Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/7456 Esas 2022/3655 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
7. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/7456
Karar No: 2022/3655
Karar Tarihi: 23.05.2022

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/7456 Esas 2022/3655 Karar Sayılı İlamı

7. Hukuk Dairesi         2021/7456 E.  ,  2022/3655 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 25/12/2014 gününde verilen dilekçe ile muhdesatın aidiyetinin tespiti talebi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 10/06/2021 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
    K A R A R
    I. DAVA
    Davacı vekili, zilyetliği müvekkilin dedesinden babasına, babasından da kendisine geçen 4.000 m2 miktarlı dava konusu taşınmazın bölgede yapılan son kadastro çalışmalarında tespit harici bırakıldığını, müvekkilinin bu taşınmazlar üzerine ev, havuz yaptığını, etrafını çitle çevirdiğini, ağaç dikip yetiştirdiği ve ağaçları sulamak için damla sulama sistemi kurduğunu, taşınmazın bulunduğu alanın Çay Barajı kamulaştırma alanı içinde kaldığını, muhdesatlarının bedellerinin ödenmesi için DSİ Bölge Müdürlüğüne yapılan başvurunun olumsuz sonuçlandığını, taşınmazın tapusunun alınması için müvekkilinin babasının zamanında tescil davası açtığını, ancak babasının ölümüyle davanın yarım kaldığını ileri sürerek, muhdesatların kendisine ait olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
    II. CEVAP
    1.Davalı Hazine vekili, dava konusu taşınmazın tüm çevresinin orman erozyon alanı içerisinde bulunduğunun anlaşıldığını, bu nedenle orman vasfında olan dava konusu taşınmazın zilyetlikle iktisabının mümkün olmadığını, davacının taşınmazı haksız olarak işgal ettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
    2.Davalı DSİ Genel Müdürlüğü vekili, müvekkil idareye husumet yöneltilemeyeceğini, dava konusu taşınmazın orman sınırı içerisinde kaldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
    III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
    İlk Derece Mahkemesi davanın kabulü ile dava konusu taşınmaz üzerindeki muhdesatların davacıya ait olduğunun tespitine karar vermiştir.
    IV.BOZMA İLAMI VE BOZMA İLAMINDAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
    A. Bozma Kararı
    1.İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
    2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 09.07.2020 günlü 2016/18509 E. 2020/4738 K. sayılı ilamı ile hükmün onanmasına karar vermiştir.
    3. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen bozma ilamına karşı süresi içinde davalı DSİ Genel Müdürlüğü vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
    4. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 16.03.2021 günlü 2020/3892 E. 2021/2342 K. sayılı ilamı ile mahkemece yazılı biçimde gerekçeli kararın UYAP ortamındaki ve dosyadaki ıslak imzalı halleri arasında çelişki oluşturacak şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedeni olup, Dairenin 09.07.2020 tarihli ve 2016/18509 Esas, 2020/4738 Karar sayılı onama ilamının maddi hataya dayalı olduğu anlaşıldığı gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar vermiştir.
    B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
    İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulü ile dava konusu taşınmaz üzerindeki muhdesatların davacıya ait olduğunun tespitine karar verilmiştir.
    VI. TEMYİZ
    A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
    İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
    B. Temyiz Sebepleri
    1. Davalı Hazine Vekili Temyizi
    1.1. Dava konusu taşınmazda m2 itibariyle davacının iddiası kadar ağaç bulunmasının mümkün olmadığını,
    1.2. Hazine'nin harçtan muaf olmasına karşın hükümde harcın müvekkil idare üzerinde bırakıldığını ileri sürmüştür.
    2. Davalı DSİ Genel Müdürlüğü Temyizi
    2.1. Mahkemece tesis edilen hükümde harçların davalılar üzerinde bırakıldığını,
    2.2. Müvekkil idareye husumet yöneltilemeyeceğini,
    2.3. Dava konusu taşınmazın üzerinde orman niteliğini haiz ağaçlar bulunmasa da taşınmazın orman vasfını kaybetmediğini ileri sürmüştür.
    C. Gerekçe
