Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/2612 Esas 2022/2058 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
7. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/2612
Karar No: 2022/2058
Karar Tarihi: 16.03.2022

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/2612 Esas 2022/2058 Karar Sayılı İlamı

7. Hukuk Dairesi         2021/2612 E.  ,  2022/2058 K.

    "İçtihat Metni"

    7. Hukuk Dairesi
    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
    ...


    Asıl dosyada davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 17/05/2011 gününde verilen dilekçeyle mülkiyet hakkına dayalı elatmanın önlenmesi, birleştirilen dosyada davacılar vekili tarafından davalı aleyhine 28/08/2015 gününde verilen dilekçe ile TMK 724. maddesi gereğince temliken tescil 2. kademede ödenen bedelin iadesi ve manevi tazminat talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; asıl davanın kabulüne, birleştirilen dosyada temliken tescil ve manevi tazminat talebinin reddine, 25.000,00 GBP'nin tahsil tarihindeki TL karşılığının dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine dair verilen 04/04/2019 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı-birleştirilen dosyada davacılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Asıl dava mülkiyet hakkına dayalı el atmanın önlenmesi, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 2014/878 Esas, 2015/4055 Karar sayılı bozma ilamından sonra açılıp birleştirilen dava ise TMK 724. maddesine dayalı tapu iptali ve tescil, ikinci kademede ödenen bedelin iadesi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
    Asıl davada davacı, maliki olduğu 1067 parsel (yeni 293 ada 168 parsel) sayılı taşınmazı davalıların kullanmasına muvafakat ettiğini, ancak muvafakatini 29.03.2011 tarihli ihtarname ile geri aldığını ileri sürerek, davalıların el atmalarının önlenmesini istemiştir.
    Davalılar, çekişmeli taşınmazı davacıdan haricen satın aldıklarını, üzerindeki binayı yaptırdıklarını, ancak davacı tarafından tapuda devir ve temlik işleminin gerçekleştirilmediğini savunmuşlardır.
    Mahkemece ilk olarak asıl davanın kabulüne karar verilmiş, davalılar vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 23.03.2015 tarihli, 2014/878 Esas, 2015/4055 Karar sayılı ilamında; “…Ancak, 10/07/1940 tarih, 2/77 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’na göre, taşınmazın haricen satılmış olması halinde bedel geri ödeninceye kadar alıcının hapis hakkı vardır. Davalı taraf çekişmeli taşınmazı haricen satın aldığını savunduğuna göre, bu savunmanın kanıtlanması halinde, ödedikleri bedel iade edilinceye kadar taşınmazda oturma hakları olduğu kuşkusuzdur. Ne var ki, mahkemece bu yön üzerinde durulmuş değildir.
    Hâl böyle olunca, davalılar tarafından banka yolu ile gönderilen bedellerin oturma karşılığı mı, yoksa harici satın alma karşılığı mı olduğunun saptanması, harici satış bedeli olduğu belirlenir ise hapis hakkı tanınmak suretiyle elatmanın önlenmesi isteğinin kabul edilmesi gerekirken değinilen husus gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.” denilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
    Birleştirilen davada davacılar vekili, ...,... parsellerin maliki olan davalının 2002 yılında davacılara yer sattığını ve sattığı kısma ev yapmalarına da yardımcı olacağını ve ev bittiğinde tapu devri yapacağını söylediğini, davacıların davalı ...'ya inanarak bizzat davalının gösterdiği yere ev yaptıklarını ve yüklü ödemeler yaptıklarını, davalının davacılara 2010 yılında göndermiş olduğu ihtarname ile davacıların kiracı olduğunu ve oğlu ... 'in evlendiğini ve bu evde oturacağını belirterek davacılara karşı tahliye ihtarında bulunduğunu, davacıların bu sebeplerden dolayı hayatlarının cehenneme döndüğünü belirterek dava konusu taşınmazın davacılar adına tapuya tescilini, olmadığı takdirde davalıya ödenen 38.000 İngiliz Sterlini'nin en yüksek mevduat faizi ile birlikte davacılara ödenmesini, 25.000 TL manevi tazminata karar verilmesini ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesini talep etmişlerdir.
