Esas No: 2022/774
Karar No: 2022/4616
Karar Tarihi: 29.06.2022
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2022/774 Esas 2022/4616 Karar Sayılı İlamı
7. Hukuk Dairesi 2022/774 E. , 2022/4616 K.Özet:
Davacı, 66 parsel sayılı taşınmazın kendisine satıldığını ve üzerinde 30 yıldır ev bulunduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptal edilip adına tescil edilmesini istemiştir. Davalı ise taşınmazın belediye tarafından devralındığını ve davacının dayandığı sözleşmenin resmi şekle aykırı olduğunu savunarak davanın reddedilmesini talep etmiştir. Mahkeme, davacının iyi niyetli olduğunun kabul edilemeyeceğini ve TMK'nın 724. maddesi kapsamında tescil koşullarının gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Ancak Yargıtay, taşınmazın davacıya satıldığını, davacının iyi niyetli olduğunu ve tescil koşullarının gerçekleştiğini belirterek kararı bozmuştur. Kanunlar: 3402 sayılı Kanunun 12/3 maddesi, TMK'nın 724. maddesi, 442 sayılı Köy Kanunu, 6360 sayılı Kanun, Köy Yerleşme Alanı Uygulama Yönetmeliği.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 18/11/2014 gününde verilen dilekçe ile temliken tescil istenmesi üzerine Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 26/11/2021 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili; 66 parsel sayılı taşınmazın 726 m2 "... Öğretmenevi" cinsi ile senetsizden 15/04/1975 tarihinde ... Köyü Tüzel Kişiliği adına tapulama suretiyle tescil edildiğini, taşınmazın 19/03/1975 tarihli köy karar defterinde yazılı satışa ilişkin karar gereğince davalı köy tarafından davacıya satılıp bedeli tahsil edilerek teslim edildiğini, davacı tarafından taşınmaz üzerine 2 katlı ev yapıldığını, 30 yıldır malik sıfatıyla zilyet olduğunu ileri sürerek, TMK'nın 724. maddesi gereğince tapu kaydının iptali ile davacı adına tescilini istemiştir.
Davalı vekili öncelikle 3402 sayılı Kanunun 12/3 maddesine göre 10 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğunu belirtmiş, ayrıca taşınmazın 6360 sayılı Kanun gereğince Belediye adına devredildiğini, davacının dayandığı sözleşmenin resmi şekle aykırı olduğunu, TMK'nın 724. maddesinin şartlarının bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, 06/10/2015 tarihinde 3402 sayılı Kanunun 12/3 maddesi uyarınca 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği, ayrıca davacının iyi niyetli olduğunun kabulünün mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 14. Hukuk Dairesince 03/12/2018 tarihinde onanmış, davacı mirasçılarının karar düzeltme talebinde bulunmaları üzerine hüküm Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 09/10/2019 tarihli kararı ile ilamda yazılı nedenlerle bozulmuştur.
Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda mahkemece; "442 sayılı Köy Kanununa eklenen 1987 tarihli düzenleme ile köy yerleşme planına göre en çok 2000 m2 olmak üzere tescil edilen parseller köyde ikamet eden ve köy nüfusuna kayıtlı olup evi bulunmayan ihtiyaç sahiplerine ihtiyar meclisi kararı ile rayiç bedel üzerinden satılacağı, Köy Yerleşme Alanı Uygulama Yönetmeliği hükümlerine göre ise, Köy Kanunu uyarınca arsa tahsisi suretiyle mülkiyet hakkının kazanılabilmesi için tahsis işleminin tamamlanmasında zorunluluk bulunduğu, tahsis işleminin tamamlanması için arsa temlik cetveli ile temlikin yapılarak usulüne uygun onay mercii tarafından onaylanması gerektiği düzenlenmiştir. Bu tarihten önce köy tüzel kişiliğine ait yerin satışına ilişkin bir düzenleme yer almamaktadır. Bu sebeple taşınmazın davacıya satılmadığı, satışın geçersiz olduğu hüküm doğuramayacağı anlaşılmıştır. Ayrıca kamu tüzel kişiliğine ait taşınmazların temliken tescil yolu ile iktisatı da mümkün değildir. Dava konusu taşınmaz 16/08/1972 tarihli kadastro tespiti ile köy tüzel kişiliği adına tescil edilmiş ve çapa bağlanmıştır. Yani dava konusu taşınmaz satıldığı tarihte hem köy tüzel kişiliğine ait olup, hem de davalı tarafından bina inşa edilmeden önce kadastro tespiti yapılarak çapa bağlanmıştır. Çaplı taşınmaza bina inşa edilmesi halinde ise iyi niyet iddiası dinlenemeyecektir. Açıklanan gerekçeyle, dava konusu taşınmaz yönünden davalının iyi niyetli olmadığı anlaşıldığından, TMK'nın 724. maddesi kapsamında tescil koşullarının gerçekleşmediği" gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü davacılar vekili temyiz etmiştir.
Davanın yukarıda yazılı gerekçeler ile reddine karar verilmiş ise de, açıklanan gerekçede isabetsizlik bulunmaktadır.
Dava konusu 66 parsel sayılı taşınmazın tapulama tutanağı ve tapu kaydına göre, 08/08/1972 tarihinde Bereketli Köyü adına tahdit ve tespitinin yapıldığı, bu yerin 19/03/1975 tarihinde köy tüzel kişiliği tarafından davacıya satışının gerçekleştirildiği, taşınmazın kadastrosunun tamamlanıp çapa bağlanmasının ise 15/04/1975 tarihi olduğu anlaşılmıştır. O halde, çapa bağlı taşınmazın resmi şekil koşuluna aykırı satışı söz konusu değildir. Bunun yanında davalı köy tüzel kişiliği yasal dayanağı bulunmadığı halde satışı gerçekleştirmiş, taşınmazı teslim etmiş, köy tüzel kişiliği yahut ilgililer tarafından üzerinde bina yapılmasına ve yapılan binanın kullanılmasına karşı çıkılmamıştır. Bu haliyle davacının taşınmazda malik olduğuna dair inanç oluşturulmuş, davacı taşınmazın kendisine ait olduğu inancı ile üzerinde bina inşa ederek o günden dava tarihine kadar taşınmazı da nizasız kullanmıştır. Bu sebeple davacının iyi niyetli olduğunun kabulü gerekmektedir.
Diğer yandan, dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan iki katlı ev, ahır ve deponun toplam değeri bilirkişi raporuna göre 82.843,52 TL olup arsa değeri 39.930,00 TL olarak hesaplanmıştır. Bu durumda temliken tescilin objektif koşulu da gerçekleşmiştir.
Davacının satış tarihinde ödemiş olduğu 50.500,00 TL satış bedelinin mali müşavir bilirkişinin düzenlediği rapora göre dava tarihi itibariyle denkleştirici adalet ilkesi çerçevesinde güncellenmesi suretiyle yapılan hesaplama neticesinde davacı tarafından arsa bedelinin fazlası ile ödendiği, taşınmaz üzerindeki yapıların bulunduğu alan ve zorunlu kullanım alanları itibariyle taşınmazın tamamının dava konusu olduğu, ifraz hususunun araştırılmasının da gerekli bulunmadığı görülmüştür.
Açıklanan tüm bu hususlar gözardı edilerek, yanılgılı değerlendirme sonucu davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.