Esas No: 2022/419
Karar No: 2022/4142
Karar Tarihi: 08.06.2022
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2022/419 Esas 2022/4142 Karar Sayılı İlamı
7. Hukuk Dairesi 2022/419 E. , 2022/4142 K.Özet:
Davacılar, müşterek murisleri tarafından orman kadastrosu sonucu orman dışına çıkartılan taşınmazın zilyetliğinin müvekkillerine ait olduğunu ve kullanım miktarının tespit edilmesini istemişlerdir. Mahkeme, taşınmazın bir kısmının davacılara ait olduğunu tespit ederken, diğer kısımlarıyla ilgili talebi reddetmiştir. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi ise, önceki karar kesinleştiği için reddi gerekmeyen davalılar yönünden karar verilmesine yer olmadığını belirtirken, dava arkadaşlığı bulunan diğer davalılar hakkında hak düşürücü süre nedeniyle davayı reddetme kararı verilmediğinden bu kararı bozmuştur. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesi uyarınca tutanaklarda belirtilen haklara sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak dava açılamayacağı belirtilirken, davacıların hak düşürücü sürenin geçtiği için dava açamayacakları vurgulanmıştır. Kanun maddeleri açıklayıcı bir şekilde yazılmamıştır.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 05/09/2012 gününde verilen dilekçe ile zilyetliğin tespiti talebi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen reddine, kısmen karar verilmesine yer olmadığına dair verilen 01/10/2020 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi bir kısım davalılar tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar müşterek murisi ...'in orman kadastrosu sonucu orman dışına çıkartılan Anamur ilçesi, ... Köyü, 891 nolu taşınmazı imar ve ihya ederek tarım arazisi haline getirmek suretiyle taşınmazı 1970 yılından bu tarafa kullanmakta olduğunu, ölümü ile mirasçıları tarafından zilyetliğinin müvekkillerine ait olduğunun ve kullanım miktarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... 10.10.2012 tarihli cevap dilekçesinde; kardeşi ...'in oğlu ...'in mirasçıları olduğunu, taşınmazın annesi ...'den, kendisi ..., ..., ölü ... ve ölü ...'e (4 kardeşe) eşit hak düştüğünü, davacıların açtığı davanın reddini talep etmiştir.
Davalı ... ve dahili davalı ... 19.06.2013 tarihli cevap dilekçesi ile; 6831 Sayılı Kanunun 2/B maddesi gereğince Maliye Hazinesi adına orman sınırları dışına çıkartılan ... Köyü 891 nolu parselin müşterek murisleri ...'in zilyetliğinde iken, ölümü ile mirasçılarına kaldığını, 1/4 hissesinin zilyedinin ... olduğunu, 1994 yılından bu yana 1/4 hisseyi belediye beyanına verdiğini (beyannamede eşinin adının yazılı olduğunu) taşınmazın 1/4 hissesinin zilyedinin Yusuf kızı ... olarak belirlenmesini, davacıların davasının reddini talep etmiştir.
Mahkemece 18.09.2014 tarihli Kararı ile ‘’davanın kısmen kabulü ile; 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca Maliye Hazinesi adına orman sınırları dışına çıkartılan Mersin ili, Anamur ilçesi, ... Köyü, 891 parselde 23.646.48 m² olarak Maliye Hazinesi adına tapuya kayıtlı davaya konu taşınmazın 16.06.2014 tarihli bilirkişi raporuna ekli krokide L harfi ile gösterilen 12.375,06 m2'lik kısmının zilyetliğinin davacıların müşterek murisi ...'ten davacılara kaldığı ve davacıların zilyetliğinde olduğunun TESPİTİNE, taşınmazın kalan kısmının bir bölümünün kayalıkla kaplı olup kullanıcısının olmadığı, bir bölümünün genel yol olarak, bir bölümünün de farklı miktarlarla davalılar tarafından kullanıldığı, davacının zilyetliğinde olmadığı anlaşıldığından fazlaya ilişkin talebin reddine" dair verilen karar, Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2017/13504 E. 2019/2084 K. sayılı ve 27.02.2019 tarihli kararı ile ".... Kadastro tespitinden önceki hukuki sebeplere dayalı olarak açılan tüm davalarda 766 sayılı TK'nin 31/2 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. fıkralarında yer alan hak düşürücü sürelerin uygulanacağı, Yargıtay uygulaması gereğidir. Öte yandan; 6292 sayılı “Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunun” hak sahipliğini düzenleyen 6. maddesinde belirtilen koşulların da mevut olmadığı sabittir. Açıklanan yönler gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiş bozması gerekmiştir, ‘’ gerekçeleri ile bozulmuştur.
Bozmaya uyularak bu kez "Davanın davalı ... yönünden 3402 sayılı Kadastro Kanunu 12/3 maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığından reddine, diğer davalılar yönünden karar kesinleştiğinden karar verilmesine yer olmadığına, .." karar verilmiştir.
Hükmü davalılar temyiz etmişlerdir.
Davacılar murisleri ...'ten kalan zilyetliğin tespitini istemiştir. Dava ...'e karşı açılmış olup, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesi uyarınca tutanaklarda belirtilen haklara sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz. Bu kapsamda davacıların 1970 yılından beri eklemeli zilyetliklerinin bulunması ve kadastro tutanağının 15/02/2001 tarihinde kesinleşmiş olması nedeniyle sözü edilen 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. fıkrasının uygulanması gerekir. Bu durum karşısında kadastro tutanağının kesinleştiği 15/02/2001 tarihinden davanın açıldığı 05/09/2012 tarihine kadar 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra davacılar tarafından dava açıldığından hak düşürücü sürenin geçmiş bulunması nedeniyle davacıların davasının ... yönünden reddine karar verilmesi yerindedir. Ancak temyize gelen ..., ... ... yönünden önceki karar kesinleşmiş olduğundan karar verilmesine yer olmadığına dair verilen karar usul ve yasaya aykırıdır.
Şöyleki; TMK'nun 701 ve 702. maddeleri uyarınca elbirliği mülkiyetinde tereke malları tüm mirasçılar arasında ortak olup, mirasçıların belli pay veya paylara sahip olmadığı, bu nedenle mirasçılar arasında zorunlu dava arkadaşlığının bulunduğu kuşkusuzdur. Temyize gelen davalılar taşınmazın asıl zilyedinin ve tapu kaydındaki zilyetlik şerhin de yazılı olduğu üzere üst muris ...'e ait olduğunu savunmuşlardır. Bu durumda davalılar (ve davacılar) arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Zorunlu dava arkadaşlığı bulunan davalılar yönünden bir kısmı için davanın reddine, bir kısmı için önceki kararı temyize getirmediği için kesinleşmiş olduğundan karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi doğru görülmemiştir. Çünkü, hak düşürücü sürenin dolması ile sadece hakkın dava edilebilirliği değil hakkın kendisi de yok olmaktadır. Davanın tüm zorunlu dava arkadaşı olan davalılar hakkında hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeler ile hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle davalıların temyiz itirazlarını kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08/06/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.