Esas No: 2021/1731
Karar No: 2022/3887
Karar Tarihi: 31.05.2022
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/1731 Esas 2022/3887 Karar Sayılı İlamı
7. Hukuk Dairesi 2021/1731 E. , 2022/3887 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 04/10/2013-17/10/2014 tarihlerinde verilen dilekçe ile asıl davada elatmanın önlenmesi ve kal; birleştirilen dava temliken tescil talebi üzerine Yargıtay 14. Hukuk Dairesi bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; asıl davanın kabulüne; birleştirilen davanın reddine dair verilen 12/02/2020 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı-karşı davacılar vekili; duruşmasız incelenmesi davacı-karşı davalı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 31/05/2022 günü için yapılan tebligat üzerine gelen olmadı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra iş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR
Asıl dava, elatmanın önlenmesi ve yıkım; birleştirilen dava 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 725’inci maddesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Asıl davada davacı-birleştirilen dava davalı vekili, müvekkilinin 390 ada 9 parsel sayılı taşınmaza 26.04.2007 tarihinden itibaren kayden malik olduğunu, müvekkilinin 27.08.2013 tarihinde yaptırdığı ölçüm sırasında davalıların maliki olduğu 390 ada 10 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan binanın müvekkilinin taşınmazına taşkın olduğunun tespit edildiğini, davalılara yapılan ihtarnamelere rağmen davalılar tarafından taşkınlığın giderilmediğini, taşkın yapı nedeniyle müvekkilinin taşınmazına inşaat yapamadığını belirterek, 390 ada 10 parsel sayılı taşınmazdaki yapının müvekkiline ait taşınmaza müdahalesinin önlenmesine ve taşkın yapının yıkılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Bir kısım davalı-birleştirilen dava davacıları, dava konusu 390 ada 10 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan binayı, 07.04.1999 tarihli yapı ruhsatına istinaden yaptırdıkları resmi ölçümlere göre inşa ettiklerini, davacıya ait komşu parsele tecavüzlü olduğunu bilmediklerini, ölçüm yanlışlığından kaynaklanan bir müdahale varsa tespit edilecek emlak değeri üzerinden bedelini ödemeye hazır olduklarını beyan ederek davanın reddini savunmuş; davalı ... , dava konusu 390 ada 10 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki binadan bir adet daireyi 2010 yılında davalı ...'dan satın aldığını, bu nedenle iyiniyetli üçüncü kişi olduğunu belirterek aleyhindeki davanın reddini istemiş; davalı ... ise davaya cevap vermemiştir.
Birleştirilen davada davalı-birleştirilen dava davacılar vekili, müvekkillerine ait taşınmazdaki yapının inşası sırasında davacı-birleştirilen dava davalısına ait taşınmaza 5,82 m² bina ve 2,41 m² arsa olmak üzere toplamda 8,23 m² tecavüz edildiğini, binanın yapıldığı tarihteki mevzuat ve şartlara göre söz konusu tecavüzün kabul edilebilir sınırlar içerisinde kaldığını, müvekkillerinin kötü niyetli olmadıklarını, bina tecavüzüne konu olan kısmın derinliğinin 0,6 metre ve uzun ince bir hat olduğunu, davacı-birleştirilen dava davalının yapının taşkın olduğunu bilerek taşınmazını satın aldığını ve yıllardır sessiz kaldığını, yıkımın fahiş zarar doğuracağını, yapının değerinin arzın değerin yüksek olduğunu ileri sürerek, mahkemenin uygun bulacağı bedel üzerinden taşkın kısmın ifrazı ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, asıl davanın reddine ve birleştirilen davanın kabulüne dair verilen ilk kararın davacı-birleştirilen dava davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Türk Medeni Kanununun 725’inci maddesine dayalı tapu iptali ve tescile karar verilebilmesi gerekli yasal şartların gerçekleşip gerçekleşmediğinin, tarafların tüm delilleri de toplanıp değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2016/8268 E. - 2018/7864 K. sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda; asıl davanın kabulüne davacıya ait 390 ada 9 parsel sayılı taşınmazın 09/09/2014 havale tarihli fen bilirkişi raporunda davalılar tarafından tecavüz edildiği belirtilen a=5,82 m², b=1,46 m², c=0,95 m² kısımlarına davalıların el atmasının önlenmesine, bu alanların kaline; birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı-birleştirilen dava davacılar vekili ile davacı-birleştirilen dava davalı vekili temyiz etmişlerdir.
Yasal ayrıcalıklar dışında, Türk Medeni Kanununun 684/1 ve 718/2’nci maddeleri hükümlerine göre, arazinin mülkiyeti ve buna bağlı olan tasarruf hakkı o arazide kalıcı olmak koşuluyla yapılan şeyleri de kapsar. Türk Medeni Kanununun 725’inci maddesinde bu kuralın istisnalarından birisi düzenlenmiş olup anılan hüküm; "Bir yapının başkasına ait araziye taşırılan kısmı, eğer yapıyı yapan malik taşırılan arazi üzerinde bir irtifak hakkına sahip bulunuyorsa, ona ait taşınmaz bütünleyici parçası olur.
Böyle bir irtifak hakkı yoksa zarar gören malik taşmayı öğrendiği tarihten başlayarak onbeş gün içinde itiraz etmediği, aynı zamanda durum ve koşullar da haklı gösterdiği takdirde, taşkın yapıyı iyi niyetle yapan kimse, uygun bir bedel karşılığında taşan kısım için bir irtifak hakkı kurulmasını veya bu kısmın bulunduğu arazi parçasının mülkiyetinin kendisine devrini isteyebilir" şeklindedir.
Somut olayda; hükme esas alınan 09.09.2014 tarihli fen bilirkişi raporunda, 390 ada 10 parsel sayılı taşınmazda 1999 yılında inşa edilen yapının 5,82 metrekarelik kısmının 390 ada 9 parsel sayılı taşınmaza taşkın olduğu belirtilmiştir. 25.12.1996 tarihli uygulama imar planında 390 ada 10 parsel sayılı taşınmazın ikiz nizam konut alanında kaldığı anlaşılmıştır. Davacı-birleştirilen dava davalının 390 ada 9 parsel sayılı taşınmazı 26.04.2007 tarihinde satın aldığı tespit edilmiştir. Dosya içeriğinden dava tarihinden kısa bir süre öncesine kadar taraflarca taşınmazların nizasız kullanıldığı anlaşılmaktadır. Diğer taraftan, taşan yapının derinliği ve uzunluğu nazara alındığında 5,82 metrekarelik taşkının kabul edilebilir miktarda olduğunun kabulü gerekmektedir. Yapılan bu tespitler karşısında, durum ve koşulların yapının kalmasını haklı gösterdiği anlaşıldığından mahkemece, Türk Medeni Kanununun 725/2’inci maddesindeki koşulların oluşup oluşmadığı belirlenerek, koşulların oluştuğu kanaatine varılması halinde uygun bir bedel karşılığında hükme esas alınan fen bilirkişisi raporunda "a" harfi ile gösterilen 5,82 metrekarelik kısım için irtifak hakkı kurulmasına karar verilmelidir.
Mahkemece, değinilen hususlar gözardı edilerek yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, Yargıtay duruşma vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 31.05.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.