Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/7729 Esas 2022/3638 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
7. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/7729
Karar No: 2022/3638
Karar Tarihi: 23.05.2022

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/7729 Esas 2022/3638 Karar Sayılı İlamı

7. Hukuk Dairesi         2021/7729 E.  ,  2022/3638 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 15/09/2010 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil talebi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 10/03/2020 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

    K A R A R

    I. DAVA
    Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının dava konusu 138 ada 350 (öncesi tapulamanın 164 sayılı parseli) parselin içerisinden taşınmazın bir kısmını 1975 yılında davalıların mirasbırakanı ...’ndan satın aldığını, satın aldığı tarihten bu yana taşınmazı aralıksız çelişmesiz malik sıfatı ile zilyet olarak vekil edeni tarafından kullanıldığını, zilyetlik süresinin 35 yılı aşkın olduğunu, kayıt maliki ...’nun 1979 yılında öldüğünü, ölümünden itibaren 25 yılı aşkın bir süreden beri taşınmaz üzerinde tasarrufta bulunduğunu, satın alınan yerin arsaya dönüştüğünü ve arsa niteliğinde kabul edilmesi gerektiği açıklayarak müvekkilinin kullandığı yer bakımından taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
    II. CEVAP
    Davalılar vekili, uyuşmazlık konusu taşınmazın müvekkillerin murisi tarafından hiçbir zaman davacı tarafa satılmadığını ve teslim de edilmediğini, TMK'nun 713/2'inci fıkrasında yer alan 20 yıl önce ölmüş ibaresi Anayasa Mahkemesi'nin 17.03.2011 tarih ve 2009/58 Esas, 2011/15 Karar sayılı ilamıyla Anayasa'ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edildiğini, böylece davanın yasal dayanağının kalmadığını, bu nedenle hukuki dayanaktan yoksun davanın Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararı da gözetilerek reddine karar verilmesini savunmuştur.
    III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
    İlk Derece Mahkemesinin 05/03/2013 tarihli ve 2013/13Esas, 2013/117 sayılı Kararıyla; davanın reddine karar verilmiştir.
    IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
    A. Bozma Kararı
    1. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
    2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 09.05.2014 tarihli ve 2013/13304 Esas, 2014/9073 sayılı Kararıyla; "... mahkemece, yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye yeterli bulunmadığı; yerel mahkemenin kararına dayanak oluşturan hükmün TMK'nun 713/2 inci fıkrasındaki; "…ölmüş…" sözcüğünün Anayasa Mahkemesi'nce iptaline ilişkin kararı ve bu karar yayımlanana kadar hükmün yürürlüğünün durdurulması kararının somut olayın çözümünde öncelikli sorun olduğu ifade edilerek, yürürlüğünün durdurulması karar tarihi olan 17.03.2011 tarihinden önce hak sahipleri yararına kazanma koşulları oluşmuş, malik 20 yıl önce ölmüş ve 20 yıllık kazanma süresi de dolmuş ise, bu tür hak sahiplerinin de dava açma yönünden kazanılmış haklarının olduğunun da kabulü gerektiği belirtilerek; bu gibi hak sahiplerinin 17.03.2011 tarihinden önce veya sonra dava açmalarının bir önemi bulunmadığı açıklanarak; yeniden yapılacak keşif ile yerel bilirkişi ve tanıkların taşınmaz başında dinlenerek zilyetliğin başlangıç tarihinden davanın açıldığı tarihe kadar dava konusu taşınmaz üzerinde tarımsal faaliyet yapılıp yapılmadığı hususunun uzman bilirkişi ziraat mühendisi marifetiyle tespit ettirilip tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir" gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
    B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
    İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı tarafından zilyet edinildiği ve bu zilyetliğinin 20 yıldan fazla sürdüğünün sübuta erdiği gerekçesiyle davanın kabulüne ve (yeni) 138 ada 1059 parsel sayılı taşınmazın 30.10.2019 havale tarihli rapor ve krokisinde A harfi ile gösterilen 221,64 metrekare bölümünün tapusunun iptali ile aynı ada son parsel numarası verilmek suretiyle davacı adına tapuya tesciline karar verilmiştir.
    VI. TEMYİZ
    A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
    İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
    B. Temyiz Sebepleri
    Davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; bozma ilamının gereğinin yerine getirilmediğini, dosyada belirlenen mahalli bilirkişileri kabul etmemekle birlikte aleyhe olan tespit değerlendirme ve hesaplamaları da kabul etmediklerini, ...’nun tapulama tutanağında malik olarak yazıldığını, 1986 yılındaki kadastro tutanağında davacının isminin geçmediğini, davacının 1975 yılından beri zilyet olduğu iddiasının gerçeği yansıtmadığını, taşınmazın 1998-2011 yıllarına ait vergilerini ödediklerini açıklamıştır.
    C. Gerekçe
    1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
    Uyuşmazlık, davanın kabulü kararının eksik incelemeye ve hatalı değerlendirmeye dayalı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır
    2. İlgili Hukuk
    1.Kural olarak, tapulu bir taşınmazın veya tapuda kayıtlı bir payın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün değildir. Ancak, kanunun açıkça izin verdiği ve düzenlediği ayrık durumlarda tapulu bir yerin veya tapuda kayıtlı bir payın koşulları oluştuğu takdirde kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün olabilir. Kanunun açıkça izin verdiği hallerden biri de TMK'nun 713/2'inci maddesindeki düzenlemelerdir. Anılan maddede, “aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden anlaşılmayan veya 20 yıl önce ölmüş, ya da hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir”, denilmiştir.
    2. Kazanma koşulları oluştuğu takdirde iptal ve tescile karar verilebilmesi için dava konusu taşınmaz bölümünün ifrazının mümkün olması gerekir. 21/06/1987 tarihli 3402 sayılı Kadastro Kanununun 15'inci maddesinin son fıkrası hükmüne göre, ayırmayı gerektiren taksimlerde ayırma tarihindeki imar mevzuatı dikkate alınır. Taşınmazın ifrazının mümkün olup olmadığının Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü'nden sorularak belirlenmesi gerekmektedir.
    2. Değerlendirme
    1.Çekişme konusu 138 ada 350 parsel sayılı taşınmaz dava tarihinden sonra muhtelif tarihlerde hükmen ifrazlara uğramış, 350 No'lu parsel 138 ada 1059 No'lu parsel olmuş ve yargılama bu parsel üzerinden devam etmiştir. Avlulu kargir evler vasfı ile tapuda kayıtlı işbu parselin yüzölçümü 4486,70 m2’dir.
    2.... Belediye Başkanlığının 10.01.2013 tarihli ve 98 sayılı yazı cevaplarına göre 138 ada 350 parsel sayılı taşınmazın imar işlemine tabi tutulduğu anlaşılmıştır. Belediyenin 05.06.2017 tarih 1748 sayılı yazı cevabında kayıtlarda yapılan incelemede 138 ada 350 parsel No'lu taşınmaza rastlanmadığı bildirilmiştir.
    3. TMK’nin 713/2'inci maddesine dayalı olarak açılan davalarda düzenlemeden anlaşılacağı üzere taşınmazın tamamının veya bölünebilir bir parçasının kazanılması mümkündür. Davada davacı taraf lehine zilyet bulunduğu taşınmazın 221,64 m2 bölümünün 138 ada 1059 No'lu parsel sayılı taşınmazdan ifrazının mümkün olup olmadığı araştırılmaksızın yazılı şekilde iptal ve tesciline kararı verilmesi doğru değildir.
    VII. KARAR
    Açıklanan sebeplerle; davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA, peşin alınan temyiz karar harcının ilgiliye iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23/05/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara