Esas No: 2021/7067
Karar No: 2022/2226
Karar Tarihi: 22.03.2022
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/7067 Esas 2022/2226 Karar Sayılı İlamı
7. Hukuk Dairesi 2021/7067 E. , 2022/2226 K."İçtihat Metni"
7. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
...
...
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 16/07/2013 gününde verilen dilekçe ile asıl davada elatmanın önlenmesi ve kâl; karşı davada haricen yapılan trampa işlemine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa TMK’nın 724. maddesine dayalı temliken tescil istenmesi üzerine Yargıtay (kapatılan) 14. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; asıl davanın reddine, karşı davada trampaya dayalı tapu iptali ve tescil davasının reddine, temliken tescil davasının kabulüne dair verilen 27/05/2021 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi asıl davada davacı-karşı davada davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Asıl dava elatmanın önlenmesi, kal; karşı dava haricen yapılan trampa işlemine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa TMK’nın 724. maddesine dayalı temliken tescil isteğine ilişkindir.
Davacı-karşı davalı vekili, maliki olduğu 308 parsel sayılı taşınmaza davalıların ev, ahır ve samanlık yapmak suretiyle müdahalede bulunduklarını ileri sürerek vaki elatmanın önlenmesine ve binaların kal’ine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı-karşı davacı ... vekili, baraj yapımı esnasında tarafların mensubu olduğu ... Köyü’nün yerleşim yeri ve konutlarının kamulaştırıldığını, 1987 yılında tüm köy halkının baraja yakın bir mevkiye taşınarak yeni bir köy kurmak zorunda kaldıklarını, tapuda herhangi bir işlem yapmaksızın köy halkının ev yapmak için birbirlerine taşınmazlarından yer verdiklerini, arazilerini trampa ettiklerini, bu bağlamda dava dışı ... adına kayıtlı 256 parsel sayılı taşınmazından müvekkili ...’ye yer verdiğini, müvekkilinin de aldığı bu yeri davacı-karşı davalının dava ettiği 308 parsel sayılı taşınmaz ile trampa ettiğini, davacı-karşı davalının bu 256 parseldeki yeri kullanmaya başladığını, müvekkilinin de 308 parsel sayılı taşınmaz üzerine 1988 yılında ev ve ahır yaptığını, ağaç diktiğini, bugüne kadar taşınmazların bu şekilde kullanıldığını, davanın reddini savunmuştur.
Davalılar vekili, dava konusu 308 parsel sayılı taşınmaz her ne kadar davacı-karşı davalı adına tapuda kayıtlı olsa da 1987 yılından bu yana aralıksız ve nizasız malik sıfatıyla müvekkili tarafından kullanılmakta olduğunu, baraj yapımı esnasında tarafların mensubu olduğu ... Köyü’nün yerleşim yeri ve konutlarının kamulaştırıldığını, 1987 yılında tüm köy halkının baraja yakın bir mevkiye taşınarak yeni bir köy kurmak zorunda kaldıklarını, tapuda herhangi bir işlem yapmaksızın köy halkının ev yapmak için birbirlerine taşınmazlarından yer verdiklerini, arazilerini trampa ettiklerini, bu bağlamda dava dışı ... adına kayıtlı 256 parsel sayılı taşınmazından müvekkili ...’ye yer verdiğini, müvekkilinin de aldığı bu yeri davacı-karşı davalının dava ettiği 308 parsel sayılı taşınmaz ile trampa ettiğini, davacı-karşı davalının bu 256 parseldeki yeri kullanmaya başladığını, müvekkilinin de 308 parsel sayılı taşınmaz üzerine 1988 yılında ev ve ahır yaptığını, ağaç diktiğini, bugüne kadar taşınmazların bu şekilde kullanıldığını ileri sürerek öncelikler tapu dışı trampa gereğince 308 parsel sayılı taşınmazın davacı-karşı davalı adına olan tapu kaydının iptaliyle müvekkili adına tapuya kayıt ve tesciline; bunun mümkün olmaması halinde TMK’nın 724. maddesi gereğinde temliken tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı-karşı davalı vekili, davalı-karşı davacının iyiniyetli