Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/6854 Esas 2022/2398 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
7. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/6854
Karar No: 2022/2398
Karar Tarihi: 29.03.2022

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/6854 Esas 2022/2398 Karar Sayılı İlamı

7. Hukuk Dairesi         2021/6854 E.  ,  2022/2398 K.

    "İçtihat Metni"

    7. Hukuk Dairesi
    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
    ...

    Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 27/08/2013 gününde verilen dilekçe ile el atmanın önlenmesi talebi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 29/04/2021 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:


    KARAR
    1.DAVA
    1.1. Davacı vekili, müvekkilinin ...,... Mahallesi'nde bulunan 1019 ada 1 parsel sayılı taşınmazı satın aldığını, davalıların ihtarnameye rağmen taşınmazı boşaltmadıklarını, belirterek davalıların taşınmaza olan el atmalarının önlenmesini talep etmiştir.
    2.CEVAP
    2.1. Davalılar vekili, müvekkilinin murisine ait 55 yıllık evin imar uygulaması sonucunda davacının parselinde kaldığını, İmar Kanununa göre davacının dava konusu yapıyı kullanmaya hakkının olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
    3. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
    3.1. Yalvaç Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/276 Esas, 2016/228 Karar ve 29/03/2016 tarihli davanın reddine dair verilen karar, davacı tarafından temyiz edilmiş ve Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 2019/4228 Esas, 2020/7925 Karar ve 07.12.2020 tarihli kararı ile, dava konusu evin, 02.09.2008 tarihli imar uygulamasından önce, kısmen davalıların murisi ... ’a ait 228 ada 21 parsel sayılı taşınmaz üzerindeyken, imar uygulaması sonucu 1019 ada 1 parsel sayılı taşınmaz üzerinde kaldığı ve davacının ise 02.06.2011 tarihinde satış yoluyla 1019 ada 1 parseli iktisap ettiği dikkate alınarak 3194 sayılı İmar Kanunu 18/9. maddesi uyarınca inşaat bilirkişisi tarafından belirlenen yapı bedelinin mahkeme veznesine depo edilmesi için davacı tarafa usulüne uygun süre verilmesi, süresi içinde depo edilmesi halinde davanın kabulüne bedelin depo, edilmemesi halinde ise davanın reddine karar verilmesi gerekirken, mahkemece, davacı tarafından yapı bedelinin ödendiğine dair belge sunulmadığından davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmediğinden bozulmuştur. Mahkemece bozmaya uyularak davanın kabulüne karar verilmiştir.
    4. TEMYİZ
    4.1. Davalılar vekili, kararı temyiz etmiştir.
    4.2. Temyiz Nedenleri
    4.2.1.Davalılar vekili temyiz dilekçesinde, keşif zaptı ile sabit olduğu üzere dava konusu taşınmazın davacının fiili hakimiyetinde olup davalıların kullanımında olmadığını, davanın konusuz kaldığını, binanın güncel rayiç değerinin belirlenmesi yönündeki taleplerinin dikkate alınmadığını, müvekkillerinin dava açılmasına sebep olmadıklarını ve davada kusurlarının bulunmadığını, vekalet ücreti dahil yargılama giderlerinden sorumlu tutulmamaları gerektiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
    5.YARGITAY KARARI
    5.1.Dava, imar parseline el atmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
    5.2. Türk Medeni Kanununun 683. maddesi uyarınca, mülkiyet hakkı bulunan malik hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde yararlanma, kullanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Yine aynı hüküm uyarınca, haksız bir el atma varsa, anılan hüküm, malike her türlü haksız elatmanın önlenmesini isteme yetkisi de tanımıştır
    5.3.Bilindiği üzere; yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz'ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus TMK’nin 684. maddesinde açıkça vurgulanmıştır. Ne var ki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı yasanın l605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı İmar Yasası'nın l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı ya da ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır. Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır. 2981 sayılı Yasa'nın 3290 sayılı Yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir.
    5.4. Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parsel içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.
    5.5.Öte yandan imar uygulaması sonucu, yapının haksız veya taşkın durum yaratması, kamusal bir tasarrufun sonucu olup, tecavüzlü durumun yapıyı yapan kişinin iradesi dışında meydana gelmesi nedeniyle davanın açılmasına sebebiyet verdikleri söylenemez. O halde, haksız veya taşkın yapıyı kullananın kötü niyetli sayılamayacağı ve kendisine kusur izafe edilemeyeceği gözetildiğinde yargılama giderlerinden ve bu giderlerden sayılan vekalet ücretinden sorumlu tutulamayacağı açıktır.
    5.6.Hemen belirtilmelidir ki, elatma olgusu haksız eylem niteliğindedir. Taşınmazın kullanılması terk edilse bile terk eden kişinin taşınmaz üzerine yapmış olduğu muhdesat varlığını koruduğu sürece elatma olgusunun devam ettiğinin kabulü gerekir.
    5.7.Somut olayda, dava konusu ev, 02.09.2008 tarihli imar uygulamasından önce, kısmen davalıların murisi ... ’a ait 228 ada 21 parsel sayılı taşınmaz üzerindeyken, imar uygulaması sonucu 1019 ada 1 parsel sayılı taşınmaz üzerinde kalmış, davacı ise 02.06.2011 tarihinde satış yoluyla bu parseli iktisap etmiştir. İnşaat bilirkişi 13.02.2016 tarihli raporunda yapı bedelini 9055,56TL olarak belirlemiş, 01.03.2016 tarihli celsede davalılar vekili rapora bir diyeceğinin olmadığını beyan etmiştir. 3194 sayılı İmar Kanunu 18/9. maddesi uyarınca inşaat bilirkişisi tarafından belirlenen 9055,56TL yapı bedeli, davacı tarafından usulüne uygun süre içinde mahkeme veznesine depo edilmiştir.
    5.8.Yukarıda açıklanan nedenlerle davanın kabulüne karar verilmiş olması yerinde olup yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davalılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
    5.9. Davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince; yapının imar uygulaması nedeniyle haksız durum yarattığı dikkate alınarak davalıların yargılama giderlerinden ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmaması gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiştir. Bu husus, kararın bozulmasını gerektirmiş ise de yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HUMK'nun 438/7. maddesi uyarınca hüküm sonucunun aşağıdaki şekilde düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda (5.8) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının REDDİNE, (5.9) numaralı bent uyarınca hüküm sonucunun 3, 4, 5 numaralı maddelerinin hüküm sonucundan çıkartılmasına, yerine "yargılama harç ve giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına ve davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına” maddesi eklenmek suretiyle hükmün HUMK'nun 438/7. maddesi gereğince DEĞİŞTİRİLMİŞ ve DÜZELTİLMİŞ bu şekliyle ONANMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
    29.03.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.





    Hemen Ara