15. Hukuk Dairesi 2012/5243 E. , 2012/8095 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Ticaret Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
- K A R A R -
Dava, reklam karşılığı serinletici mendil yapım ve alım sözleşmesi gereği menfi zarar ile kâr kaybı alacağının tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece ıslahla arttırılan miktar da dikkate alınarak davanın kabulüne dair verilen karar, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Davacı iş sahibi, davalı yüklenicinin 10.272.000 adet reklam ihtiva eden serinletici mendili süresinde teslim etmemesi sebebiyle sözleşmenin 4. maddesindeki “teslimatların yüklenici tarafından aksatılması halinde iş sahibince ürünün veya eş değerinin piyasada temini cihetine gidilecek ve yükleniciye fatura edilecektir.” şeklindeki hükmüne dayanarak teslim edilmeyen ıslak mendilleri dava dışı... Ambalaj Limited Şirketi’nden temin etmek ve kararlaştırılan kesin teminatı irad kaydetmek suretiyle sözleşmeyi feshetmiştir. İmzalanan sözleşmede fesih halinde kâr kaybının da istenebileceğine dair bir hüküm bulunmamaktadır. Dava dilekçesinde teslim edilmeyen mendillerle ilgili reklam bedeli adı altında talepte bulunulmuş ise de; hakim Türk Kanunlarını re’sen uygulamak zorunda olup maddi vakıaları ileri sürmek taraflara, hukuki vasıflandırma hakime ait olduğundan davacının bu talebinin sözleşmenin feshi ve mahrum kalınan reklam parası nedeniyle kâr kaybı alacağının tahsili niteliğinde olduğunun kabulü zorunludur.
Bu durumda sözleşmede aksi kararlaştırılmadığı ve sözleşme davacı yanca feshedilmiş olduğundan kâr kaybı ile ilgili istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken bu husus gözden kaçırılarak kâr kaybı alacağına da hükmedilmesi doğru olmamıştır.
Öte yandan sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıklarda bir alacağa temerrüt faizi yürütülebilmesi için dava ve karar tarihinde yürürlükte bulunan 818 Sayılı Kanun’un 101. maddesi gereğince alacağın kesin vadede ödenmemiş ya da alacaklının yöntemine uygun ihtarı ile borçlunun temerrüde düşürülmüş olması zorunludur. Somut olayda davadan önce temerrüd ihtarı olmadığı gibi kabul edilen alacaklarla ilgili kararlaştırılmış kesin vade de bulunmamaktadır. Mahkeme kararının gerekçesinde belirtilen Ekim 2008 tarihi alacağın ödenmesi için değil eserin teslimi için öngörülen bir süre olduğundan kesin vade niteliğinde kabulü mümkün değildir. Bu halde hükmedilen alacağa dava tarihi yerine kararda belirtilen temerrüde esas teşkil etmeyen tarihlerden itibaren faiz uygulanması da usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.
Belirtilen sebeplerle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalının diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 25.12.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.