    Birleştirilen davada davalı vekili cevap dilekçesinde, davalı ile davacılar arasında söz konusu taşınmazın satışına ilişkin bir satış anlaşması yapılmadığını, ortak iradeleriyle bir sözleşme meydana getirilmediğini, davalının davacılarla 2000 yılında tanıştığını ve davalıya ait olan eski evinde tatil yapmaya başladıklarını, söz konusu taşınmaz üzerinde 2001 yılının son aylarında ev yapmaya başladığını, davacıların da davalıya inşaatı bitirmesine yardımcı olmak, tadilat yapmak ve buna karşılık olarak ise evi tatil ve diğer zamanlarda 7 ila 10 yıl süre ile kullanmak istediklerini ifade ettiklerini, davacılardan 25.000 Sterlini bu bedele karşılık olarak aldığını, davacıların ise eve girerek ve davalının aracını kullanarak bir çok hizmeti bedelsiz olarak aldıklarını, 25.000 Sterlinin 7.000 sterlininin bir kısmını davacılar kullansın diye beyaz eşya ve mobilya alarak davacıların kullanımına bırakıldığını belirterek dosyanın mahkemenin 2014/174 esas sayılı dosyası ile birleştirilerek davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
    Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda asıl davanın kabulü ile; davacıya ait ...,...,... ada 163 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişisi tarafından hazırlanan 25/12/2016 tarihli krokide A harfi ile gösterilen 1163.23 m²'lik kısmına davalıların elatmasının önlenmesine, birleştirilen 2015/451 Esas sayılı dosya bakımından; temliken tescil ve manevi tazminat talebinin reddine, 25.000,00 GBP'nin (fiili ödeme) tarihindeki TL karşılığının dava tarihinden itibaren işleyecek devlet bankalarınca GBP ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, birleştirilen 2015/451 Esas sayılı dosyasında mükerrerlik olmamak şartıyla bu dosyada hükmedilen 25.000,00 GBP'nin kararda belirtilen usulle asıl dosya davacısı tarafından kendilerine ödeninceye kadar asıl dosya bakımından anılan ev üzerinde davalılara hapis hakkı tanınmasına karar verilmiştir.
    Hükmü asıl dosyada davalılar birleştirilen dosyada davacılar vekili temyiz etmiştir.
    Birleştirilen dava Türk Medeni Kanununun 724. maddesine dayalı tapu iptali ve tescil, ikinci kademede ödenen bedelin iadesi ve manevi tazminat isteğine ilişkindir.
    TMK’nın 684 ve 718. maddeleri hükümleri gereğince yapı, üzerinde bulunduğu taşınmazın mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) haline gelir ve o taşınmazın mülkiyetine tabi olur. Ancak, yasa koyucu somut olaydaki taşınmazların durumunu genel hükümlere bırakmamış, bu konumdaki taşınmazların maliki ile yapıyı yapan kişi arasındaki ilişkiyi TMK’nın 722, 723. ve 724. maddelerinde özel olarak düzenlemiştir. Uyuşmazlığın bu kapsamda değerlendirilmesi gerekecektir.
    Bir kimsenin kendi malzemesi ile başkasının tapulu taşınmazına sürekli, esaslı ve mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) niteliğinde yapı yapması halinde malzeme sahibinin iyiniyetli olması yanında diğer bazı koşullar da mevcutsa malzeme sahibi yapının bulunduğu alan ile yapının kullanılması için zorunlu arazi parçasının tescilini mülkiyet hakkı sahibinden isteyebilir.
    TMK’nın 724. maddesinde yapı sahibine tanınan bu hak, kişisel hak niteliğinde olup, bina sahibi ve onun külli halefleri tarafından, inşaat yapılırken taşınmazın maliki kim ise ona ya da onun külli haleflerine karşı ileri sürülebilir. Hemen belirtmek gerekir ki, taşınmaza sonradan malik olan kişiye karşı da bu kişisel hak ancak yapı sahibini bu haktan mahrum bırakmak amacıyla arsa sahibi ile el ve işbirliği içinde olduğu iddiasıyla ileri sürülebilir.
    Malzeme sahibinin TMK’nın 724. maddesine dayanarak tescil talebinde bulunabilmesi bazı koşulların varlığına bağlıdır;
    a) Birinci koşul, malzeme sahibinin iyiniyetli olmasıdır.
    TMK’nın 724. maddesi hükmünden açıkça anlaşılacağı üzere, taşınmaz mülkiyetinin yapı sahibine verilebilmesi için öncelikli koşul iyiniyettir. Öngörülen iyiniyetin TMK’nın 3. maddesinde hükme bağlanan sübjektif iyiniyet olduğunda da kuşku yoktur. Bu kural, malzeme sahibinin, elattığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmemesini veya beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşılık bilebilecek durumda olmamasını ya da yapıyı yapmakta haklı bir sebebinin bulunmasını ifade eder.
    Malzeme sahibinin tescil istemi ile açtığı davada iyiniyetin varlığı iddia ve savunmaya bakılmaksızın mahkemece re’sen araştırılmalıdır. Ne var ki, 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi olay ve karinelerden, durumun özelliklerine göre kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermemiş olduğu açık bulunan malzeme sahibinin temliken tescil talebinde bulunması mümkün değildir. Çünkü bu gibi durumlarda kötüniyet karşı tarafın ispatı gerekmeden belirlenmiş olur. Ayrıca iyiniyet inşaatın başladığı andan tamamlandığı ana kadar devam etmelidir. (Sübjektif koşul)
    İyiniyet koşulunun gerçekleşmediği durumlarda diğer koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılmasına gerek bulunmamaktadır.
