Esas No: 2021/4441
Karar No: 2022/3649
Karar Tarihi: 23.05.2022
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/4441 Esas 2022/3649 Karar Sayılı İlamı
7. Hukuk Dairesi 2021/4441 E. , 2022/3649 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 17/02/2014 gününde verilen dilekçe ile mülkiyet hakkına dayalı elatmanın önlenmesi ve tazminat talebi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 08/09/2020 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılardan ..., ..., ... ve ... tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR
I. DAVA
Davacı dava dilekçesinde özetle; miras bırakanları ... adına tapuda kayıtlı olan 5 ada 768 parselde kayıtlı olan taşınmazda davalılar ile iştirak halinde malik olduklarını, taşınmazın sağlığında babası tarafından yapılan fiili taksimde kendisine düştüğünü, davalılardan ... ve ... tarafından yapılmak istenilen yol çalışması ve verilen zararın tazmini ve el atmanın önlenmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar davaya cevap vermemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 15.01.2015 tarihli ve 2014/60 Esas, 2015/12 sayılı Kararıyla; dava konusu taşınmaz hakkında ortaklığın giderilmesi davası açıldığı, taşınmazın satılarak ortaklığın giderilmesine karar verildiği, ortaklığın giderilmesi davasının görüldüğü sırada işbu davanın davacısı tarafından fiili taksim iddiasında bulunulmadığı, davanın ortaklığın giderilmesi davası kesinleştikten sonra açıldığı böylece taşınmazın fiilen taksim edilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 01.02.2018 tarihli 2015/6013 Esas, 2018/647 sayılı Kararıyla; davada ileri sürülen isteklerden elatmanın önlenmesi ve eski hale getirme istekleri ile ilgili olarak keşfen saptanan ya da saptanacak dava değeri üzerinden peşin harcın alınması, bu zorunluluk yerine getirildiği takdirde davaya devam edilmesi gerekirken, anılan husus gözardı edilerek işin esası bakımından hüküm kurulmasının doğru olmadığına karar vermiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
1. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
2. Mahkeme, tapu kaydı ile veraset ilamından davacının ve davalı ... ile müteveffa ...'nun çekişmeli taşınmazın hissedarları olduklarını, fen bilirkişisinin 28.04.2019 tanzim tarihli raporunda gösterilen alana yol yapılmak ve toprak dökülmek suretiyle davalı ... tarafından el atıldığı, haksız el atma sonucunda müdahale edilen kısımda zarar gören çay ocakları ve tam verim çağına ulaşana dek mahrum kalınan net gelirin 2.478,12 TL olduğu, müdahale edilen alanın taksim sonucu davacının kullanımında olması sebebiyle ...'nun müdahalesinin haksız olduğu, müteveffa mirasçıları bakımından taleplerin kabulüne sair davalılar bakımından el atma ispat edilemediğinden davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar ..., ..., ..., ... temyiz isteminde bulunmuşlardır.
B. Temyiz Sebepleri
Davalılar temyiz taleplerinde özetle; dava konusu taşınmazda rızai taksimin olmadığını, murisleri ...’in isteği üzerine taşınmazda bulunan çayları topladıklarını ve yol geçirdiklerini, davacının payına düşen ve kullanmakta olduğu taşınmazların daha fazla olduğunu bu sebeple bir zararı olmadığını, davacının kötü niyetli olduğunu ileri sürmüşlerdir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, uyuşmazlık, davanın kısmen kabulüne ilişkin kararının eksik incelemeye ve hatalı değerlendirmeye dayalı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
1. 22.11.2001 tarihli 4721 sayılı Medeni Kanunu’nun 702. maddesi şöyledir:
“ Ortakların hakları ve yükümlülükleri, topluluğu doğuran kanun veya sözleşme hükümleri ile belirlenir.
Kanunda veya sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça, gerek yönetim, gerek tasarruf işlemleri için ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerekir.
Sözleşmeden doğan topluluk devam ettiği sürece, paylaşma yapılamaz ve bir pay üzerinde tasarrufta bulunulamaz.
Ortaklardan her biri, topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabilir. Bu korumadan bütün ortaklar yararlanır.”
2. Ortaklar, TMK'nın 702/2 nci maddesine göre kendi aralarında oybirliğiyle anlaşarak taşınmazın kullanım şeklini belirleyebilirler. Böyle bir kullanım şekli sözleşmeyle kararlaştırılabileceği gibi eylemli olarak da oluşabilir. Taşınmazda eylemli (fiili) bir kullanma biçimi oluşmuş ve ortaklar uzun süre bu durumu benimsemişlerse, bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya ortaklığın satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması “ahde vefa” kuralının yanında TMK’nın 2 nci maddesinde düzenlenen iyiniyet kuralının da bir gereğidir. Ancak oluşan fiili kullanım şeklinin hukuken korunabilmesi için her bir ortağın kullandığı yerin zeminde belli olması ve bu durumun uzun yıllar boyunca devam etmesi gerekir.
3. Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki el atmanın önlenmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi ortaklardan biri öteki ortakların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine el atmanın önlenmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı davanın dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın uyuşmazlığı el atmanın önlenmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
2. Değerlendirme
Somut olayda, davacı tarafından murislerinden intikal eden taşınmaz üzerinde mirasçılar arasında fiili bir taksim durumunun oluştuğu iddia edilerek dava açılmış ise de tüm mirasçıların imzasını taşıyan bir taksim sözleşmesi ibraz edilmediği gibi yine tüm mirasçıları kapsayan eylemli bir taksim durumu da ispat edilmiş değildir. Tarafların taşınmazı üzerinde birlikte tasarruf ettikleri, kaldı ki taraflar arasında dava tarihinden önce görülüp sonuçlanmış ortaklığın giderilmesi davası olduğundan davanın reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesi hatalıdır.
SONUÇ: Açıklanan sebeplerle; davalıların temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının usulden BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İLK DERECE MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE, peşin alınan temyiz karar harcının ilgiliye iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.5.2022 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre, mahkeme kararı ve dayandığı gerekçeler usul ve yasaya uygun bulunduğundan yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle hükmün onanması görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun bozma yönündeki kararına katılmıyorum.