Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/6297 Esas 2022/3610 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
7. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/6297
Karar No: 2022/3610
Karar Tarihi: 23.05.2022

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/6297 Esas 2022/3610 Karar Sayılı İlamı

7. Hukuk Dairesi         2021/6297 E.  ,  2022/3610 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 21.06.2013 gününde verilen dilekçe ile vasiyetnamenin iptali, terditli olarak tenkis talebi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; vasiyetnamenin iptali talebinin reddine, tenkis talebinin kabulüne dair verilen 21.09.2020 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili ve davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

    KARAR
    Dava, vasiyetnamenin iptali terditli olarak tenkis isteğine ilişkindir.
    Davacılar vekili, dava dilekçesinde; mirasbırakan ...'a ait, ... Noterliği'nce düzenlenen 19/07/2007 tarih ve 01597 yevmiye numaralı vasiyetnamenin, yasanın aradığı şekil şartlarını taşımadığını; ayrıca, murisin vasiyetnamenin düzenlendiği tarihte 79 yaşında olduğunu ve sağlık kurulu raporu yerine, ... Sağlık Ocağı Tabipliğinden alınan rapora dayalı olarak murisin hukuki işlem ehliyetine haiz olduğuna karar verildiğini; yine, murisin işlem tarihinde davalı ile birlikte yaşadığını ve davalı tarafından yanıltılmış olabileceğini ileri sürerek; vasiyetnamenin, ehliyetsizlik, irade fesadı ve şekil eksikliği nedenleri ile iptalini; bunun mümkün olmaması halinde ise, tenkisine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, cevap dilekçesinde; dava konusu vasiyetnamenin tüm şekil şartlarını taşıdığını ve vasiyetnamenin iptalini gerektirir hiçbir sebep bulunmadığını; ayrıca, murisin ölüm tarihindeki malvarlığı göz önüne alındığında, davacıların saklı payına tecavüzün söz konusu olmadığını savunarak; davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece ilk olarak davanın reddine dair verilen hükmün, davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2014/18866 Esas, 2015/11145 Karar sayılı ilamında “...davacı tarafın tüm delilleri toplanarak, ehliyetsizlik iddiası yönünden, işlem tarihinde mirasbırakanın fiil ehliyetinin olup olmadığının tesbiti için yukarıda açıklanan şekilde Adli Tıp Kurumundan rapor alınması; yine, davacının murisin iradesinin sakatlandığı yönündeki iddiasına ilişkin olarak ise, davacı taraf tanıkları dinlenmesi ve hasıl olacak sonuca göre hüküm kurulması gerekirken; eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde davanın reddine ilişkin hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
    Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, davacıların vasiyetnamenin iptali talebinin reddine, davacıların tenkis talebinin kabulüne karar verilmiştir.
    Hükmü, davacılar vekili ve davalı vekili temyiz etmiştir.
    1-Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya kapsamına göre davacılar vekili ve davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan hususlardaki sair temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
    2- Davacılar vekili ve davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince;
    Mirasçılık ve mirasın geçişi mirasbırakanın ölüm tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir (4722 s. Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun m. 17). Mirasbırakan 01.01.2002 tarihinden önce ölmüşse 743 sayılı Türk Kanunu Medeni hükümlerinin, 01.01.2002 tarihinden sonra ölmüşse 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ilgili hükümlerinin uygulanması gerekir.
    Tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (bağış) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; mirasbırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik) dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür. Tereke mirasbırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu malvarlığı kıymetleri ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Mirasbırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin 743 sayılı Kanun uygulanacaksa bir aylık 4721 sayılı Kanun uygulanacaksa üç aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tespiti gerekir. (TMK m. 565) Miras bırakanın TMK'nın 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve sübjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez.
    Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya TMK'nın 565. maddesinin 1, 2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken TMK'nın 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı Kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.
    Yukarıda açıklanan bilgiler ışığında somut olaya gelince;
    Saklı payların ihlalinden söz edebilmek için kazandırma konusu temlik içi tereke ile kazandırma dışı terekenin tümünün şüpheye yer bırakmayacak şekilde eksiksiz olarak bilinmesi ile mümkündür. Tereke, mirasbırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu malvarlığıdır. Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, vasiyetnameye konu ... Köyü, 130 parsel sayılı taşınmazın, ölüm tarihi itibariyle terekeye dahil olmadığı anlaşıldığından temlik içi terekede değerlendirilmemesi doğru görülse de, vasiyetnameye konu edilmeyen, mirasbırakan adına kayıtlı ... Köyü, 219 parsel sayılı taşınmazın 1/4 payının ölüm tarihi itibariyle belirlenen değerinin temlik dışı terekede değerlendirilmemiş olması doğru görülmemiştir.
    Ayrıca, yine hükme esas alınan bilirkişi raporunda mirasbırakan adına kayıtlı bulunan ... Köyü, 936 parsel sayılı taşınmazın değerinin ölüm tarihi esas alınmak suretiyle belirlenmesi gerekirken, anılan taşınmaz hakkında açılan Gerze Asliye Hukuk Mahkemesi 2015/102 Esas sayılı dava dosyasında alınan bilirkişi raporundaki 2015 tarihi itibariyle belirlenen değerinin tenkis hesabına alınması da doğru görülmemiştir.
    Diğer yandan, davalıya vasiyetname ile yapılan kazandırmadan (vasiyet edilen taşınmazların değerinden) onun saklı payını aşan kısmı “tenkise tabi kazandırma”dır. ( TMK 560, 561) Sabit tenkis oranı; ölüm tarihine göre el atılan saklı payın, temlik konusu kazandırma tutarına bölünmesiyle bulunan orandır. Mahkemece, davalıya yapılan kazandırmalar yönünden; saklı payın (net tereke üzerinden) belirlenip bu miktarın kendisine yapılan kazandırmadan düşülmesi sonucu sabit tenkis oranın (paydasının) belirlenerek el atılan saklı paya oranı bulunması gerekirken; hükme esas alınan 24.07.2020 tarihli bilirkişi raporunda; sabit tenkis oranı davacıların saklı payına tecavüz eden miktarın, net tereke mevcuduna olan oranı esas alınarak hesaplanması da doğru görülmemiştir.
    Yukarıda değinilen hususlar ışığında; mahkemece, terekenin tüm malvarlığını kapsar şekilde tenkis hesabına alınıp, belirlenen değerler üzerinden net tereke mevcudunun belirlenmesi ve doğru sabit tenkis oranı bulunmadan yapılan tercihin sonuç doğurmayacağı gözetilerek, bilirkişiden ek rapor alınmak suretiyle doğru sabit tenkis oranın belirlenmesi, davalıya usulüne uygun olarak yeniden tercihlerini sorulması, Türk Medeni Kanunun 564/2. maddesi hükmü ve usuli kazanılmış haklar da dikkate alınarak yeniden hüküm kurulması gerekir. Mahkemece, yetersiz ve eksik hazırlanmış rapora dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin ve davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE; (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin ve davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23/05/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

    Hemen Ara