Esas No: 2022/1675
Karar No: 2022/3220
Karar Tarihi: 28.04.2022
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2022/1675 Esas 2022/3220 Karar Sayılı İlamı
7. Hukuk Dairesi 2022/1675 E. , 2022/3220 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil davasından dolayı mahal mahkemesinden verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 28/10/2021 gün ve 2021/2915 Esas, 2021/2467 Karar sayılı ilamı ile bozulmasına karar verilmişti. Süresi içinde davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkili ... adına 03.01.1994 tarihli tapu tahsis belgesi düzenlendiğini ileri sürerek 175 ada 3 parsel sayılı taşınmazın tapusunun iptali ve davacı adına tescili talebinde bulunmuş, yargılama sırasında 10/11/2014 havale tarihli dilekçe ile, temlik eden ve temlik alan vekili olarak, davacının dava konusu yeri ...'ye devrettiğini, tapu kaydının temlik alan ... adına tescil edilmesini talep etmiştir.
Davalı Hazine vekili; dava konusu taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerlerden olduğunu, tahsise konu yerin tapu tahsis belgesi sahibine devri koşullarının oluşmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece davanın kabulüne; dava konusu 175 ada 3 parsel sayılı taşınmazın davalı Hazine adına olan tapu kaydının iptali ile temlik alan davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
Hükmün davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 17/10/2018 günlü ve 2016/4183 Esas, 2018/6796 Karar sayılı ilamıyla "Davasını devreden ... adına tahsis belgesi bulunsa da davayı devralan davacı ... yönünden tapu tahsis belgesi verilmesi için gerekli şartları yerine getirip getirmediğinin araştırılması ve tahsise dayalı tescil isteğine ilişkin yasal koşulların oluşup oluşmadığının kuşkuya yer bırakmayacak biçimde belirlenmesi gerekirken yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesinin doğru görülmediği" gerekçeleri ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne, dava konusu 175 ada 3 parsel sayılı taşınmazın davalı Hazine adına olan tapu kaydının iptali ile temlik alan davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Hazine vekilinin temyizi üzerine, Dairemizin 28.10.2021 günlü, 2021/2915-2467 E. K. sayılı ilamında; somut olayda; mahkemece davanın kabulüne karar verilmişse de bozma ilamına uyulduğu halde bozma gerekleri yerine getirilmemiş eksik inceleme ile karar verilmiştir. Tapu tahsis belgesi kapsamındaki yerin hak sahibi adına tescil edilebilmesi için; diğer koşullar yanında, tahsise konu yerin imar planına göre konut alanında kalmış olması da gerekir. Seydikemer Belediye Başkanlığının 06.11.2019 tarihli yazısında dava konusu 175 ada 3 parsel sayılı taşınmazın imar planında resmi kurum alanında (İlçe Tarım Müdürlüğü) kaldığı bildirildiği halde yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir denilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Davacı vekili, karar düzeltme talebinde bulunmuştur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.12.1996 tarihli ve 1996/14-763-864 sayılı kararında da belirtildiği gibi, tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi olmayıp yalnızca fiili kullanmayı belirleyen ve ilgilisine kişisel hak sağlayan bir zilyetlik belgesidir. Tapu tahsis belgesinin varlığı tahsis edilen yerin adına tahsis yapılan kişi veya mirasçıları adına tescili için yeterli değildir. Tahsis kapsamındaki yerin hak sahibi adına tescil edilebilmesi için;
-Hukuki yönden geçerliliğini koruyan bir tapu tahsis belgesinin bulunması,
-Tahsise konu yerde 3194 sayılı Yasanın 18.maddesi uyarınca imar planı veya 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı Yasa uyarınca ıslah-imar planlarının yapılmış olması,
-İlgilisine, tapu tahsis belgesi gereğince bir başka yerden tahsis yapılmamış olması,
-Tahsise konu yerin kamu hizmetine ayrılmamış ve imar planına göre konut alanında kalmış olması,
-Tahsise konu yer ile tescili istenilen taşınmazın aynı yer olup olmadığı ve taşınmazın niteliklerinin belirlenmesi amacıyla mahallinde uzman bilirkişiler aracılığı ile keşif yapılması,
-Tahsise konu arsa bedelinin ödenmiş olması, ödenmemiş ise taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinin uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanarak hükümden önce mahkeme veznesine veya belirlenecek tevdi mahalline depo edilmiş olması.
