Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/4083 Esas 2022/2243 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
7. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/4083
Karar No: 2022/2243
Karar Tarihi: 24.03.2022

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/4083 Esas 2022/2243 Karar Sayılı İlamı

7. Hukuk Dairesi         2021/4083 E.  ,  2022/2243 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 14/03/2013 gününde verilen dilekçe ile TMK'nın 713/2. maddesine dayanan tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 12/02/2019 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:

    K A R A R
    Dava, TMK'nın 713/2. fıkrasında yer alan “maliki tapu kütüğünden anlaşılamayan hukuki sebebine dayalı olarak TMK'nın 713/1 ve 2. fıkraları gereğince tapunun hukuki değerini yitirdiği gerekçesiyle açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
    Davacılar vekili, dava konusu 463 ada 30 parsel sayılı taşınmazın ½ payının müvekkillerinden ... adına, ½ payın ise ... kızı ... adına kayıtlı olduğunu, ½ pay maliki ... kızı ...'un kim olduğunun bilinmediğini, taşınmazda murisleri ile eklemeli olarak davacıların 70-80 yılı aşan zilyetliklerinin bulunduğunu TMK’nın 713/2. maddesinde yazılı olan “maliki tapu kütüğünden anlaşılamayan” nedenine dayanarak bu payın iptaliyle davacılar adına tapuya tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı ... vekili, davacılar lehine zilyetlikle kazanma koşulları gerçekleşmediğinden davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
    Mahkemece, Hazine'nin pasif dava ehliyeti bulunmadığından husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Hükmün, davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 2013/22220 E. 2014/17127 K. sayılı 25/09/2014 tarihli ilamı ile; "TMK’nın 713/2. fıkrası gereğince, açılan davalarda aynı Kanunun 501. maddesi uyarınca Hazinenin son mirasçı sıfatıyla hasım gösterildiği, davacılar vekilinin dava dilekçesinde, davalı olarak kayıt maliki ... Kızı ...'u göstermediği, davayı doğrudan Hazineye yöneltmek suretiyle açtığı, mahkemece, bu eksikliğin yargılama sırasında yerine getirilerek tarafların delilleri toplanıp sonucuna göre işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru görülmediği" gerekçeleri ile bozulmasına karar verilmiştir.
    Bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Hükmü, davalı ... vekili temyiz etmiştir.
    Kural olarak, tapulu bir taşınmazın veya tapuda kayıtlı bir payın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün değildir. Ancak, kanunun açıkça izin verdiği ve düzenlediği ayrık durumlarda tapulu bir yerin veya tapuda kayıtlı bir payın koşulları oluştuğu takdirde kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün olabilir. Kanunun açıkça izin verdiği hallerden biri de TMK'nın 713/2. maddesindeki düzenlemelerdir. Anılan maddede, "aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden anlaşılmayan veya yirmi yıl önce ölmüş ya da hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir" hükmüne yer verilmiştir.
    Kanunun açık hükmü dikkate alındığında tapu sicilinden malikin kim olduğunun anlaşılamaması hali; taşınmaz malın sahibinin kim olduğunun bilinmesine yarayacak, kimliğini ortaya koyacak gerekli bilgi ve belgelerin tapu sicilinden (kütüğünden) çıkarılmasının imkansız olmasıdır. (Yargıtay HGK'nın 10.04.1991 tarihli ve 1991/8-51 Esas, 194 Karar ve 15.04.2011 tarihli ve 2011/8-111 Esas, 2011/180 Karar sayılı ilamları). Genel olarak, gerekli dikkati gösteren herkesin kayıtlarda malikin kim olduğunu anlayamayacağı hallerde tapu sicilinde yazılı olan malikin bilinmediğinin kabulü gerekir. Ayrıca tapu kütüğünde malik sütununun boş