Esas No: 2005/7028
Karar No: 2007/1669
Karar Tarihi: 15.03.2007
Ticari İş - Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2005/7028 Esas 2007/1669 Karar Sayılı İlamı
15. Hukuk Dairesi 2005/7028 E., 2007/1669 K.
15. Hukuk Dairesi 2005/7028 E., 2007/1669 K.
- TİCARİ İŞ
- 818 S. BORÇLAR KANUNU [ Madde 101 ]
- 818 S. BORÇLAR KANUNU [ Madde 18 ]
- 818 S. BORÇLAR KANUNU [ Madde 355 ]
- 818 S. BORÇLAR KANUNU [ Madde 41 ]
- 6762 S. TÜRK TİCARET KANUNU [ Madde 12 ]
"İçtihat Metni"
Mahalli mahkemesinden verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde davacı vekili avukat Mesut Yıldız ile davalı vekili avukat Hikmet Kandemir geldi. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı.Bu kere dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü
Davacı mirasçıların murisi Mustafa (1967), R…
… İnşaat Elektrik Ticaret Sanayi Ltd.Şti."nin iki ortağından ve yetkilisinden biri olup, olay günü, daha önce de elektrik işlerini yaptığı davalı şirketten telefonla çağırılarak, kendisinden elektrik ârızasının giderilmesi istenilmiştir.
Ârızayı gidermek için direğe tırmanan muris, beraberinde getirdiği yardımcısının uzattığı madenî saplı fırçayla kontakların temasını sağlarken, cereyana kapılıp vefat etmiştir.
Davalı şirket yetkili ve çalışanları hakkında açılan ceza davasının ise, 4616 sayılı Yasa uyarınca, kesin hükme bağlanmasının ertelenmesine karar verilmiş; asliye hukuk mahkemesinde açılan maddî ve manevî tazminat davası da, takipsiz bırakılarak, işlemden kaldırılmıştır.
Davacı mirasçılar, ikinci kez açtıkları ve daha sonra maddî tazminat miktarını ıslah yoluyla arttırdıkları eldeki davada da, maddî ve manevî tazminat taleplerini tekrarlamışlardır.
Mahkemece, taraflar arasındaki hukukî ilişkinin tavsifi yapılmadan ve bu ilişkinin adı konmadan, bilirkişilerce İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Mevzuatına göre tesbit edilen, davalının %50, müteveffanın %35 ve müteveffanın şirket ortağı dava dışı Mehmet Ayvalıoğlu"nun da %15 kusur oranlarına göre hesaplanan maddî ve ayrıca manevî tazminata hükmolunmuş ve alacağa da olay tarihinden itibaren temerrüt faizi yürütülmüştür.
Kararı, davalı şirket vekili temyiz etmiştir.
Hâkim, Türk Kanunlarını kendiliğinden uygulamakla yükümlüdür (HUMK m.76). Başka bir anlatımla, maddî olayları bildirmek taraflara, hukukî nitelendirme yapmak Hâkime aittir.
Bu itibarla, Hâkim, önüne gelen bir alacak davasında, tarafların nitelendirmesine bakmadan (BK m.18), bu hukukî ilişkinin adını koymalı ki, doğru sonuca varsın.
Somut olayda, taraflar arasındaki hukukî ilişkinin adı, istısna (eser) sözleşmesidir.
O zaman, bu hukukî ilişkiden doğan uyuşmazlık, BK"nın özel hükümleri (m.355-371) ile ilgili genel hükümleri ve Özel Dairenin bu konudaki kararları gözönünde bulundurularak çözümlenmelidir.
Yasal adı istısna, uygulamadaki adı eser olan bu sözleşmelerin taraflarından birine "yüklenici", diğerine ise "iş sahibi" denilir.
Yüklenici, faaliyette bulunmak suretiyle bir sonucu (eseri), amaca uygun olarak gerçekleştirmeyi ve iş sahibi de bu sonucun (eserin) bedelini ödemeyi taahhüt ederler.