-İmar parsellerinin oluşturulması sırasında, şuyulandırmaya tabi tutulan parselden 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasanın 18/b-c maddesi uyarınca düzenleme ortaklık payı kesilip kesilmediğinin, kesilmiş ise uygulanan oranın saptanması gerekir.
-Kanun imar ve gecekondu mevzuatına aykırı olarak inşa edilmiş ve inşa halindeki yapı maliklerini hedeflemiştir. Başka bir anlatımla, Kanunda yazılanlar dışındaki kişilerin İmar Affı Kanununa dayanarak istemde bulunma olanakları yoktur. Ne var ki, 3290 sayılı Kanun ile bazı maddeleri değiştirilen ve bazı maddeler eklenen 2981 sayılı Kanunun Uygulamasına Dair Yönetmeliğin 25.maddesi, Kanun kapsamında kalan kişilere yapılan tahsisin bunlar tarafından üçüncü kişilere temlikine imkan tanımıştır. Ancak bu gibi durumlarda da tahsis sahiplerinden devralan kişilerin 2981 sayılı Kanundan yararlanıp yararlanamayacağı hususunun araştırılması gerekir. 2981 sayılı Kanunun 13/a hükmüne göre, arsa tahsis edilecek kimselerin kendisinin veya eşinin veya reşit olmayan çocuğunun oturduğu belediye ve mücavir alan sınırları içinde ev yapmaya müsait arsaya veya bir eve veya apartmanın bağımsız bir bölümüne veya bir bölümü işyeri olarak kullanılan bir yapıya sahip bulunmaması zorunludur.
-Mahkemece, yukarıda belirtilen koşullar doğrultusunda yapılacak inceleme sonucunda, tescil isteğinin kabulü için yasal koşulların oluştuğu kabul edildiği takdirde, 3290 sayılı Yasa ile Değişik 2981 sayılı Yasanın 10/C-2 maddesi gereğince tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının (DOP) davacıyı da bağlayıcı nitelikte olduğu dikkate alınarak tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın tesciline karar verilmelidir.
Tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescili konusunda, Anayasa Mahkemesinin 2014/12501 başvuru numaralı ve 06.07.2017 karar tarihli kararında "…başvurucuya tapu tahsis belgesi verilmiş, tahsis belgesi verilen taşınmazın bulunduğu yerde ıslah imar planı yapılarak taşınmazın imar durumu "konut alanı" olarak belirlenmiştir. Başvurucu da 2981 sayılı Kanunda öngörülen tescil koşullarının gerçekleşmiş olduğu iddiasıyla tapu iptali ve tescil davası açmıştır. Derece mahkemeleri de kanunda öngörülen tescil koşullarının dava tarihi itibarıyla gerçekleştiğini tespit etmiştir. Bu sebeple başvurucunun mülkiyet hakkı kapsamında taşınmazın mülkiyetini edinme yönünde meşru bir beklentisi doğmuştur. Ancak yargılama sırasında taşınmazın imar durumunun değiştirilmesi gerekçesine dayalı olarak başvurucunun tescil davası reddedilmiştir. Böylece başvurucu lehine mevcut olan hukuksal durum, kamu gücü eliyle ve tek taraflı olarak öngörülemez bir biçimde değiştirilmiştir. Üstelik bu durum, başvurucunun elinde olmayan sebeplerle ve bütünüyle kamu makamlarının tutumundan kaynaklanmış, ancak meydana gelen sonuçtan yine kamu makamları yararlanmıştır. Dolayısıyla derece mahkemelerinin tescil koşullarının yargılama sırasında değişebileceğini meşru gören söz konusu kabulünün, başkaca herhangi bir giderim imkânının da sağlanmadığı dikkate alındığında, başvurucu açısından şahsi olarak aşırı ve olağandışı bir külfete yol açtığı değerlendirilmiştir. Dolayısıyla başvurucunun kamunun yararı ile mülkiyet hakkının korunması arasında olması gereken adil dengenin başvurucu aleyhine bozulduğu sonucuna varılmıştır. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir…" denilmektedir.
