Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2022/3537 Esas 2022/4775 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
7. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/3537
Karar No: 2022/4775
Karar Tarihi: 05.07.2022

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2022/3537 Esas 2022/4775 Karar Sayılı İlamı

7. Hukuk Dairesi         2022/3537 E.  ,  2022/4775 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 17/04/2012 ve 21/01/2019 günlerinde verilen dilekçeler ile asıl dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil ikinci kademede tazminat; birleştirilen dava ise asıl davada belirlenecek tazminata faiz işletilmesi talebi üzerine Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; asıl davanın kabulüne; birleştirilen dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına dair verilen 18/01/2022 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
    K A R A R
    Asıl dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil ikinci kademede tazminat; birleştirilen dava ise asıl davada belirlenecek tazminata faiz işletilmesi istemine ilişkindir.
    Asıl davada davacı vekili, Anamur Noterliği 03.08.1978 tarih ve 5624 yevmiye numaralı satış vaadi sözleşmesi ile davalı ...’ın diğer davalı ... ...’a 14 parsel sayılı 6440 m2 taşınmazın 4740 m2'lik kısmınını satmayı vadettiğini; davalı ... ...’ın Anamur Noterliği 20.10.1978 tarih ve 8235 yevmiye numaralı satış vaadi sözleşmesiyle 14 parsel sayılı taşınmazda davalı ...’dan almış olduğu 4740/6440 hisseden 1610/6440 hisseyi müvekkiline satmayı vadettiğini; aynı sözleşme ile davalı ... ...’ın diğer davalı ...'e de 1610/6440 hisse satmayı vadettiğini; son olarak 19.01.1982 tarih ve 659 yevmiye numaralı satış vaadi sözleşmesiyle davalı ...’in ...’dan aldığı 1610/6440 hisseyi müvekkiline satmayı vadettiğini belirterek, dava konusu 14 (yeni 137 ada 7) parsel sayılı taşınmazda davalı ... ve ...’ın müvekkiline satmayı vadettiği, müvekkilinin satış bedelini ödediği ve zilyetliğini teslim aldığı, nizasız fasılasız kullandığı hisselerin(taşınmazın metrekare miktarında artma varsa yeni miktar üzerinden 1610 hisseye karşılık gelen hisselerin) tapusunun iptali ile müvekkili adına tescilini, mümkün olmaz ise bu hisselerin rayiç bedelinin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Birleştirilen davada davacı vekili, fazlaya ilişkin talep ve hakları saklı kalmak üzere asıl davada dava konusu taşınmaz için belirlenecek rayiç değere dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı ..., dava konusu taşınmazdaki 4740 m2'yi 1978 yılında davalı ...’a satıp teslim ettiğini, 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, ayrıca davacıya kendisi tarafından satış vaadinde bulunulmadığını, taşınmazın ifrazının mümkün olmadığını, davacının 1991 yılından bu yana taşınmazı kullanmadığını beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
    Davalı ..., davayı kabul etmiştir.
    Davalı ... ..., davayı kabul etmediğini, davacıya yer verildiğini ancak davacının taşınmazı kullanmadığını beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, satış vaadi sözleşmesine konu hisselerin vaad borçluları adına kayıtlı olmadığı gerekçesiyle tapu iptal ve tescil talebinin reddine; satış bedellerinin dava tarihine göre güncellenmiş değerlerinin tazminine;fazlaya ilişkin istemin reddine;davalı ...'a karşı açılan davanın reddine dair verilen ilk kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 05.02.2018 tarih 2015/6836 E- 2018/763 K sayılı ilamıyla, satış vaadi sözleşmeleri geçerli olduğundan tapu iptal tescil talebi yönünden bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
    Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda; asıl davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine davalı ... yönünden davanın reddine, dava konusu taşınmazın dava tarihindeki rayiç değeri olan 58.061,30 TL’nin tazminine; birleştirilen davanın kabulüne dair verilen ikinci kararın davacı vekili ve davalı ... tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 20.04.2021 tarih, 2021/643 E-2021/2953 K sayılı ilamıyla, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddine, davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hüküm fıkrasının infaza elverişli olmadığı, hakkındaki dava husumet yönünden reddedilen davalı ... aleyhine yargılama giderlerine hükmedilmesinin ve adı geçen davalı yararına maktu vekalet ücretine hükmedilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
    Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda; asıl davanın kabulüne dava konusu 137 ada 7 parsel sayılı taşınmazda 2639/7171 payın davacı adına tesciline; birleştirilen dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
    Hükmü, davalı ... vekili temyiz etmiştir.
