Esas No: 2021/3663
Karar No: 2022/2346
Karar Tarihi: 28.03.2022
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/3663 Esas 2022/2346 Karar Sayılı İlamı
7. Hukuk Dairesi 2021/3663 E. , 2022/2346 K."İçtihat Metni"
7. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
...
...
Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 21/02/2019 tarihinde verilen dilekçeyle miras payının devri sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil talep edilmesi üzerine yapılan duruşma sonunda davanın kabulüne dair verilen 02/02/2021 tarihli hükmün istinaf yoluyla incelenmesi davalı vekili tarafından talep edilmiştir. Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince istinaf talebinin kabulüne dair verilen kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.
KARAR
I.DAVA:
Davacı ... vekili dava dilekçesinde özetle; davalının, tarafların elbirliği halinde paydaş oldukları ... 40 parsel sayılı taşınmazdaki payını 07.10.1997 tarihli adi yazılı belge ile müvekkiline sattığını, dava konusu taşınmazın 1974 tarihinde ölen tarafların ortak murisi ... adına kayıtlıyken davalının istemi ile 14.11.2018 tarihinde intikalin gerçekleştirildiğini, davalının dava konusu taşınmazla ilgisi kalmamasına rağmen Zonguldak 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2018/1027 Esas sayılı dosyası ile ortaklığın giderilmesi davası açtığını, ortaklığın giderilmesi davası açılınca eldeki davanın açılması gereğinin doğduğunu, dava konusu taşınmazda davalının miras payının davacıya devredildiğinin tespiti ve tapu kaydında yer alan davalıya ait payın iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesini istemiş, davacı ... yargılama sırasında 01.10.2019 tarihinde vefat etmiş, davayı davalı dışındaki tüm mirasçıları takip etmiştir.
II.CEVAP:
Davalı vekili , zamanaşımı itirazının bulunduğunu, sözleşmenin resmi yazılı şekilde yapılmadığından geçersiz olduğunu, 07.10.1997 tarihli adi yazılı belgede davalının hissesini sattığına dair beyanının bulunmadığını, belge içeriğinin belirsiz olduğunu, ödeme listesinin neye ilişkin olduğunun belli olmadığını, kaldı ki ödeme listelerinde davalının imzasının bulunmadığını, davacının iddiasını yazılı belge ile ispat etmesi gerektiğini, davacının tanık dinletmesine muvafakatinin bulanmadığını, açılan davanın TMK 677. maddesi kapsamında olmadığını, taksim sözleşmesinin tüm mirasçılar arasında yapılması gerektiğini, belirterek davanın reddini savunmuştur.
III.İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
İlk derece mahkemesince, davacının iddialarının yazılı delil ile ispatlanmasının gerektiği ileri sürülmüşse de; tarafların kardeş oldukları ve taraflar arasındaki iddia ve savunmaların senetle ispat kuralının istisnaları kapsamında olduğu ve dava konusu tutanak altındaki davalıya ait imzanın açıkça davalı tarafından inkar edilmediği ve belgenin en azından yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilmesinin gerektiği dikkate alındığında davacının iddialarının tanıkla ispatlanabileceği, davacının duruşmada dinlenen tanıkların beyanlarına göre davacı ve davalının baba malındaki hissenin devri konusunda anlaştıkları, ödemelerin yapıldığı beyan edilmiş olmasına karşı davalının dava konusu tutanak ile dava konusu 390 ada 40 parselde bulunan miras payını davacıya devrettiği fakat tapuda devir yapmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne; ... ada 40 parsel numaralı taşınmazda davalı ... adına kayıtlı hissenin iptali ile mirasçılık belgesindeki payları oranında davacılar adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