Somut olayda, mahkemece yapılan araştırmalar sonucunda, dava tarihi itibariyle temlik eden davacı ... Küçükbalı adına ve yargılama devam ederken 10.11.2014 tarihinde temlik alan davacı ... adına tescil koşullarının oluştuğu anlaşılmaktadır.
Dosya içerisindeki Seydikemer Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğünün 22.08.2014 tarihli yazısında, dava konusu 175 ada 3 parsel sayılı taşınmazı 06.10.1995 tarihinde imar planı içerisine alındığı, taşınmazın bulunduğu bölgede 25.09.2002 tarihinde imar uygulaması yapıldığı, Seydikemer Belediyesinin 02.11.2005 tarihinde imar planını yenilediği ve parselin bulunduğu alanda bir değişikliğin olmadığı belirtilmektedir. Seydikemer Belediye Başkanlığının 06.11.2019 tarihli yazısından ise 175 ada 3 parsel sayılı taşınmazın imar durumunun 12.04.2018 tarih ve 85 numaralı Muğla Büyükşehir Belediyesi Meclis Kararı ile onaylanan Seydikemer ilçesi 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişikliği ile resmi kurum alanı (İlçe Tarım, Gıda ve Hayvancılık Müdürlüğü) olarak değiştirildiği anlaşılmaktadır.
Dairemizin 28.10.2021 tarihli, 2021/2918-2467 E. K. sayılı ilamında yargılama esnasında yapılan ve yukarıda bahsedilen imar planı değişikliği gerekçe gösterilerek davanın reddedilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Ancak, yargılama uzun sürmemiş olsaydı davacının tescil talebinin kabul edileceği açıkça bellidir. Diğer bir deyişle yargılamanın makul sürede sonuçlanmaması davacının aleyhine bir durum ortaya çıkarmıştır. Bu sebeple tahsis kapsamındaki yerin hak sahibi adına tescil edilebilmesi için aranan yasal koşulların oluştuğu kabul edilerek, 3290 sayılı Yasa ile Değişik 2981 sayılı Yasanın 10/C-2 maddesi gereğince tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının (DOP) davacıyı da bağlayıcı nitelikte olduğu dikkate alınarak tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın tesciline karar verilmesi gerekirken, DOP oranında indirim yapılmadan tüm tahsis miktarının davacı adına tesciline karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Hükmün temyiz incelemesi sonucunda yukarıda yazılı sebeple bozulması gerekirken maddi hata nedeniyle ilamda bozma sebebi olarak Seydikemer Belediye Başkanlığının 06.11.2019 tarihli yazısında dava konusu 175 ada 3 parsel sayılı taşınmazın imar planında resmi kurum alanında (İlçe Tarım Müdürlüğü) kaldığı bildirildiği halde yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmediğinin yazıldığı bu kez yapılan inceleme ile anlaşıldığından, davacı vekilinin karar düzeltme talebinin kabulü ile Dairemizin 28.10.2021 günlü, 2021/2915 Esas, 2021/2467 Karar sayılı bozma ilamının kaldırılarak hükmün yukarıda belirtilen gerekçe ile bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 28.10.2021 günlü, 2021/2915 Esas, 2021/2467 Karar sayılı bozma ilamının KALDIRILMASINA, hükmün yukarıda açıklanan gerekçe ile BOZULMASINA, peşin yatırılan karar düzeltme harcının davacı tarafa iadesine, 28.04.2022 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Dava, davacı lehine düzenlenen tapu tahsis belgesine istinaden, davalı adına tescilli taşınmazın tapu kaydının iptaline ilişkindir.