olmadığını, taşınmazların trampa edildiğine ilişkin hiçbir belge sunulmadığını, davacının kendisine ait olmayan taşınmazla dava konusu taşınmazın trampa işlemine konu olamayacağını, davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme ilk kararında, dava konusu taşınmazın 1988 yılında haricen trampa edilerek kullanımının davalı-karşı davacı ...’e bırakıldığı gerekçesiyle asıl davanın reddine, karşı davanın kabulü ile 308 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptaline, fen bilirkişilerinin 15.06.2015 tarihli raporu ve krokisinde B harfi ile gösterilen kırmızı taralı 1300,84 m2 yüzölçümündeki kısmın bu parselden ifrazı ile adanın son parsel numarası verilmek suretiyle tarla, ev, ahır niteliği ile davalı-karşı davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline, geriye kalan kısmın 7619,16m2 olarak tespit gibi tesciline karar vermiş, hükmü davacı-karşı davalı vekili temyiz etmiştir. Yargıtay 14. Hukuk Dairesi'nin 2016/10832 E. 2019/247 K. sayılı ve 10.01.2019 tarihli ilamı ile, "Davalı-karşı davalı ..., kendisine ait olmayan, dava dışı Durmuş’tan haricen devraldığı yeri davacıyla trampa ettiklerini, davacı-karşı davalının 308 parsel sayılı taşınmazının bir bölümünü haricen kendisine verdiğini savunmuş olduğundan trampa işlemine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmadığı takdirde temliken tescil isteğinde bulunmuştur. Trampa, tapuda resmen yapıldığı takdirde geçerlidir. Davalının iyiniyetli olduğu da gözetilerek yukarıda değinilen ilkelere göre araştırma ve inceleme yapılmalı, temliken tescil koşullarının davalı yararına oluşup oluşmadığı araştırılmalı, ondan sonra işin esasına yönelik karar verilmelidir. Ayrıca karar tarihinden sonra dava konusu 308 parsel sayılı taşınmazın 3402 sayılı yasanın 22/A maddesi uyarınca yenilemeye tabi tutulduğu ve tapu kaydının kapatıldığı UYAP üzerinden yapılan incelemede anlaşıldığından gittiği parselin tapu kaydının getirtilmeli ve yeni durumun gözetilmek suretiyle karar verilmelidir." gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Bu ilam üzerine davalı-karşı davacı ... vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur. Yargıtay 14. Hukuk Dairesi'nin 2019/1877 E. 2020/2407 K. sayılı ve 27.02.2020 tarihli ilamı ile karar düzeltme isteminin reddine karar verilmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş, dosya içerisine yeniden fen bilirkişisinden ek rapor alınıp güncel tapu bilgileri getirtilmiş ve davalı karşı davacının iyiniyetli olduğu, dava konusu kısma yapılan yapının değerinin taşınmazın değerinden açıkça fazla olduğu, TMK'nın 724. maddesindeki şartların gerçekleştiği gerekçesi ile asıl davanın reddine, karşı davanın trampaya dayalı tapu iptal ve tescil isteminin reddine, temliken tescil talebinin kabulü ile 104 ada 461 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptaline, fen bilirkişilerinin 15.06.2015 tarihli raporu ve krokisinde B harfi ile gösterilen kırmızı taralı 1300,84 m2 yüzölçümündeki kısmın bu parselden ifrazı ile adanın son parsel numarası verilmek suretiyle tarla, ev, ahır niteliği ile davalı-karşı davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
Hükmü, davacılar-karşı davalılar vekili temyiz etmiştir.
TMK’nın 684 ve 718. maddeleri hükümleri gereğince yapı, üzerinde bulunduğu taşınmazın mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) haline gelir ve o taşınmazın mülkiyetine tabi olur. Ancak, yasa koyucu somut olaydaki taşınmazların durumunu genel hükümlere bırakmamış, bu konumdaki taşınmazların maliki ile yapıyı yapan kişi arasındaki ilişkiyi TMK’nın 722, 723. ve 724. maddelerinde özel olarak düzenlemiştir. Uyuşmazlığın bu kapsamda değerlendirilmesi gerekecektir.
Bir kimsenin kendi malzemesi ile başkasının tapulu taşınmazına sürekli, esaslı ve mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) niteliğinde yapı yapması halinde malzeme sahibinin iyiniyetli olması yanında diğer bazı koşullar da mevcutsa malzeme sahibi yapının bulunduğu alan ile yapının kullanılması için zorunlu arazi parçasının tescilini mülkiyet hakkı sahibinden isteyebilir.
TMK’nın 724. maddesinde yapı sahibine tanınan bu hak, kişisel hak niteliğinde olup, bina sahibi ve onun külli halefleri tarafından, inşaat yapılırken taşınmazın maliki kim ise ona ya da onun külli haleflerine karşı ileri sürülebilir. Hemen belirtmek gerekir ki, taşınmaza sonradan malik olan kişiye karşı da bu kişisel hak ancak yapı sahibini bu haktan mahrum bırakmak amacıyla arsa sahibi ile el ve işbirliği içinde olduğu iddiasıyla ileri sürülebilir.
Malzeme sahibinin TMK’nın 724. maddesine dayanarak tescil talebinde bulunabilmesi bazı koşulların varlığına bağlıdır;
a) Birinci koşul, malzeme sahibinin iyiniyetli olmasıdır.
TMK’nın 724. maddesi hükmünden açıkça anlaşılacağı üzere, taşınmaz mülkiyetinin yapı sahibine verilebilmesi için öncelikli koşul iyiniyettir. Öngörülen iyiniyetin TMK’nın 3. maddesinde hükme bağlanan sübjektif iyiniyet olduğunda da kuşku yoktur. Bu kural, malzeme sahibinin, elattığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmemesini veya beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşılık bilebilecek durumda olmamasını ya da yapıyı yapmakta haklı bir sebebinin bulunmasını ifade eder.
Malzeme sahibinin tescil istemi ile açtığı davada iyiniyetin varlığı iddia ve savunmaya bakılmaksızın mahkemece re’sen araştırılmalıdır. Ne var ki, 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi olay ve karinelerden, durumun özelliklerine göre kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermemiş olduğu açık bulunan malzeme sahibinin temliken tescil talebinde bulunması mümkün değildir. Çünkü bu gibi durumlarda kötüniyet karşı tarafın ispatı gerekmeden belirlenmiş olur. Ayrıca iyiniyet inşaatın başladığı andan tamamlandığı ana kadar devam etmelidir. (Sübjektif koşul)
İyiniyet koşulunun gerçekleşmediği durumlarda diğer koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılmasına gerek bulunmamaktadır.
b) İkinci koşul, yapı kıymetinin taşınmazın değerinden açıkça fazla olmasıdır. (Objektif koşul)
c) Üçüncü koşul ise yapıyı yapanın (malzeme sahibinin), taşınmaz malikine uygun bir bedel ödemesidir.
d) Yukarıda değinilen üç koşulun yanısıra, yapının bulunduğu arazi parçası davalıya ait taşınmazın bir kısmını kapsıyor ise tescile konu olacak yer, inşaat alanı ile zorunlu kullanım alanını kapsayacağından mahkemece iptal ve tescile karar verebilmek için bu kısmın ana taşınmazdan ifrazının da mümkün olması gereklidir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; Yargıtay 14. Hukuk Dairesi'nin 2016/10832 E. 2019/247 K. sayılı ve 10.01.2019 tarihli ilamı ile, davalı-karşı davacı ...'nin iyiniyetli olduğu kabul edilerek, temliken tescil koşullarından 'iyiniyetli olması' koşulu dışındaki diğer koşulların araştırılması gerektiği belirtilerek hükmün bozulmasına karar verildiği ve mahkemece bozma ilamına uyulduğu görülmüştür. Ancak mahkemece tapu iptal ve tesciline karar verilecek yerin ana taşınmazdan ifrazının mümkün olup olmadığı araştırılmamıştır.
O halde 10.01.2019 tarihli ilamda yer alan ve yukarıda yazılı diğer tüm koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması, tüm koşulların varlığının tespiti halinde tescil hükmü kurulması gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar-karşı davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine,
kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22/03/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.