Esas No: 2022/2316
Karar No: 2022/3872
Karar Tarihi: 30.05.2022
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2022/2316 Esas 2022/3872 Karar Sayılı İlamı
7. Hukuk Dairesi 2022/2316 E. , 2022/3872 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı tarafından, davalılar aleyhine 31/12/2003 gününde verilen dilekçe ile paydaşlar arası elatmanın önlenmesi ve ecrimisil talebi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine dair verilen 10/11/2021 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, miras bırakanı ...'un ölümü ile kendisine intikal eden 195 ada 12 parsel ve 207 ada 2 parsellere davalı paydaş ...'in müdahalede bulunarak yetişen mahsüllerini topladığını belirterek davalının elatmasının önlenmesini ve toplamış olduğu mahsüllerin bedelinin tarafına ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ..., babalarından kalan 9 adet taşınmazın mirasçılar arasında taksim edildiğini ve bu güne kadar da bu şekilde kullanımın devam ettiğini, bu yapılan taksime göre davacının zaten kendi hakkından fazlasını kullandığını, kendisine herhangi bir ihtar çekilmediğinden ecrimisil talep edilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, müdahalenin varlığı belirlenmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmiş, Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin 20/03/2017 tarih, 2014/20589 Esas, 2017/1314 Karar sayılı ilamı ile “yargılama sırasında yapılan kadastro çalışmaları neticesinde dava konusu taşınmazların tarafların dedesi ... oğlu ... adına 195 ada 12 parsel ve 207 ada 2 parsel numarasıyla tescil edildiği, tespitin 04/07/2008 tarihinde itirazsız kesinleştiği, taraflar kardeş olduklarından ... oğlu ...'in miraçıları olarak dava konusu taşınmazlarda paydaş oldukları anlaşılmaktadır. Paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık TMK'nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, dava konusu taşınmazın tarafların babalarından miras yolu ile intikal ettiği, muris ...'un vefatından sonra mirasın mirasçılar arasında taksim edildiği, davacının payına karşılık kullandığı başka bir parsel olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu defa Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 16/02/2021 tarih, 2018/11804 Esas, 2021/1302 Karar sayılı ilamı ile ‘‘...Dava konusu taşınmazlarda fiili taksim olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Bu görüşe katılma olanağı yoktur. Şöyle ki, dosya kapsamına ve dinlenen tanık beyanlarına göre, dava konusu taşınmazları davacının kullanmadığı, davacının miras payı olarak dava konusu taşınmazlar dışında kalan başka bir parseli kullandığı, davalı ...’un dava konusu taşınmazları tek başına kullandığına dair beyanının olduğu, diğer dahili davalıların ise bu taşınmazları kullanmadıkları anlaşılmıştır. Dava konusu taşınmazlar için, tüm paydaşların katılımıyla yapılan harici ve fiili bir taksimin olmadığı sabit olmakla davalı ... yönünden paya vaki müdahalenin menine karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçeyle elatmanın önlenmesi talebinin tümden reddine karar verilmesi doğru olmamış hükmün davalı ... yönünden bozulmasına karar vermek gerekmiştir.’’ gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabul kısmen reddine, 195 ada 12 parsel ve 207 ada 2 parsel sayılı taşınmazlara davalı ... tarafından yapılan elatmanın önlenmesine, davalının anılan taşınmazlardan tahliyesine, 1.551,49 TL ecrimisilin dava tarihi olan 31/12/2003 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ...'tan tahsili ile davacıya ödenmesine, davalılar ..., ..., ...'a karşı açılan davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü davalı ... vekili temyiz etmiştir.
Dava, paydaşlar arası elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir.
Bilindiği gibi usuli kazanılmış hak mahkemenin veya tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri yararına, diğerinin ise aleyhine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hak olarak tanımlanır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda düzenlenmiş olmamakla birlikte uygulama ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararlarıyla (04.02.1959 günlü ve 13/5 sayılı İ.B.K., 09.05.1960 günlü ve 21/9 sayılı İ.B.K) yargılama hukukundaki yerini almıştır.
Mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için, o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yapmak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince karar vermek yükümlülüğü oluştuğundan, bu mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen esaslara aykırı olması usule uygun sayılmaz. Mahkemenin bozma kararına uyması ile oluşan, bozma uyarınca işlem yapma ve hüküm verme durumu, yanlardan birisi lehine, diğeri aleyhine hüküm kurma sonucunu doğuracak bir durumdur ve buna usuli kazanılmış hak denilmektedir. Bu kurum usul yasasının dayandığı ana esaslardan olduğu gibi, kamu düzeni ile ilgili bulunması nedeniyle de re'sen gözetilmesi gerekir.
Somut olayda; mahkemece, davacının ecrimisil talepleri yönünden Yargıtay bozma ilamına uyulduğu halde bozma ilamının gereği yerine getirilmemiştir
Mahkemece bozma öncesi yapılan yargılamada ecrimisil talebi reddedilmiş, Yargıtay 8. Hukuk Dairesince, davacı vekilinin ecrimisile yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiş ve reddedilmiştir. Bu durumda ecrimisil talebinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde ecrimisile hükmedilmesi doğru değildir.
Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Somut olayda, yerel mahkemece davanın paydaşlar arası elatmanın önlenmesine ilişkin olduğu gözetilmeden, davalı ... yönünden paya vaki elatmanın önlenmesine karar verilmesi gerekirken mutlak elatmaya karar verilmiş olması isabetsizdir.
Tüm bunların yanı sıra; davacı yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirmediği halde hükmün 6. bendinde davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi de doğru görülmemiş, hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün 6100 sayılı HMK'nın geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30/05/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.