Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/4132 Esas 2022/4101 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
7. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/4132
Karar No: 2022/4101
Karar Tarihi: 07.06.2022

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/4132 Esas 2022/4101 Karar Sayılı İlamı

7. Hukuk Dairesi         2021/4132 E.  ,  2022/4101 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 04/09/2013 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istenmesi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 12/09/2019 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
    K A R A R
    Dava; paydaşlar arası elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
    Davacı vekili; davacının Kavaktepe mevkiinde bulunan tapunun 951 ada 53 parsel sayısında kayıtlı taşınmazın paydaşı olduğunu, davalı ...'nın da aynı taşınmazın paydaşı olduğunu, tarafların anlaşmak sureti ile kendi aralarında fiili taksim yapmış olmalarına rağmen davalının davacıya ait kısmı kullandırmadığını ve dava konusu taşınmazın üzerine otopark yapmak suretiyle 6 yıldır kullandığını, davalının taşınmazı otopark olarak kullanmak sureti ile de gelir elde ettiğini, davalının adı geçen taşınmaza vaki müdahalesinin önlenmesine, taşınmazın eski hale getirilmesine, davalının dava tarihinden geriye doğru (fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile) 10.000,00 TL ecrimisil ödemesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili; davacı ile davalının kardeş olduklarını, dava konusu gayrimenkulde ise tarafların müşterek malik olarak bulunduklarını, davalı müvekkilinin dava konusu gayrimenkulün davacıya ait hissesinin satın alınması hususunda davacı ile anlaştığını ve bu meyanda davacı tarafa ödemelerde bulunduğunu, ancak davalının davacı tarafın kardeşi olması nedeni ile arada var olan alım satımı tapuya devir olarak yansıtmadığını, uzun zamandır da dava konusu taşınmazı herhangi bir çekişmeye konu olmadan iyi niyetle kullandıklarını, iş bu dava konusu taşınmazın davacıya ait kısmının davalı müvekkil tarafından satın alındığı, ecrimisil ödenmesi kanaati yerel mahkemede oluşur ise zamanaşımı defi ve itirazında bulunduklarını beyanla davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, iddianın kanıtlandığı gerekçesiyle paya vaki elatmanın önlenmesine, ecrimisil istemi yönünden ise intifadan men koşulunun oluşmadığı gerekçesiyle talebin reddine karar verilmiş, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 18/01/2018 tarih, 2015/6066 Esas, 2018/443 Karar sayılı ilamı ile “...Öncelikle davada ileri sürülen isteklerden elatmanın önlenmesi isteği ile ilgili olarak keşfen saptanan ya da saptanacak dava değeri üzerinden peşin harcın alınması, bu zorunluluk yerine getirildiği takdirde davaya devam edilmesi gerekirken, anılan husus gözardı edilerek işin esası bakımından hüküm kurulması doğru değildir...’’ gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
    Mahkemece bozma ilamına uyularak davacının, 951 ada 53 parsel sayılı taşınmazda 18/04/2019 tarihli bilirkişi raporuna ekli krokide sarı renkte boyalı 400 m²'lik kısmına davalının elatmasının önlenmesine, 400 m² taşınmazın 04/09/2008 - 04/09/2013 tarihleri arası ecrimisil bedeli olan 6.060,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
    Hükmü davalı vekili temyiz etmiştir.
    Toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden, çekişme konusu 951 ada 53 parsel sayılı taşınmazın davacı ve davalı ile dava dışı kişiler adına fındık bahçesi vasfıyla kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.
    Bilindiği üzere, paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa, açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