bırakılması, silinmesi ve yeniden yazılmaması, soyut ve nam-ı mevhum adına (mevcut olmayan hayali kişi) yazılması, hiç yaşamamış ve kaydının herhangi bir yerde bulunmamış olması, malik adının müphem, yetersiz ve soyut gösterilmiş olması gibi durumlarda malikin kim olduğunun anlaşılamadığı kabul edilir. Başka bir anlatımla, tapu kütüğünden kim olduğu anlaşılamayan malik, tanınmayan, hatırlanmayan, adresi tespit edilemeyen, kendilerine tebligat yapılamayan, mirasçıları belirlenemeyen, uzun yıllar önce ölmüş ya da taşınmış bir şahıs değildir. Özetle; kayıt malikinin mirasçılarının belirlenememesi, kimliğine ait bilgilerin elde edilememesi, adresinin saptanamaması gibi hususlar o kişinin tapu kütüğünden maliki bilinmeyen kişi olarak nitelendirilmesini gerektirmez. Bununla kanun koyucu tarafından tapu kütüğünün incelenmesinden anlaşılamayan, kim olduğu belirlenemeyen hayali kişiler amaçlanmıştır.
    Somut olayda; mahkemece davacı tarafa kayıt malikinin mirasçılık belgesini almak üzere verilen sürede açılan Gaziantep 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 25.04.2016 tarih, 2015/394 Esas-2016/632 Karar sayılı mirasçılık belgesi istemine ilişkin dosyasında davaya konu 463 ada 30 parsel sayılı taşınmazın ½ paydaşı ... Kızı ...’un kimlik bilgileri araştırılmış, taşınmazın geldisi olan dayanak tapu kayıtlarından ... kızı ... olduğu belirlenmiştir.
    Şu halde, kök tapu kaydına göre kayıt malikinin kim olduğuna yarar bilgilerin tapu kütüğünde mevcut olduğundan ve kanun anlamında tanınan, bilinen kişi olduğundan, maddede yazılı koşulların gerçekleştiğini kabule olanak bulunmamaktadır. Mahkemece, bu hususlar dikkate alınarak, hatalı değerlendirme sonunda yasal ve yerinde olmayan gerekçelerle kayıt maliklerinin bilinmeyen kişi olduğundan hareketle yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
    Ayrıca, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 501. maddesine göre, mirasçı bırakmaksızın ölen kimsenin mirası Devlete geçer. Aynı Kanunun 588. maddesi gereğince; sağ olup olmadığı bilinmeyen bir kimsenin malvarlığının veya ona düşen miras payının on yıl resmen yönetilirse ya da malvarlığı böyle yönetilenin yüz yaşını dolduracağı süre geçerse, Hazinenin istemi üzerine o kimsenin gaipliğine karar verileceği ve gaiplik kararı verilebilmesi için gerekli ilân süresinde hiçbir hak sahibi ortaya çıkmazsa, aksine hüküm bulunmadıkça, gaibin mirasının Devlete geçeceği düzenlenmiş olup, Devletin bu şekilde hak sahibi olması Kadastro Kanunu 18. madde kapsamında kanunlar uyarınca Devlete kalan taşınmaz mal kapsamındadır.
    Gaziantep 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 25.04.2016 tarih 2015/394 Esas-2016/632 Karar sayılı ilamıyla murisin mirasçılarının tespit edilemediği gerekçesiyle mirasın tamamının TMK'nın 501 ve 594. maddeleri gereğince son mirasçı olarak Devlete (Hazineye) intikal etmesine karar verildiğinden, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 33. maddesi ile genel hüküm niteliğinde olan aynı Kanunun 18. maddesine göre, kanunlar uyarınca Devlete kalan taşınmaz malların, tapuda kayıtlı olsun veya olmasın kazandırıcı zamanaşımı yolu ile iktisap edilmesi mümkün bulunmamaktadır.
    Bu durumda mahkemece; dava konusu taşınmazın ½ paydaşı ... Kızı ... 'ın kanunda tanımlandığı şekli ile maliki tapu kütüğünden anlaşılamayan kişilerden olmadığı gibi Hazineye kalan dava konusu taşınmazın TMK'nın 713/2. maddesine dayanılarak kazanılması da mümkün olmadığından, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş hükmün bu nedenlerle bozulmasına karar verilmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24.03.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

    Hemen Ara