Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2018/5406 Esas 2021/4159 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2018/5406
Karar No: 2021/4159
Karar Tarihi: 21.06.2021

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2018/5406 Esas 2021/4159 Karar Sayılı İlamı

14. Hukuk Dairesi         2018/5406 E.  ,  2021/4159 K.

    "İçtihat Metni"

    .
    MAHKEMESİ : İskenderun 3. Asliye Hukuk Mahkemesi

    Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 31.07.2013 tarihinde verilen dilekçeyle tapu iptali ve tescil talep edilmesi üzerine yapılan duruşma sonunda davanın reddine dair verilen 14.11.2017 tarihli hükmün istinaf yoluyla incelenmesi davacı vekili tarafından talep edilmiştir. Adana Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesince istinaf talebinin esastan reddine dair verilen kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
    KARAR
    Dava, önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
    Davacı, paydaşı olduğu 2830 parsel sayılı taşınmazda dava dışı önceki paydaş Ali Yıkar tarafından 28.06.2013 tarihinde davalıya satılan 2781/35840 oranındaki hissenin önalım hakkı nedeniyle adına tescilini talep ve dava etmiştir.
    Davalı, fiili taksim savunmasında bulunmuştur.
    İlk derece mahkemesince, davanın reddine karar verilmiştir.
    Davacı vekilinin istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, Adana Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
    Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
    Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını kısmen veya tamamen üçüncü bir kişiye satması halinde diğer paydaşlara bu satılan payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve satışın yapılmasıyla kullanılabilir hale gelir.
    Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz. Kötüniyet iddiası 14.2.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir.
    Somut olaya gelince; dava konusu 2830 parsel sayılı taşınmazda davalı fiili taksim savunmasında bulunmuştur. Mahkemece mahallinde keşif yapılmış ve tanık beyanları dinlenmiştir. Dinlenen tanık beyanlarından davalıya pay satan önceki paydaş Ali Yıkar’ın kullandığı yer belirlenmiş ise de davacının kullandığı bir yer olup olmadığı tespit edilmemiştir.
    Fiili taksimden söz edilebilmesi için önalım hakkını kullanan davacı ile davalıya payını satan önceki malikin tapu kaydındaki payları ile orantılı olmasa dahi eylemli olarak taşınmazda ayrı ayrı kullandıkları yerin belirlenmesi gerekir. Bu nedenle mahkemece keşif yapılarak fiili taksim varsa taşınmazın hangi bölümünün kimler tarafından ve ne şekilde kullanıldığı hususlarının açıklığa kavuşturulması için HMK"nın 259/2. maddesi gereğince tarafların tanıkları taşınmaz başında dinlenerek davacının kullandığı ve davalıya pay satan kişinin kullandığı ayrı ayrı bölümler bulunup bulunmadığı belirlenerek, çelişkili beyanlar varsa giderilerek ve tanıklarca gösterilecek yerler fen bilirkişisi tarafından düzenlenecek krokide denetime elverişli şekilde işaretlenmek suretiyle fiili taksimin mevcut olup olmadığı saptanmalı, varılacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
    Mahkemece yukarıda belirtilen hususlar üzerinde durulmadan, dava konusu 2830 parsel sayılı taşınmazda davacının eylemli olarak kullandığı bir yer olup olmadığı saptanmadan eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile HMK 373/1. maddesi gereğince temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, yerel mahkeme hükmünün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, karardan bir örneğin Adana Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesine, dosyanın İLK DERECE MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE, 21.06.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.






    Hemen Ara