IV.BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI:
Davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 203/1. maddesinde öngörülen senetle ispat kuralının bir istisnası olan kardeşler arasındaki hukuki işlemlerin miktar ve değerine bakılmaksızın tanıkla ispatı mümkün ise de bu kuralın uygulanması taraflar arasında yazılı bir belgenin bulunmamasına bağlıdır. Ancak miras payının devri sözleşmesinin geçerliliği zaten yazılı şekle bağlı olduğundan ve tarafların zorunlu olarak bu belgeyi düzenlediklerinden davacının kalan ödemenin yapıldığı hususunda tanık deliline dayanması mümkündür. Kaldı ki davacı tanıkları bu belgenin aksini değil; doğruluğunu teyit etmesi açısından dinlenilmiştir. Mahkemece dinlenen davacı tanıkları ...,... vakıalara dayalı olarak anlatımlarda bulunmuş bu borcun ödendiğini beyan etmişlerdir. Bu durum karşısında mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak mahkemece keşif tarihi itibari ile belirlenen değere göre harca hükmedilmiştir. Oysa ki dava konusunun değeri taşınmazın dava tarihi itibari ile değeridir ve harcın da bu tutar üzerinden belirlenmesi gerekmektedir. Bu husus kamu düzenine ilişkin bulunduğundan harcın düzeltilmesi gerekmiştir. Bununla birlikte vekalet ücretinin de bu tutara göre belirlenmesi gerekiyor ise de bu hususta bir istinaf talebi bulunmadığından Dairemizce bir düzeltme yapılmamıştır gerekçesiyle davalı vekilinin Zonguldak 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/65 Esas, 2021/19 sayılı Kararına yönelik istinaf başvurusunun kabulüne HMK'nın 353/1-b.2 maddesi uyarınca anılan mahkeme kararının kaldırılarak, kaldırılan kararın yerine yeniden hüküm tesisi ile davacıların davasının kabulüne, ... parsel numaralı taşınmazda davalı ... adına olan hissenin iptali ile veraset ilamındaki payları oranında davacılar adına kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
V.TEMYİZ
1.Temyiz Eden:
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
2.Temyiz Nedenleri:
Davalı vekili, zamanaşımı itirazının bulunduğunu, 07.10.1997 tarihli adi yazılı belgenin hukuki değerinin bulunmadığını, belge içeriğinin belirsiz olduğunu, belgede davalının dava konusu payını sattığına dair bir ibare bulunmadığını, anılan belgede konu, değer ve taşınmaz bilgilerinin bulunmadığını, muris ...'nın taraflardan başkaca mirasçılarının da bulunduğunu, miras taksim sözleşmesinde tüm mirasçıların imzasının bulunması gerektiğini, davacı tarafından dosyaya ibraz edilen ödeme belgelerinin neye ilişkin olduğunun belli olmadığını, ödeme belgelerinde davalının imzasının bulunmadığını, davacı tanıklarının ödemelere ilişkin görgüye dayalı bilgilerinin bulunmadığını, davalı tanıklarının beyanlarının dikkate alınmadığını, harç ve vekalet ücretinin hatalı takdir edildiğini, davacının iddiasını yazılı belge ile ispat etmesi gerektiğini, davacının tanık dinletmesine muvafakatinin bulunmadığını, açılan davanın TMK 677. maddesi kapsamında olmadığını, taksim sözleşmesinin tüm mirasçılar arasında yapılması gerektiğini beyan ederek ve re’sen gözetilecek sebeplerle kararın bozulmasını istemiştir.
VI.GEREKÇE
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme:
Dava, miras payının devri hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2.İlgili Hukuk:
Mirasçı, mirasın açılmasından sonra miras hissesini diğer bir mirasçıya veya 3. kişiye temlik edebilir. Mirasçı veya mirasçılar miras hisselerini bağış, satış ve trampa amacıyla devredebilirler.(Özuğur, A. İ.: Türk Medeni Kanunundan Önce ve Sonra Miras Hukuku, Ankara 2016, cilt 1 s. 495 vd.)