    Hemen belirtilmelidir ki, bozmaya uyan mahkemenin bozma kararında belirtildiği şekilde işlem yapmak ve orada gösterilen doğrultuda hareket etmek zorunluluğu bulunmaktadır. Bozmaya uyulmakla taraflar lehine usuli kazanılmış hak doğacağından artık mahkemece bozma gereklerini yerine getirme zorunluluğu doğar.
    Öte yandan; borcun ifa edilmemesi borçlunun sözleşmenin kendisine yüklediği ifa yüküne karşı bir davranış içinde olmasını ifade eder. Bu durumda borçlu ya borcu ifa imkanını kendi kusuru sonucu kaybetmiştir ya borcu ifa imkanına sahip olduğu halde haklı bir sebep bulunmaksızın ifadan tüm olarak kaçınmaktadır veya ifa etmiştir ama bu ifası noksandır, ayıplıdır ya da borçlu ifada kusurlu olarak gecikmiştir. Kural olarak borcun ifa edilmemesi borçlunun sorumluluğu sonucunu meydana getirir ve borcun ifa edilmemesinde borçlu "kusurlu" kabul edilir. 6098 sayılı Borçlar Kanununun 112 ve devamı maddeleri muaccel borcun ifa edilmemesi sonuçlarını düzenlemektedir.
    Taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin herhangi bir nedenle ifa edilmemesi sonucu vaat alacaklısı alacağını kısmen veya tamamen elde edemez. Dolayısıyla ifa yokluğu nedeniyle zarara uğrar. Borçlar Kanununun 112 ve devamı maddeleri uyarınca alacaklının zararının tazmini gerekir. Bu tazminatın nedeni borçlunun taahhüdünü ihlal etmesidir. Borçlunun taahhüdü genellikle bir akte dayanır. Onun için buna (akdi tazminat), borçlunun sorumluluğuna da (akdi sorumluluk) denilmektedir.
    Akdi sorumluluğun söz konusu olabilmesi için şu temel şartların olayda varlığı aranmalıdır. Geçerli bir borç ilişkisinin varlığı, bu borcun hiç ifa edilmemiş ya da kısmen ifa edilmiş bulunması, borçlunun borcunu ifa etmemesi nedeniyle alacaklının bir zarar görmesi, zarar ile borcun ifa edilmemesi arasında bir illiyet bağı olması, borçlunun ifa etmemede kusurlu olması.
    Ayrıca, 6537 sayılı Kanun ile değişik 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 8. maddesine göre, "Asgari tarımsal arazi büyüklüğü; mutlak tarım arazileri, marjinal tarım arazileri ve özel ürün arazilerinde 2 hektar, dikili tarım arazilerinde 0,5 hektar, örtü altı tarımı yapılan arazilerde 0,3 hektardan küçük belirlenemez. Bakanlık asgari tarımsal arazi büyüklüklerini günün koşullarına göre artırabilir. Tarım arazileri Bakanlıkça belirlenen büyüklüklerin altında ifraz edilemez, hisselendirilemez, Hazine taşınmazlarının satış işlemleri hariç olmak üzere pay ve paydaş adedi artırılamaz."
    Somut olayda; davadaki istemin dayanağı 03.08.1978, 20.10.1978 ve 19.01.1982 tarihli satış vaadi sözleşmeleridir. Kayıt maliki davalı ... 03.08.1978 tarihli satış vaadi sözleşmesiyle 6440 m2 yüzölçümündeki 14 parsel sayılı taşınmazın (yeni 137 ada 7) 4740 m2'lik kısmını Hüseyin ...'a satmayı vadetmiştir. Davalı ... 20.10.1978 tarihli satış vaadi sözleşmesiyle davalı ...’ın kendisine satmayı vadettiği 4740/6440 hisseden 1610/6440 hisseyi davacıya, 1610/6440 hisseyi davalı ...’e ve 1610/6440 hisseyi ise dava dışı Saime Görmez'e devretmiştir. Ayrıca davalı ... ...’ın kendisine satmayı vadettiği hissesinin tamamını 19.01.1982 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile davacıya devretmiştir.
    Mahkemece dava konusu taşınmazın 5403 sayılı Yasa kapsamında kalıp kalmadığı ve taşınmazın ½ oranında hisselendirilmesinde sakınca olup olmadığı Anamur İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğünden sorulmuş; ilgili idare, 23.10.2018 tarihli yazı cevabında taşınmazın 5403 sayılı Yasa kapsamında kaldığını ve söz konusu hisselendirme işleminin yapılmasının ilgili kanun ve talimat açısından sakıncalı bulunduğunu bildirmiştir. Bu durumda, 6537 sayılı Kanun ile değişik sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 8/3. fıkrası uyarınca dava konusu taşınmazda davacıya satışı vadedilen hisselerin davacı adına tescili mümkün olmadığından satış vaadi sözleşmelerinin hüküm ve sonuç meydana getirmeyeceği, sadece bir taahhüt işlemi olarak davalı vaad borçluları ... ve ...’i borçlandıracağı açıktır.
    Açıklanan nedenlerle mahkemece, uyulmasına karar verilen bozma ilamının gerekleri yerine getirilmek suretiyle asıl davada davacı, satış vaadi sözleşmelerine dayanarak mülkiyet aktarımı isteminde bulunamayacağından tapu iptali ve tescil talebinin reddine; sadece sözleşmenin tarafı olan davalı ... ve ...’den satış vaadi sözleşmelerine konu hisselerin rayiç bedelleri üzerinden tazminat isteyebileceğinden ikinci kademedeki tazminat isteminin kabulüne karar verilmelidir.
    Mahkemece değinilen hususlar gözardı edilerek yanılgılı değerlendirmeyle bozma ilamının gerekleri yerine getirilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz itirazlarını kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.07.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.






    Hemen Ara