Esas No: 2021/4243
Karar No: 2022/4555
Karar Tarihi: 28.06.2022
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/4243 Esas 2022/4555 Karar Sayılı İlamı
7. Hukuk Dairesi 2021/4243 E. , 2022/4555 K.Özet:
Davacı, Hazine adına kayıtlı olan ancak davacının zilyetliğinde olan bir taşınmazın tapu kaydının iptali ve kendi adına tescilini istemiştir. Ancak mahkeme, dava konusu taşınmazın olağanüstü zamanaşımı yoluyla zilyetlikle kazanılamayacağı ve tapulu bir taşınmazın satışının sadece resmi şekilde yapılabileceği gerekçeleriyle davanın reddedilmesi gerektiğini fakat bunun yerine davanın kabul edildiğine karar vermiştir. Bu nedenle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu Madde 713/2: Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak 20 yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir. Mülkiyet, birinci fıkrada öngörülen koşulların gerçekleştiği anda kazanılmış olur.
3402 sayılı Kadastro Kanunu Madde 14: Tapusuz bir taşınmaz malın mülkiyeti, bu Kanuna göre yapılan kadastro işlemleri sırasında, zilyetliği kesinleşen kimsenin mülkiyetine geçer.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 31/12/2014 gününde verilen dilekçe ile haricen satın alma ve zilyetliğe dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 02/02/2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
I.DAVA
Davacı vekili; 101 ada 107 parsel sayılı taşınmazın Hazine adına kayıtlı olduğunu ancak tapu kaydının beyanlar hanesinde "...'nün zilyetliğinde" olduğunun belirtildiğini, ...'nün zilyetlik devir sözleşmesi ile taşınmazı davacıya devrettiğini, davacının eklemeli zilyetlik ile birlikte 25 yılı aşkın süredir taşınmazda zilyet olduğunu, taşınmazın 1.derece doğal sit alanında kaldığı ancak 1. ve 2. derece arkeolojik sit alanında kalmadığından tescile engel bir durum olmadığını belirterek Hazine adına olan tapunun iptali ile davacı adına tescilini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili yargılama sırasında, sehven dava konusu parselin 101 ada 107 parsel olarak belirtildiğini, aslında 428 ada 1 parsel sayılı taşınmaz için dava açtıklarını dile getirmiştir.
II.CEVAP
Davalı Hazine vekili, dava konusu taşınmazın korunması gerekli kültür varlığı olup 1.derecede arkeolojik sit alanında kaldığını, zilyetlikle kazanılmasının mümkün olmadığını, yapılan tespit işleminin doğru olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
III.İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, "dava konusu 428 ada 1 parsel sayılı taşınmazın 1. ve 2. derece arkeolojik sit alanı kapsamında kalmadığı, bu nedenle zilyetlikle kazanmayı engelleyen bir durumun bulunmadığı, dinlenen mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarının birbirini tamamlayıcı ve tutarlı olduğu, ziraat ve inşaatçı bilirkişi raporları içeriği birlikte değerlendirildiğinde, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi ve 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 713/1. maddesi uyarınca zilyetlikle taşınmaz malın mülkiyetinin kazanılması şartlarının, kadastro uygulama ve kesinleşme tarihleri itibari ile gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulüne" karar verilmiştir.
IV.TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Hükmü, davalı Hazine vekili temyiz etmiştir.
2.Temyiz Sebepleri
Davalı Hazine vekili, dava konusu yerin kentsel arkeolojik sit alanında kaldığını, zilyetlikle iktisabının mümkün olmadığını dile getirmiştir.
3.Gerekçe
3.1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, harici satış ve zilyetliğe dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
3.2.Hukuki Sebep
Kural olarak; tapulu taşınmazların satışı, TMK'nın 706, BK'nin 213 (6098 sayılı TBK'nin 237.), 2644 sayılı Tapu Kanununun 26 ve Noterlik Kanununun 60 ve 89. maddeleri gereğince, resmi şekilde yapılmadıkça hukuken geçerli bir sonuç doğurmaz ve satın alana herhangi bir mülkiyet hakkı bahşetmez.
Tapulu bir taşınmazın olağanüstü zamanaşımı yoluyla iktisabı mümkün değildir. Ancak kanunun açıkça izin verdiği ayrık durumlarda tapulu bir taşınmazın tamamının veya belli bir payının koşulları oluştuğu takdirde olağanüstü zamanaşımı yoluyla kazanılması mümkün olabilir. Kanunda düzenlenen ayrık hallerden biri de 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 713/2. maddesidir. Anılan fıkranın önceki düzenlemesinde “aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden anlaşılmayan veya 20 yıl önce ölmüş ya da hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir” denilmiştir. Kanun maddesinde yazılı her üç neden ayrı davaların konusudur.
Aynı kanun maddesinin 1. fıkrasında ise; “tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak 20 yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.” düzenlemesine yer verilmiş, 5. fıkranın son cümlesinde de; “Mülkiyet, birinci fıkrada öngörülen koşulların gerçekleştiği anda kazanılmış olur.” ilkesi getirilmiştir.
3.3.Değerlendirme
Somut olaya gelince; dava konusu taşınmaz "kargir iki katlı ev ve arsası" vasfında olup kadastro tutanağında yer alan edinme sebebine göre, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 7. maddesine göre tahdidi yapılan, Tapu ve Vergi Kayıt defterlerinde kaydına rastlanmayan ve zilyetlikle iktisabı mümkün, korunması gerekli kültür varlığı olup kentsel sit alanı olması ve 5226 sayılı Yasanın 5. maddesi gereğince zilyetlikle iktisabının mümkün olmaması nedeniyle halen bu yerin Mustafa oğlu ... tarafından kullanıldığı beyanlar hanesinde belirtilerek ... adına 11.04.2006 tarihinde kaydedilmiştir. Kadastro mahkemesine dava açılmadığından 13.09.2006 tarihinde, kadastro kesinleşmiştir.
Davacı, dava konusu yeri ...'den zilyetlik ile devraldığını kadastro kesinleşme tarihi itibariyle ...'nün zilyetlikle edinme koşullarını sağladığını belirterek tapunun iptali ile adına tescilini istemiştir.
Ne var ki, dava konusu taşınmaz 2006 yılında kesinleşen kadastro uygulaması ile davalı Hazine adına tescil edilmiş, keşifte dinlenen tanık beyanlarından da anlaşıldığı üzere kadastrodan sonra davacıya devredilmiştir. Bu nedenle dava, kadastro sonrası sebebe dayalı tapulu bir taşınmazın devrine dayanmakta olup tapulu taşınmazın satışı ancak resmi şekilde yapılabileceğinden harici satışı geçerli değildir.
Öte yandan olağanüstü zamanaşımına dayalı olarak tapulu bir taşınmazın zilyetlikle kazanılmasına 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 713/2. maddesinde sayılan istisnaların gerçekleşmesi halinde imkan bulunmakta ise de; eldeki dava bakımından TMK 713/2'de sayılan sebepler de gerçekleşmemiştir.
Tapulu bir taşınmazın devri söz konusu olduğundan mahkemece, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 713/1. maddesi gerekçe gösterilerek davanın kabulü de doğru değildir. Zira bu maddeler, tapusuz taşınmazların zilyetlikle kazanımını öngörmekte olup dava konusu olayda uygulanma imkanı yoktur.
Bu nedenle davanın reddi gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.
V.SONUÇ:
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.06.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.