    b) İkinci koşul, yapı kıymetinin taşınmazın değerinden açıkça fazla olmasıdır.
    Bu koşul dava tarihine ve objektif esaslara göre saptanmalı, fazlalık ilk bakışta da kolayca anlaşılmalıdır. İnşaatın kapsadığı alanın ifrazı kabil ise arsa değeri yalnız bu kısma göre, aksi halde tamamının değerine göre bulunmalıdır. İnşaatın kaldırılmasının arazi ve malzemeye vereceği zarar, kaldırılmasıyla malzeme sahibinin elde edeceği yarardan daha fazla ise inşaatın kaldırılması fahiş bir zarara yol açacaktır. (Objektif koşul)
    c) Üçüncü koşul ise yapıyı yapanın (malzeme sahibinin), taşınmaz malikine uygun bir bedel ödemesidir.
    Uygun bedel genellikle yapı için gerekli olan arsa miktarının dava tarihindeki gerçek değeri olarak kabul edilmekte ise de büyük bir taşınmazın bir kısmının devri gerektiğinde geri kalan kısmın bedelinde noksanlıklar meydana gelecekse, bunlar taşınmaza bağlı öteki zararlar da göz önünde bulundurularak hak ve yarar dengesi kurulması suretiyle hesaplattırılmalı, iptale konu zemin bedeli arsa sahibine ödenmek üzere depo ettirilmeli, önceden ödenmiş bedel var ise bu miktar ödenecek bedelden mahsup edilmelidir.
    d) Yukarıda değinilen üç koşulun yanısıra, yapının bulunduğu arazi parçası davalıya ait taşınmazın bir kısmını kapsıyor ise tescile konu olacak yer, inşaat alanı ile zorunlu kullanım alanını kapsayacağından mahkemece iptal ve tescile karar verebilmek için bu kısmın ana taşınmazdan ifrazının da mümkün olması gereklidir.
    HMK’nın “Delil başlangıcı” başlıklı 202. maddesinde; “Senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir. Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir.” hükmü yer almaktadır.
    HMK’nın 169 vd maddelerinde ise isticvap hususu düzenlenmiştir. Mahkeme, kendiliğinden veya talep üzerine taraflardan her birinin isticvabına karar verebilir. İsticvap, davanın temelini oluşturan vakıalar ve onunla ilişkisi bulunan hususlar hakkında olur. İsticvabına karar verilen kimseye bizzat davetiye gönderilir ve belirlenen gün ve saatte isticvap olunmak üzere hazır bulunması gerektiği belirtilir. Davetiyede, ayrıca, isticvap konusu vakıalar gösterilir; ilgili tarafın geçerli bir özrü olmaksızın gelmediği veya gelip de sorulara cevap vermediği takdirde, isticvap konusu vakıaları ikrar etmiş sayılacağı ihtarı da yapılır. Çağrılan taraf özürsüz olarak gelmediği veya gelip de soruları cevapsız bıraktığı takdirde, mahkemece sorulan vakıalar ikrar edilmiş sayılır. İsticvap olunacak kimsenin bizzat gelmesi gereklidir. Ancak, isticvap olunacak kişi, mahkemenin bulunduğu il dışında oturuyor ve bulunduğu yerde aynı anda ses ve görüntü nakledilmesi yolu ile isticvap olunması mümkün değil ise istinabe yolu ile isticvap olunur. İsticvap olunacak kimse hastalık, engellilik veya benzeri sebeplerle mahkemeye bizzat gelemeyecek durumda ise bulunduğu yerde isticvap olunur. İsticvabına karar verilen kimse bizzat isticvap olunur. Hâkim, isticvaba başlamadan önce isticvap olunan tarafa gerçeği söylemesi gerektiği hususunu hatırlatır. İsticvap esnasında, karşı taraf ve taraf vekilleri hazır bulunabilirler. İsticvap olunan taraf, mahkemenin izni olmadıkça, yazılı notlar kullanamaz. İsticvap sonunda bir tutanak düzenlenir. İsticvap olunan tarafça yapılan açıklamalar, sorulan sorular ve verilen cevaplar tutanağa yazılır. Tutanak taraflar huzurunda okunduktan sonra altı isticvap olunan tarafa imzalatılır. İsticvap olunan taraf haklı bir gerekçe göstermeksizin tutanağı imzalamaktan kaçınırsa, bu durum hâkim tarafından tutanakla tespit olunur.
    Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; birleştirilen davada davacılar vekili delil listesinde bir adet CD ve faks çıktısına da dayanmaktadır. Mahkemece dosyaya sunulan CD bilirkişi eliyle çözümlenmemiş, faks sureti hakkında davalı ...’nın isticvabı sağlanmamıştır.
    O halde mahkemece; dosyaya sunulan CD bilirkişi eliyle çözümlenmeli, faks sureti hakkında davalı ...’nın isticvap edilerek elde edilen bilgiler dosya içerisindeki diğer delillerle birlikte değerlendirilmeli, TMK’nın 724. Maddesine dayalı tescil hükmü kurulup kurulamayacağı belirlenerek bir karar verilmelidir.
    Mahkemece, belirtilen hususlar üzerinde durulmadan eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle asıl dosyada davalılar birleştirilen dosyada davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.03.2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
















    Hemen Ara