Esas No: 2013/479
Karar No: 2013/6856
Karar Tarihi: ......2013
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2013/479 Esas 2013/6856 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Hukuk Hakimliği
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde davacı vekili Avukat .... ile davalı vekili Avukat ... geldi. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı. Bu kere dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:
- K A R A R -
Dava, iş bedelinin tahsili istemiyle açılmış; mahkemece davanın reddine karar verilmiş ve verilen karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, davalı tarafından ... İlçesi’nin değişik yerlerinde inşaat işi yapımını yüklendiğini; davacının da, ...... ... Öğretmen Lisesi’nin bir kısım perde kolonlarının, .....’nin bir kısım işlerinin,....’nın balkon ilave işçiliğinin ve kalıp ve demir beton işçiliğinin, ...-........... Sokak No:...’de bulunan iki katın kalıp-duvar ve demir işlerinin, ...... İnşaatın temelden komple binasının yapım işinin, .....İlköğretim Okulu’nun komple kalıp-duvar işçiliği işinin ve nihayet ... ... Öğretmen Lisesi Yurdu’nun temel ve perde kolonları yapımı işinin yapımını üstlendiğini, ancak yazılı sözleşme yapılmadığını ve toplam hakettiği iş bedelinin 236.446,48 TL olduğunu ileri sürerek davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, cevap dilekçelerinde davalılardan ...’ün davalı şirketin %51 oranındaki hissedarı olduğunu, onun hakkındaki davanın husumet yönünden reddi gerektiğini, davalı şirket ile davacı arasında “eser sözleşmesi” niteliğinde akdî ilişki kurulmadığını, esasen onun sigortalı işçisi olduğunu, ancak bazı yaptığı işlerin bedelinin de ödendiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
4857 Sayılı İş Kanunu’nun .../.... maddesi uyarınca “iş sözleşmesi, bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi, diğer tarafın (işveren) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir.” Ücret, iş görme (emek) ve bağımlılık, iş sözleşmesinin belirleyici unsurlarıdır. Eser sözleşmesi ise somut olayda uygulanması gereken 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 355. maddesi hükmünde “Eser sözleşmesi öyle bir sözleşmedir ki, onunla bir taraf (yüklenici), öteki tarafın (iş sahibinin) ödemeyi yüklendiği ücret karşılığında, bir eser meydana getirmeyi borçlanır” şeklinde tanımlanmıştır. İş sözleşmesinin eser sözleşmesinden ayırt edici en önemli kıstas “bağımlılık” ilişkisidir. Her iki sözleşmede iş görme edimini yerine getirenin iş görülen kişiye yani iş eser sahibine karşı ekonomik bağımlılığı vardır. İş sözleşmesini belirleyen ölçü, hukuki-kişisel bağımlılıktır. Gerçek anlamda hukuki bağımlılık, işçinin işin
yürütülmesine ve iş yerindeki davranışlarına ilişkin talimatlara uyma yükümlülüğünü yüklenmesiyle doğar. İşçinin bu anlamda işverene karşı kişisel bağımlılığı ön plâna çıkmaktadır. Bu kapsamda işveren ve işçi arasında hiyerarşik bir bağ vardır. Eser sözleşmesinin tanımı ve iş sözleşmesinin ayırt edici kıstasları ve tarafların açıklamaları birlikte değerlendirildiğinde; somut olayda davacı ile davalı şirket arasındaki akdî ilişkinin hukuksal niteliğince iş sözleşmesi değil bir “eser sözleşmesi” olduğu sonucuna varılmaktadır. Davalı şirket vekili, davacının hakettiği alacaklarının ödenmiş olduğunu da savunduğuna göre; esasen kısmen de olsa davacıya yapılan ödeme “eser” niteliğindeki akdî ilişkinin varlığının kabulünü gerektirir. Açıklanan bu sebeplerle, davacı ile davalı şirket arasında sözlü şekilde “eser sözleşmesinin" yapılmış olduğunun davacı tarafından kanıtlanmış olduğunun kabulü gerekmektedir. O halde akdî ilişkinin niteliğine yönelik olarak davacının yemin önerme hakkı hatırlatılarak, davalı şirkete yemin önerilmesi ve önerilen yeminin eda ettirilmesi gereksiz bir işlem olduğundan hukuksal bir sonuç doğurmaz.
Davacı ile davalı şirket arasında eser sözleşmesinin yapılmış olduğu sabit olduğuna göre; 818 Sayılı BK’nın 364. maddesi hükmü gereğince, davacı alt yüklenicinin yüklendiği işleri tamamlanmış olarak davalı yükleniciye teslim ettiğini ve iş bedelinin istenebilir olduğunu yasal delillerle kanıtlaması zorunludur. Davalı yüklenici ise, iş bedeline mahsuben yaptığı ödemeleri yasal delillerle kanıtlamakla ödevlidir.
İş bedelinin tutarında da davacı ile davalı şirket arasında uyuşmazlık bulunduğundan, 818 Sayılı BK’nın 366. maddesi hükmünde öngörülen yasal yönteme göre mahkemece, uzman bilirkişi ya da bilirkişi kurulu oluşturularak yerinde keşif ve inceleme yaptırılmak suretiyle, işlerin yapıldığı zamandaki mahalli serbest piyasa rayiçleri dikkate alınarak, davacının hakettiği iş bedelinin mahkemece belirlenmesi gerekir.
Bir subjektif hak kendisinden istenilebilecek kimse hakkında dava açılabilir. Davalılardan Atilla, yüklenici şirketi temsile yetkili kişi olduğundan davada pasif husumet ehliyeti bulunmamaktadır. Onun hakkındaki davanın bu sebeple reddi doğru ise de; karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi’nin .../.... maddesi hükmü gözetilmeden bu davalı yararına ....663,... TL vekâlet ücretine hükmedilmiş olması doğru olmamıştır. Mahkemece yapılacak iş, yukarıda açıklanan hususlar gözetilerek, uyuşmazlığın esasının incelenmesi ve davacının yaptığını kanıtladığı işlerin bedellerinin saptanması, kanıtlanan ödemelerin saptanan iş bedelinden mahsubunun yapılması suretiyle davalı şirketten talep edebileceği iş bedeli varsa tahsiline karar verilmesinden ibaret olmalıdır.
Açıklanan sebeplerle karar bozulmalıdır.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüne ve kararın davacı yararına BOZULMASINA, 990,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, ........2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.