Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2022/597 Esas 2022/4013 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
7. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/597
Karar No: 2022/4013
Karar Tarihi: 02.06.2022

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2022/597 Esas 2022/4013 Karar Sayılı İlamı

7. Hukuk Dairesi         2022/597 E.  ,  2022/4013 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

    Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 29/01/2014 gününde verilen dilekçe ile mirasçılık belgesi istenmesi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın açılmamış sayılmasına dair verilen 27/01/2021 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:

    K A R A R

    1. DAVA
    1.1. Davacılar vekili, Antalya 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/434 Esas sayılı dava dosyasında verilen yetkiye istinaden Antalya ili, Muratpaşa ilçesi, Selçuk Mahallesinde bulunan 158 ada 8 parsel sayılı taşınmaz maliki olan İsmail kızı ölü Hafize'nin mirasçılık belgesinin verilmesini istemiştir.
    2. CEVAP
    2.1. Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
    3. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
    3.1. Mahkemece davanın reddine dair verilen karar, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 24/11/2014 tarihli, 2014/23715 Esas 2014/21574 Karar sayılı ilamıyla bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
    4. TEMYİZ
    4.1. Davacılar vekili, kararı temyiz etmiştir.
    4.2. Temyiz Nedenleri
    4.2.1.Davacılar vekili temyiz dilekçesinde, yasal mesleki mazeretlerinin kabul edilmemiş olmasının usule ve yasaya aykırı olduğunu, eldeki davada uygulanması gereken kendiliğinden araştırma ilkesi ve bozma ilamı nedeniyle toplanması gereken delillerin dahi toplanmadığını belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
    5. YARGITAY KARARI
    5.1. Dava, mirasçılık belgesi isteğine ilişkindir.
    5.2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Tarafların Duruşmaya Gelmemesi, Sonuçları ve Davanın Açılmamış Sayılması” başlığını taşıyan 150. maddesinin 2. fıkrasında “Usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflardan biri duruşmaya gelir, diğeri gelmezse, gelen tarafın talebi üzerine, yargılamaya gelmeyen tarafın yokluğunda devam edilir veya dosya işlemden kaldırılır. Geçerli bir özrü olmaksızın duruşmaya gelmeyen taraf, yokluğunda yapılan işlemlere itiraz edemez.” hükmüne, 320. maddesinin 4. fıkrasında; "Basit yargılama usulüne tabi davalarda, işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olan dosya, yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılırsa, dava açılmamış sayılır" hükmüne yer verilmiştir.
    5.3. İddia ve savunma hakkı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun hukuki dinlenilme hakkı başlıklı 27. maddesi ile usul hukukumuza yansıtılmıştır.
    5.4. Anılan maddenin birinci fıkrasında davanın taraflarının kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları belirtildikten sonra maddenin ikinci fıkrasında bu hakkın "açıklama ve ispat hakkı"nı da içerdiği vurgulanmıştır. Davanın taraflarının usul hukuku hükümlerine aykırı olarak açıklama ve ispat hakkını kullanmalarının kısıtlanması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurur.
    5.5. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 27. maddesinde yer bulan “Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkeme, iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir. Bu hak çerçevesinde, tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir.