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun "Miras payı üzerinde sözleşme" başlıklı 677. maddesi "Terekenin tamamı veya bir kısmı üzerinde miras payının devri konusunda mirasçılar arasında yapılan sözleşmelerin geçerliliği yazılı şekle bağlıdır. Bir mirasçının üçüncü kişiyle yapacağı böyle bir sözleşmenin geçerliliği noterlikçe düzenlenmesine bağlıdır. Sözleşme bu kişiye paylaşmaya katılma yetkisi vermez; sadece paylaşma sonunda mirasçıya özgülenen payın kendisine verilmesini isteme hakkını sağlar" hükmünü içermektedir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun "Sözleşmenin kurulması" başlığı altındaki "İrade açıklaması" alt başlıklı 1. maddesinde " Sözleşme, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak kurulur" düzenlemesi yer almaktadır.
Sözleşmenin kurucu unsuru "tarafların karşılıklı ve birbirine uygun irade açıklamaları" dır. İrade açıklamaları kendi içinde üç alt unsura ayrılır. Bunlar "irade açıklanması" , "karşılıklılık" ve "birbirine uygunluk" tur. Bu unsur, aslında sözleşmeyi kuran meydana getiren tipik, temel unsurdur. Şu halde, bir sözleşmenin kurulması için, her şeyden önce tarafların iradelerini açıklamaları mevcut değilse sözleşme kurulamaz. Yani en az iki irade açıklamasının mevcut olması gerekmektedir. Tarafların irade açıklamaları karşılıklı olmalı ve birbirine uygun olmalıdır. (Eren, F.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2020, s. 210 vd.)
Aynı Yasanın 2/1. maddesinde "Taraflar sözleşmenin esaslı noktalarında uyuşmuşlarsa, ikinci derecedeki noktalar üzerinde durulmamış olsa bile, sözleşme kurulmuş sayılır" düzenlemesi bulunmaktadır. 818 sayılı Borçlar Kanununun 1 ve 2. maddesindeki düzenlemenin de 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu ile aynı şekilde olduğu görülmektedir.
3.Değerlendirme:
Dava dilekçesinde belirtilmiş olan 390 ada 40 parsel sayılı taşınmaz kargir ev, iki dükkan ve arsası vasfı ile 08.09.1971 tarihinde tarafların murisi ... adına tescil edilmiştir. Muris ... 30.12.1974 tarihinde vefat etmiş, anılan taşınmaz 14.11.2018 tarihinde elbirliği halinde muris ... mirasçılarına intikal edilmiştir.
Davacı ... ile davalı ... tarafından imzalı 07.10.1997 tarihli "Tutanak" başlıklı belgede özetle ; "...'dan kalan baba malı ile ilgili olduğu, bu mala istinaden davacı ...'dan 20.000 DM karşılığında 2 milyar TL'nin elden alındığı, bir yıl içerisinde 15.000 DM verileceği taahhüt edilmiş, baba malının değeri ve ...'ya verilecek toplam bedel ve bu bedelin ne şekilde ödeneceği 3 veya 4 ay sonra kendi aralarında yapacakları toplantı ile belirleneceği hususunda anlaşmaya varılmıştır.
