversiteye bildirmiş olup, üniversite, Hazinenin ayni haktan kaynaklı zaptını engelleyememiş ise de; Hazine ile ... arasında imzalanan 31.07.2007 tarihli kira sözleşmesinin altına "...19.10.2005 tarihli şirketle imzaladıkları sözleşme gereğince sözleşme konusu yerleri şirketin bedel ödemeden 15 yıl kullanım hakkı olduğunu..." şerh düşerek, 19.10.2005 tarihli sözleşmenin geçerli olduğunu ve bu sözleşmeye göre sorumluluğu bulunduğunu kabul etmiştir. Buna göre; şirketin kafeteryaları bedel ödemeden kullanacağı süreler içerisinde, 31.07.2007 tarihli sözleşmeler nedeniyle Hazineye ödemek durumunda kaldığı miktarlar nedeniyle oluşan zararlarını üniversiteden tahsil etme hakkı vardır. Ayrıca, sözleşme geçerli olduğundan, sözleşme hükümlerine aykırı olacak biçimde, üniversitenin tespit dosyasında belirlendiği üzere, sözleşmenin 17. maddesindeki işleri kendisinin yapması ve başkalarına yaptırması sebebiyle de şirkete karşı sorumluluğu doğduğu açıktır.
Tüm bu açıklamalar sonucunda; mahkemece 19.10.2005 tarihli sözleşmenin geçerliliğine ilişkin tespitinin yerinde olduğu anlaşılmıştır. Geçerli olan sözleşmeye aykırılıklar nedeniyle oluşan zararlar için, birleştirilen davada davacı şirketin, üniversiteden zararlarının giderilmesini talep etmesi olağandır.
Mahkemece, sözleşmede belirlenen yerler için birleştirilen davada davacı şirketin bedel ödemeden kullanım hakkı bulunması nedeniyle, bu sürelere denk gelen süreler içerisinde Hazineye de ayrıca kira ödemesinden kaynaklanan zararları ile, sözleşmenin 17. maddesine aykırılık nedeniyle doğan zararlarının yeni bir bilirkişi heyeti tarafından duraksamaya mahal vermeyecek şekilde, denetime elverişli olarak hesaplanmasından sonra hüküm kurulması gerekirken, hangi iş yeri için ne kadar kira ödendiği konusunda ayrıntılı bir tespit yapılamadığı belirtilen ve denetime elverişsiz olan bilirkişi raporunun hükme esas alınması doğru görülmemiştir.
Davalı-birleştirilen dava davacısı ... Gıda Yayıncılık Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi vekilinin karar düzeltme isteminin kabul edilerek, Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 28.06.2021 gün ve 2021/1861 Esas, 2021/4352 Karar sayılı bozma ilamının kaldırılmasına, mahkeme hükmünün değişik gerekçe ile bozulmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı-birleştirilen dava davacısı ... Gıda Yayıncılık Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi vekilinin karar düzeltme itirazlarının kabulü ile, 28.06.2021 gün ve 2021/1861 Esas, 2021/4352 Karar sayılı bozma ilamının KALDIRILMASINA, temyiz olunan mahkeme kararının açıklanan nedenlerle, değişik gerekçe ile BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, 01.03.2022 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
(Muhalif)
KARŞI OY
Üniversite ile ... Ltd Şti arasında 19.10.2005 tarihinde sözleşme yapılmıştır. Sözleşme kapsamına göre; şirket bir kısım imalatlar yapacak, bunları kullanması karşılığında belirlenen sürede Üniversiteye herhangi bir ödeme yapmayacaktır. Bundan ayrı, ... ile Milli Emlak Müdürlüğü arasında 30.07.2007 tarihinde aynı yer için bir kira sözleşmesi yapılmıştır.
..., ... Ltd Şti’nin hakim ortağıdır. 2005 yılında ... şirketinin bir kısım inşaat yaparak kullanmaya başladığı yer ile ... Milli Emlak Müdürlüğü ile kira sözleşmesi imzaladığı yer aynı yerlerdir. Bu süre içerisinde kullanıcı değişmemiştir. Bu sebeple, ... ile ... şirketi arasında organik bağ olup, sayın çoğunluğun ayrı kişiler oldukları saptamasına katılmamaktayız.
Hazine Taşınmazlarının İdaresi Hakkında Yönetmelik gereği, Hazine taşınmazlarının kiralanması yetkisi Hazineye aittir. Hazine tarafından yetkilendirilmemiş olması halinde, diğer kamu tüzel kişilerinin Hazineye ait yerde bir tasarrufta bulunması, bu bağlamda kiralama yapması mümkün değildir. Yapılmış olan kira sözleşmelerinin de Hazinenin yetkili organı tarafından benimsenmemesi halinde, Hazine yönünden bağlayıcı değildir. Bu nedenle, Üniversite ile ... Ltd Şti arasında yapılan 19.10.2005 tarihli sözleşme, Hazine yönünden geçerli değildir.
Üniversite ile ... arasında yapılan anlaşma doğrultusunda, şirket bir kısım yapıları inşa ederek kullanmış, ticari faaliyetini icra etmiş, karşılığında Üniversiteye ve başka bir kuruma herhangi bir ödemede bulunmamıştır.
Yukarıda ifade edildiği gibi, tarafımızca aralarında açık organik bağ bulunduğu kabul edilen, ... şirketinin faaliyetini icra ettiği yerde, ...’nın Milli Emlak Müdürlüğü ile imzaladığı kira sözleşmesi nedeniyle Üniversitenin, herhangi bir şekilde zenginleşmesi olmamıştır. Kira akti doğrultusunda yapılan ödemeden dolayı Üniversitenin aleyhine tazminata hükmedilmesi doğru olmayacaktır.
14.Hukuk Dairesinin, 2021/1861 Esas sayılı ilamında “davacının yaptığı imalatlardan dolayı bir tazminat talebi bulunmamaktadır” ifadesi doğru olmayıp, maddi hataya dayalıdır. Buna karşılık, davacı şirketin yaptığı imalatların bedelini de talep etmesinin haklı bir dayanağı bulunmamaktadır. ... ve şirketi ... söz konusu işletmeleri halen kullanmaya devam etmektedirler. Üniversitenin aleyhlerine açmış olduğu el atmanı önlenmesi davası reddedilmiştir. Milli Emlak Müdürlüğü ile imzalanan 30.07.2007 tarihli kira sözleşmesi gereğince ticari faaliyetin icra edilebilmesi için, bu yapıların kullanılması zorunludur. Şirket, dava konusu yeri halen kullanmaya devam ettiğinden, yapmış olduğu imalatların bedelini talep etmesi, TMK 2. maddesinde belirtilen dürüst davranma ilkesine aykırıdır.
Uyuşmazlığın, yukarıda açıklanan maddi hata dışında, 14.HD nin 22.06.2021 tarihli ilamında açıklandığı gibi, 30.07.2007 tarihli sözleşme kapsamı esas alınarak giderilmesi gerekir. Sayın çoğunluğun, değişik gerekçe ile hükmün bozulması kararına iştirak edememekteyiz.