Yapılan yargılama sonucu sübut bulan davanın kabulüne karar verilmiş, kararın temyizi üzerine Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 17.10.2018 tarihli ilamı ile eksik inceleme gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Karar düzeltme talebi bulunmadığı için dosya yeni esasa alınmış ve ikinci yargılama sonucu, ilk derece mahkemesi yeniden davanın kabulü kararı tesis etmiştir.
Bu son kararın temyizi üzerine Dairemizin 28.10.2021 tarihli ilamı ile karar yeniden bozulmuştur.
Son bozma ilamında yapılan değerlendirme sonucunda gerek yeterli inceleme yapılmaması, gerekse belgeye konu taşınmazın imar planından resmi kurum alanında kaldığı gerekçelerinin ayrı ayrı bildirildiği açıktır.
Mevcut dosya bu sefer davacının karar düzeltme talebi üzerine Dairemiz önüne incelenmek üzere gelmiş olup, sayın çoğunluk Anayasa Mahkemesinin bir kararını gerekçe göstererek önceki bozma gerekçesini kaldırmak suretiyle yeni bir bozma gerekçesi oluşturmuştur.
Aşağıdaki şekilde çoğunluk görüşünden ayrılma gerekçeleri açıklanmaya çalışılmıştır.
Gerek ilk davacı ... ve gerekse temlik alan ... elinde bulunan Tapu Tahsis Belgesinin geçerliliği hususunda bir tartışma bulunmadığı gibi, bu belgeye istinaden açılan tapu iptal ve tescil davalarında izlenmesi gereken hususları açıklayan Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.12.1996 tarihli ilamı yönünden bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Tartışılan husus, belgeye konu taşınmazın başlangıçta imar planında konut alanı içinde bulunmasına rağmen, bilahare bu yeni değişiklik sonucu resmi kurum alanında (İlçe Tarım Müdürlüğü) kalmasıdır.
Dairemizin istikrarlı uygulaması, bu gibi durumlarda davanın reddedilmesi gerektiği olduğu halde, şimdi sayın çoğunluk bu istikrardan dönmek istemektedir.
Dönme gerekçesine esas alınan Anayasa Mahkemesinin 2014/12501 başvuru numaralı dosyasında verilen 06.07.2017 tarihli karar olup, sonuç olarak "başvurusunun kamunun yararı ile mülkiyet hakkının korunması arasında olması gereken adil dengenin başvurucu aleyhine bozulduğu sonucuna varılmıştır" gerekçesi ile ihlal kararı verildiği görülmüştür.
Burada önemli olan husus ihlalin sonuçlarının giderilmesi olup, Yüksek Mahkeme kararda kesin bir yöntem belirlemiş değildir.
Yargılama sırasında öngörülemez bir biçimde taşınmazın imar durumu değiştirilerek, tescil şartlarının davacı aleyhine oluşturulduğu gözetildiğinde, mahkemece, imar planının değiştirilmesindeki kamu menfaatleri ve davacı aleyhine ortaya çıkan aşırı, olağan dışı külfetin birlikte değerlendirilmesi gerekir.
İmar planının değişikliğine yol açabilecek bir yola yani tapu iptal ve tescil davasının kabulü cihetine gidilmesi aynı zamanda kaosa yol açabilecek bir yöntemdir. Çünkü imar planlarının değişmesi hususu apayrı bir yönteme tabi olup, bunun terki veya zorlanması bütün bir planın işlemez hale gelmesi sonucunu doğurabilecektir.
Bu durumda ihlalin giderilmesi anlamında tapu iptal tescil yerine tazminat ve benzeri (örneğin muadil bir arsanın verilmesi vb.) imkanlarının da ihlalin sonuçlarını ortadan kaldırabileceği dikkate alınarak bozma gerekçesinin bu doğrultuda değiştirilmesi uygun olacaktır.
Neticeten, sayın çoğunluğun tapu iptal ve tescil isteminin kabulü yönündeki bozma gerekçesine katılmadığımı, yukarıda belirtilen gerekçe ile ihlalin sonuçlarının başka yöntemlerle giderilmesi kanaati ile sayın çoğunluk görüşüne muhalifim.