    Öte yandan, yurdumuzda sosyo-ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere yönelen aşırı akım ve nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle oluşan hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler kurulduğu bir gerçektir. Türk Medeni Kanununun (TMK) 706, Türk Borçlar Kanununun (TBK) 237 ve Tapu Kanununun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz ise de, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş ya da fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şüyuun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması "ahde vefa" kuralının yanında TMK'nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde pek çok kimse zarar görecek, toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
    O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planı olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanmalı, harici veya fiili taksim yoksa, uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi TMK'nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
    Kural olarak, men edilmedikçe paydaşlar birbirlerinden ecrimisil isteyemezler. İntifadan men koşulunun gerçekleşmesi de, ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğinin davalı paydaşa bildirilmiş olmasına bağlıdır. Ancak, bu kuralın yerleşik yargısal uygulamalarla ortaya çıkmış bir takım istisnaları vardır. Bunlar; davaya konu taşınmazın kamu malı olması, ecrimisil istenen taşınmazın (bağ, bahçe gibi) doğal ürün veren yada (işyeri, konut gibi) kiraya verilerek hukuksal semere elde edilen yerlerden olması, paylı taşınmazı işgal eden paydaşın bu yerin tamamında hak iddiası ve diğerlerinin paydaşlığını inkar etmesi, paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belirli bulunması, davacı tarafından diğer paydaşlar aleyhine daha önce bu taşınmaza ilişkin, elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri davalar açılması veya icra takibi yapılmış olması halleridir. Bundan ayrı, taşınmazın getirdiği ürün itibariyle de, kendiliğinden oluşan ürünler; biçilen ot, toplanan fındık, çay yahut muris tarafından kurulan işletmenin yahut, başlı başına gelir getiren işletmelerin işgali halinde intifadan men koşulunun oluşmasına gerek bulunmamaktadır.
    Somut olaya gelince; davalı, dava konusu 951 ada 30 parsel sayılı, 30.996,63 metrekare yüz ölçümlü ve fındık bahçesi vasıflı taşınmazda, toplamda 12.919,32 metrekareye karşılık gelecek şekilde pay sahibidir. Davacı ise taşınmazda 394,61 metrekareye karşılık gelecek şekilde pay sahibi olmakla, taşınmazın paydaşlarından yalnızca davalıya karşı müdahalenin men’i ve ecrimisil talep etmiştir.
    Davalının söz konusu alanı uzun zamandır otopark olarak işlettiği ve davacının keşifte bizzat beyan ettiği üzere, dosya içeriğinden tespit edilemeyen bir tarihte davalıdan payın satışına karşılık 5.000,00 TL aldığı, ancak satış bedeli olarak belirlenen toplam 13.000,00 TL’yi düşük bulduğu için sonradan payını satmaktan vazgeçtiği göz önüne alındığında davacının pay satışı görüşmeleri nedeniyle pay kullanımına bir süre müsaade ettiği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca; davacı tarafından dava açılmadan önce davalıya karşı intifadan men koşulu gerçekleştirilmemiş, dosya kapsamında davalının payından fazla yer kullandığı da ispat edilememiştir. Kaldı ki keşfen dinlenen inşaat ve ziraat bilirkişilerinin 14/07/2014 tarihli ortak raporunda da belirtildiği üzere, taşınmazın 14.615,88 metrekaresinin fındık bahçesi olarak kullanıldığı, 5.736,82 metrekaresinin zeminde boş alan, tarla, ahır ve mesken şeklinde bulunduğu, 6.835,63 metrekaresinin bina ve cami alanı olduğu görülmüş; davacının dava konusu ettiği ve davalı tarafından işletilen otopark alanının ise 3.808,30 metrekare olduğu tespit edilmiştir. Bu durumda mahkemece davacının dava konusu taşınmazda payına karşılık kullanabileceği başka boş alanlar olduğundan ve davalının da payından fazla yer kullandığı iddia ve ispat edilemediğinden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07/06/2022 tarihinde oy çokluğu karar verildi.

    KARŞI OY
    Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre, mahkeme kararı ve dayandığı gerekçeler usul ve yasaya uygun bulunduğundan yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle hükmün onanması görüşünde olduğumuzdan sayın çoğunluğun bozma yönündeki görüşüne katılmıyoruz.

    Hemen Ara