    5.6. Bu kapsamda hukuki dinlenilme hakkı, bilgilenme/bilgilendirme, açıklama yapma, yargı organlarınca dikkate alınma ve kararların gerekçeli olması gibi hususları içerdiği açıktır. Bilgilenme hakkı, yargılamanın içeriğine dair tam bir bilgi sahibi olmanın yanında gerek karşı tarafın gerekse de yargı organlarının dosya içeriğine yapmış oldukları işlemleri öğrenmelerini kapsar. Bilgilenme/bilgilendirme hakkının etkin biçimde kullanılabilmesi için gönderilecek tebligat ve davetiyelerde kanunda öngörülmüş şekil şartlarına sıkı sıkıya uyulması gerekmektedir. Ayrıca bu hak sadece davanın başındaki iddia ve savunmalar açısından değil yargılamanın her aşamasında dikkate alınmalıdır. Bu kapsamda devam eden bir yargılamada, tarafların açıklamaları için bilgilendirme yeterli olmayıp yargılamada yer alan diğer kişilerin (tanık, bilirkişi gibi) açıklamaları açısından da önemlidir. Bilgilenme hakkının usulüne uygun kullanımı ile tarafların haklarında öğrendikleri isnat ve iddialara karşı beyanda bulunabilme, davaya yönelik bilgi ve belge verebilme yani açıklama yapma hakkı da hukuki güvenceye bağlanmaktadır. Böylece davanın her iki tarafına eşit şekilde açıklama yapma hakkı tanınması ile adaletin görünür kılınması sağlanacaktır. Açıklamada bulunma hakkı, tarafların, yazılı veya sözlü şekilde iddia ve savunmalara karşı itirazda bulunabilme, davaya ilişkin beyanda bulunmalarını sağlar.
    5.7. Dosya içeriğine göre, mahkemenin 09.03.2015 tarihli oturumunda, mazeret bildirilmemesi nazara alınarak davacı tarafça takip edilmeyen davanın dosya yenileninceye kadar Hukuk Muhakemeleri Kanununun 150. maddesi gereğince işlemden kaldırılmasına karar verilmiş, 10.03.2015 tarihli yenileme talebi üzerine davaya kaldığı yerden devam edilmiştir. Davacı vekilince 13.11.2019 tarihli oturuma mazeret göndererek katılmaması üzerine mahkemece mazereti kabul edilerek dosyanın tekemmül ettiği ve karar aşamasında olduğu davacı vekilinin bir önceki celse de mazeret dilekçesi sunduğu, mazeretin yargılamanın sürüncemede bırakılmasına sebep olduğu belirtilerek bir sonraki celse mazeret verilmesi halinde mazeretin kabul edilmeyeceği ve davacı vekilinin yokluğunda işlem yapılacağı hususunda ara karar kurularak, kurulan ara karar, davacı vekiline 29.11.2019 tarihinde tebliğ edilerek, bir sonraki celse 12.02.2020 tarihine bırakılmıştır. Davacı vekilinin mesleki mazeret bildirerek 12.02.2020 tarihli celseye de katılmaması üzerine mahkemece, davacı vekilinin mazeretinin reddine ve taraflarca takip edilmeyen dosyanın Hukuk Muhakemeleri Kanununun 150. maddesi gereğince yenileninceye kadar işlemden kaldırılmasına karar verilmiştir. Davacı vekilinin 10.03.2020 tarihli dosyanın işlemden kaldırılmasına ilişkin ara kararından dönülerek yeniden duruşma günü verilmesi talepli dilekçesi üzerine davaya kaldığı yerden devam edilmiş ve 09.09.2020, 23.12.2020, 27.01.2021 tarihli duruşmalar yapılmıştır. 27.01.2021 tarihli duruşmada 27.03.2020 tarihli yenileme tensip zaptından rücu edilmesine ve basit yargılama usulüne tabi olan davanın ikinci kez takipsiz bırakılması nedeniyle Hukuk Muhakemeleri Kanununun 320/4. maddesi gereğince açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Davacı vekilinin 12.02.2020 tarihli 11:15 saatine bırakılan duruşma için dosyaya sunduğu 11.02.2020 havale tarihli mazeret dilekçesine Manavgat Sulh Hukuk Mahkemesinin 2019/1649 Esas sayılı ve Manavgat Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/1531 Esas sayılı dosyasının duruşma zaptı eklidir. Ekli belgelere göre, davacı vekilinin 12.02.2020 tarihinde Manavgat Sulh Hukuk Mahkemesinin 2019/1649 Esas sayılı dosyasında 11:35 saatinde tensip duruşması ve Manavgat Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/1531 Esas sayılı dosyasında 09:35 saatinde duruşması vardır. Her celseye ilişkin mazeret dilekçesinin kendi içerisinde değerlendirilmesi ve mazeretin haklı sebebe dayanması halinde, hâkimin mazereti kabul etmesi gerekmektedir. Davacı vekilinin mazeret dilekçesinde, mazeretinin dayanakları gösterildiğinden mazeret talebinin kabulüne karar verilerek, yeni duruşma günü belirlenip duruşma günü davacı vekiline tebliğ edilmelidir. Özellikle tensip duruşmalarının mahkemece re’sen belirlendiğinin ve davacı vekilinin her üç mahkemenin duruşmasına katılmasının fiilen mümkün olmayacağının anlaşılmasına göre mesleki mazeret dilekçesinin kabulü ile duruşmanın ileri tarihe ertelenmesi gerekirken mazeret dilekçesi reddedilerek davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi doğru görülmemiş ve hükmün bu nedenle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, 02.06.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

    Hemen Ara