Miras payının devri sözleşmesi mirasın açılmasından sonra terekeye dahil bir taşınmaz için yapılmış ise taşınmazın bilgileri ve taşınmazda miras payını devredecek mirasçının ne kadar payını devredeceğinin sözleşmede açıkça yazılmış olması gerekmektedir. Miras payının devri sözleşmesi satış amacı ile yapılmış ise sözleşmenin esaslı noktalarından olan satış bedeli de belirlenmiş olmalıdır. 07.10.1997 tarihli belge incelendiğinde tarafların miras payının devri ve devrin bedeli hususlarında anlaşmaya varmadıkları görülmüştür. Davacı tarafından yasanın aradığı anlamda bir miras payının devri sözleşmesi dosyaya ibraz edilememiştir. Bu nedenlerle; miras payının devri sözleşmesi niteliğini taşımayan 07.10.1997 tarihli belgeye dayalı olarak tapu iptali ve tescil hükmü kurulması doğru görülmemiş hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Kabule göre de; davacı, bakiye devir bedelinin ödendiğini iddia etmiş, bu iddiasını ispata ilişkin usule uygun yazılı belge ibraz edememiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde davacının tanık dinletmesine muvafakatinin bulunmadığını, davacı yanın iddialarını yazılı belge ile ispat etmesi gerektiğini ileri sürmüş olmasına rağmen; yakın hısımlar arasındaki hukuki işlem senede bağlandı ise senede karşı ileri sürülecek savunmalar tanık ile ispat edilemeyeceği, ancak senet ile ispat edilebileceği dikkate alınmadan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 203/1 maddesine atıfla tanık beyanlarına itibar edilerek yazılı şekilde karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile HMK 371. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, HMK 373/2. maddesi gereğince dosyanın Sakarya Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 28.03.2022 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
(Muhalif)
KARŞI OY
Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen 16/04/2021 tarihli kararının temyizi üzerine, sayın çoğunluk tarafından kararın bozulmasına ilişkin oluşan görüşüne karşılık muhalefet görüşümüz aşağıdaki şekilde açıklanmıştır.
1-Davanın açıldığı tarih itibariyle dava dışı miras bırakan ... mirasçısı olan taraflar arasında Tutanak başlıklı 07/10/1997 tarihli belgenin düzenlendiği ve imzalandığı tartışmasızdır.
Bu belge sayın çoğunluğun da kabulünde olduğu üzere, miras payının devri sözleşmesi niteliğindedir.
2-Miras payının devri sözleşmesi TMK 677 vd. maddelerinde açıklanmış olup, miras payının diğer bir mirasçıya devri halinde devir sözleşmesinin yazılı olarak yapılması yeterlidir.
3-Sayın çoğunluk bu devir belgesinde "BEDEL"in ve devir edilecek taşınmazın bilgilerinin bulunmaması sebebiyle geçersiz olduğu düşüncesindedir.
4-Tapu kaydı itibariyle dava açıldığında ve sözleşme yapıldığında tarafların mirasçı olduğu ve TMK 677/1 maddesi gereğince sözleşmenin yazılı yapılmasının yeterli olduğu açıktır.
Sözleşmede her iki tarafın imzasının bulunduğu ve açıkça "BABA MALI İLE İLGİLİ" denilmek suretiyle, babadan kalan mallar yani miras hissesinin hedeflendiği ve bu hali ile davalıya ait miras payının tamamının söz konusu olduğu ve bu hali ile sözleşmenin geçerli olacağı açıktır.
5-Sözleşmede bedelle ilgili bir kısım açıklamalar ve hatta ödemelerin varlığı karşısında esasen, devirin bedelsiz olmadığı açıktır.
Sözleşmenin ne tür sözleşme olduğunda şüphe bulunması halinde, tarafların gerçek amaçlarının araştırılması ve yorum yoluyla tespiti gerekir ki, bu husus incelemeye konu kararlarda etraflıca yapılmıştır.
6-Bu tür sözleşmelerde boşluk bulunması halinde kanunda en yakın tanımlı sözleşme olan satış sözleşmesi hükümlerinin uygulanması gerekeceği tartışmasızdır.
TBK'ya göre sözleşmenin geçerliliği için bedelin mutlaka bir miktar olarak belirli olması şart değildir (Prf. Dr. Fikret Eren, Borçlar Hukuku, Özel Hükümler, 7. Bası, sf. 36).
Sözleşme metni incelendiğinde bedelin bir kısmının belirli olduğu ve hatta peşin ödendiği açıktır.
7-Bu durumda, durum ve şartlara göre bedel belirlenebilecek ise mahkemece bu hususun araştırılması ve talebe göre belirlenmesi mümkün bulunduğuna göre, artık bedelsiz bir sözleşmeden bahsedilemez.
8-Neticeden inceleme konusu olan Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin temyize konu kararı usul ve esasa uygun bulunmakla kararın onanması görüş ve kanaatinde bulunduğum için karşı oyumu açıklarım.