Olayımızda, davacıların murisi olan yüklenici, davalı şirketin (iş sahibi) telefonla yaptığı çağrıyı kabul etmekle; tamir etmek suretiyle bir faaliyette bulunmayı ve sonuçta elektrik sistemini çalışır hale getirmeyi (eser) taahhüt etmiş sayılır.
Elektrik ârızasının giderilmesi, T.Ticaret Kanunu"nun 12/3.maddesindeki imal kavramına dahil olup, ticarî bir iştir. Yüklenici genelde tâcir sıfatını haiz olup, basiretli bir işadamı gibi davranmak zorundadır.
Davacıların murisi de, elektrik işleriyle ilgili kurulan bir şirketin iki sahibinden biri ve yetkilisidir. Yüklenici, yaptığı işin uzmanı sayılır ve iş sahibinden o işin, teknik yönden, nasıl yapılması konusunda talimat almaz; başka bir anlatımla, iş sahibine karşı bağımsızdır. Uzmanı olduğu bir işin yapılmasında da, yanında çalıştırdığı işçilerine karşı işveren durumunda olduğu için; kendisinin, işçilerinin ve üçüncü kişiler ile iş sahibinin can güvenliğini sağlamak ve gereken tedbirleri İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Mevzuatına göre almak zorundadır.
O halde, işveren olmayan iş sahibinin olayda kusurunun bulunup bulunmadığı, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Mevzuatına göre tayin ve tesbit olunamaz. İş sahibi, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Mevzuatına göre yüklenicinin alması gereken tedbirlerin dışında kusurlu ise, o zaman sorumlu olur.
Hizmet sözleşmesinde (BK m.313-354) ise, taraflardan biri işçi, diğeri işverendir. İşçi, işverene karşı bağımsız değildir ve yaptığı işin uzmanı sayılmaz.İşin nasıl yapılması konusunda, işverenden talimat alır. İşyerindeki can güvenliğini sağlamak ve bununla ilgili tedbirleri almak ise, işverenin görevidir.
Somut olayda, davacıların murisi olan yüklenici ile davalı iş sahibi şirket arasındaki hukukî ilişki, sanki hizmet akdiymiş gibi algılanmış ve sorumlulukları İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Mevzuatına göre tesbit edilerek, yanlış sonuca varılmıştır.
O halde mahkemece yapılması gereken iş; yukarıdan beri yapılan açıklamalar gözönünde bulundurularak, eser sözleşmeleri konusunda uzman bilirkişi veya bilirkişiler vasıtasıyla, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Mevzuatının dışında, davalı iş sahibinin sonuca etkili bir kusurunun (kasıt, ağır veya hafif kusur) bulunup bulunmadığının tesbitiyle sonucuna göre bir hüküm kurulmasından ibarettir.
Öte yandan, sözleşme ilişkisinden doğan muaccel bir alacağa temerrüt faizi yürütülebilmesi için, miktarı gösterilmek ve talep edilmek suretiyle o alacağın borçludan ihtaren istenmesi gerekir (BK m.101/I). Aksi takdirde, icra veya dava tarihinden; davada ıslah varsa, arttırılan miktar yönünden de ıslah tarihinden itibaren temerrüt faizi yürütülür.
Somut olayda, sözleşme ilişkisine göre alacağa hükmolunduğuna göre; dava ve ıslah tarihleri yerine, sanki sözleşme ilişkisi yokmuş gibi, başka bir anlatımla haksız eylemden (BK m.41 vd) kaynaklanmış gibi, olay tarihinden itibaren faize hükmolunması da, kabul şekli bakımından doğru olmamıştır.
SONUÇ:Temyiz olunan hükmün, yukarıda açıklanan nedenle davalı yararına BOZULMASINA, 500,00 YTL vekâlet ücretinin davacılardan alınarak, kendisini Yargıtay duruşmasında vekille temsil ettiren davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 15.03.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.