Esas No: 2021/4463
Karar No: 2022/2269
Karar Tarihi: 24.03.2022
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/4463 Esas 2022/2269 Karar Sayılı İlamı
7. Hukuk Dairesi 2021/4463 E. , 2022/2269 K."İçtihat Metni"
7. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
...
...
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 23.03.2015 tarihinde verilen dilekçe ile muhdesatın aidiyetinin tespiti ve tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 02.09.2020 tarihli hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekillerince istenilmekle; süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR
Dava, muhdesatın aidiyetinin tespiti ve tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili; dava konusu edilen ve tescil harici bırakılan taşınmazdaki ağaçların müvekkilleri tarafından dikildiğini, davalı ...’nin kanal geçirmek suretiyle ağaçları kestiğini belirterek, ağaçların müvekkillerine ait olduğunun tespitine ve doğan zarar nedeniyle 2.500 TL’nin davalı ...’den alınarak davacılara verilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece ilk kararda davanın kabulüne karar verilmiş, davalılar vekilince hüküm temyiz edilmiş, Yargıtay 8. Hukuk Dairesince, mahkemece hüküm fıkrasında davanın kabulüne, tescil harici bırakılan meyve bahçesindeki ağaçların davacılar ... ile ...'e ait olduğunun tespitine karar verildiği, hükmün gerekçesinde ise, tespitin yanı sıra davacıların talebi gibi 2500,00 TL'nin davalı ...'den alınarak davacıya verilmesine karar verilerek çelişki yaratıldığı gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkemece; muhdesatın aidiyetinin tespiti talebinin kabulüne, davalı ...'den talep edilen tazminat yönünden davanın tefrik edilmesine karar verilmiş, karara karşı davalılar vekillerince temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Bilindiği üzere; bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur(4721 s.lı TMK 684/1 m). Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyet kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere kalıcı yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer(TMK 718 m). 22.12.1995 tarih ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulandığı gibi Eşya Hukukunda, muhdesattan, bir arazi üzerinde kalıcı yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerekir. Muhdesat, şahsi bir hak olup (TMK 722, 724, 729 m.ler), sahibine arazi mülkiyetinden ayrı bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak bahşetmez. Taşınmaz üzerindeki kalıcı yapı, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez. Açıklanan bu ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez.
Tespit davası kendine özgü davalardan olup, dava sonucunda istihsal edilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bunun doğal sonucu olarak da, bu davaların uygulama alanı sınırlıdır. Bilindiği üzere, tespit davalarının görülebilmesi için güncel hukuki yararın bulunması (6100 s.lı HMK 106/2 m) ve dava sonuçlanıncaya kadar da güncelliğini kaybetmemesi gerekir. Tespit davaları eda davalarının öncüsüdür, bu nedenle eda davası açılmasının mümkün olduğu hallerde, tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmektedir. Hukuki yararın bulunması dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi, hakim tarafından da re'sen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti halinde davanın, dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmelidir (HMK 114/1-h, 115 m.)
Öğretide ve Yargıtay'ın devamlılık gösteren uygulamalarında, taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğu kabul edilmektedir.
26.05.2004 gün ve 5177 sayılı Kanun'un 35. maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 19. maddesine eklenen ek fıkra hükmüne göre, başkası adına tapulu veya tapusuz bir taşınmazın kamulaştırılması halinde, taşınmazda malik olmayan, ancak üzerindeki muhdesatı meydana getiren kişilere muhdesatın kamulaştırma bedelinin kendisine verilmesini sağlamak amacıyla tespit davası açma hakkı tanınmış ise de, kamuya ait mera, yaylak, kışlak, genel harman yeri, orman, aktif dere yatağı niteliğindeki taşınmazların özel mülkiyete konu olamayacakları, bu taşınmazların zilyetlikle edinilemeyecekleri, bu nedenle bu nitelikteki taşınmazlar üzerinde meydana getirilen muhdesatlara da hukuki değer verilemeyeceği gözönüne alınmalıdır.
Somut olaya gelince; mahkemece keşif yapılmamış olup, davacı tarafın tespit talebi doğrultusunda yapılan değişik iş dosyası üzerinden karar verilmiş, gerek ilgili tespit dosyası gerekse tespit dosyası içerisinde bulunan ve dava konusu taşınmaza komşu parselleri gösterir krokide, muhdesatın aidiyetinin tespiti istenen alanın orman sınırları yakınında olduğu görülmesine karşın davacılar tarafından meydana getirildiği ileri sürülen ağaçların orman sayılan taşınmazlar üzerinde bulunup bulunmadığı tereddüte mahal bırakmayacak şekilde tespit edilmediği gibi yine davaya konu edilen muhdesatların bulunduğu alanın kamulaştırma alanında kalıp kalmadığı da belirlenmemiş olup mahkemece eksik araştırma ve incelemeyle karar verilmiş olması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24.03.2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.