    1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
    Uyuşmazlık, davanın kabulü kararının eksik incelemeye ve hatalı değerlendirmeye dayalı olup olmadığı, hükmün fer'ilerinde usul ve yasaya aykırılık bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
    2. İlgili Hukuk
    2.1. Bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur (4721 sayılı TMK 684/1.md). Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını da kapsar. Bu mülkiyet kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere kalıcı yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer (TMK 718.md). 22.12.1995 tarihli ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulandığı gibi Eşya Hukukunda, muhdesattan, bir arazi üzerinde kalıcı yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerekir. Muhdesat, şahsi bir hak olup (TMK 722, 724 ve 729.md) sahibine arazi mülkiyetinden ayrı bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak bahşetmez. Taşınmaz üzerindeki kalıcı yapı, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez. Açıklanan bu ilke ve esaslara göre kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez.
    2.2 Tespit davası, kendine özgü davalardan olup dava sonucunda istihsal edilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bunun doğal sonucu olarak da bu davaların uygulama alanı sınırlıdır. Bilindiği üzere, tespit davalarının görülebilmesi için güncel hukuki yararın bulunması (6100 sayılı HMK 106/2.md) ve dava sonuçlanıncaya kadar da güncelliğini kaybetmemesi gerekir. Tespit davaları eda davalarının öncüsüdür, bu nedenle eda davası açılmasının mümkün olduğu hallerde, tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmektedir. Hukuki yararın bulunması dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi, hakim tarafından da re'sen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti halinde davanın, dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmelidir (HMK 114/1-h ve 115 md.).
    2.3. Öğretide ve Yargıtayın devamlılık gösteren uygulamalarında, taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğu kabul edilmektedir.
    3. Değerlendirme
    3.1. Dava konusu taşınmaz, dava tarihinde tespit dışı bırakılan tapusuz yerlerdendir. Yargılama aşamasında Afyonkarahisar Kadastro Müdürlüğünün 15.01.2016 tarihli yazısı ile taşınmazın bulunduğu yerde kadastro çalışmalarının devam ettiği ve dava konusu yer hakkında 751 ada 3 parsel numarasıyla kadastro tutanağı düzenlendiği bildirilmiş ve tutanak örneği dosyaya gönderilmiştir. Kadastro tutanağı incelendiğinde, dava konusu taşınmazın niteliği 3402 sayılı Kadastro Kanununun geçici 8. maddesi kapsamında kalan yerlerden olduğu, anılan hükme bağlı olarak davacı adına zilyetlikten tescil edildiği, 11.01.2016 ile 26.01.2016 tarihleri arasında askı ilanının yapıldığı, 01.03.2016 tarihinde davacı adına "tescil edilmeyen taşınmaz kayıtlarının yeniden tescili işleminden", 10.10.2017 tarihinde ise "uzlaşma, anlaşma ve kamulaştırma işleminden" davalı DSİ Genel Müdürlüğü adına tescil edildiği anlaşılmıştır.
    3.2. Dava konusu taşınmazın yargılama aşamasında devam eden kadastro çalışmaları sonucu davacı adına tescil edildiği gözetildiğinde, davacı tarafından oluşturularak tespitini talep ettiği yapı ve ağaçların yine davacı adına oluşturulan tapu kaydı sınırları içerisinde kalıp kalmadığının mahkemece denetlenmesi gerekmektedir. Muhdesatlar, TMK'nın 718/2. maddesi gereğince taşınmazın tamamlayıcı parçası (mütemmim cüzü) olduğundan, tasarruf yahut kamulaştırma işlemleri taşınmaz üzerindeki yapı ve ağaçları da kapsayacaktır. Davacı tarafından oluşturulan muhdesatların tapu kaydı sınırlarında kalması halinde davacının dava tarihinde bulunan hukuki yararı, taşınmazın tapulu hale gelmesiyle sona erecektir. Bu durumda mahkemece, tapu kaydı sınırları dışında davacıya ait muhdesatın belirlenmesi ve şartların varlığı halinde tespit hükmü kurulması gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
    VI. SONUÇ:
    Açıklanan sebeplerle;
    Davalı Hazine ve DSİ Genel Müdürlüğü vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre de sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.05.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

    Hemen Ara