Esas No: 2012/4371
Karar No: 2012/7358
Karar Tarihi: 23.11.2012
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2012/4371 Esas 2012/7358 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Bu dava, bir inşaat sözleşmesinin feshi konusunda açılmıştır. Davacı yüklenici, fesih sonrası yaşadığı kâr kaybını davalı arsa sahibinden talep etmiş, mahkeme ise davacının lehine karar vermiştir. Ancak temyiz sonucu yapılan değerlendirmede, davacının da sözleşmenin feshinde kusurlu olduğu sonucuna varılmıştır. Bu nedenle, davacının kâr kaybı talebinin reddedilmesi gerektiği hükmedilmiş ve mahkeme kararı bozulmuştur. Kanun maddeleri ise Borçlar Kanunu'nun 325. maddesi olarak belirtilmiştir.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Hukuk Hakimliği
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde davacı vekili gelmedi. Davalı vekili Avukat ... geldi. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davalı avukatı dinlendikten sonra eksiklik nedeniyle mahalline iade edilen dosya ikmâl edilerek gelmiş olmakla işin gereği konuşulup düşünüldü:
- K A R A R -
Dava, yapılan giderler ile kâr kaybının tahsili istemiyle açılmış, mahkemece ıslah da dikkate alınarak davanın kabulüne karar verilmiş, karar davalı arsa sahibi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Taraflar arasında ... 3. Noterliği’nin 01.07.2005 tarih 21250 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzalanmış, sözleşmenin 2. maddesinde arsa sahibine ait dairelerin anahtar teslimi olarak yapılacağı, 3. maddesinde inşaat süresinin ruhsat tarihinden itibaren 24 ay olduğu kararlaştırılmıştır.
Davalı arsa sahibi 24.10.2007 tarihinde davacı yükleniciye gönderdiği ihtarnamede sözleşme tarihinden itibaren 2 yılı aşkın süre geçtiğini, inşaat ruhsatının dahi alınmadığını, bu nedenle sözleşmeyi feshettiğini bildirmiş, 25.10.2007 tarihli azilname ile de davacı yükleniciyi vekâletten azletmiştir. Davacı yüklenici davalı arsa sahibine gönderdiği 27.11.2007 tarihli ihtarnamede, feshi kabul etmediklerini, ruhsat alınma aşamasına yeni gelindiğini, yeniden vekaletname verilmesini istemiş, bunun kabul edilmemesi durumunda, yaptığı giderler ve kâr kaybının tahsili için kanuni yollara başvuracağını açıklamış, 25.01.2008 tarihinde de bu davayı açmıştır.
Bu davanın açılmasıyla tarafların 01.07.2005 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesinin feshi konusunda iradeleri birleşmiştir. Feshedilen sözleşme sonucu davacı yüklenicinin kâr kaybına hak kazanabilmesi için sözleşmenin feshinde kusurunun olmaması gerekir.
Somut olayda, sözleşme 01.07.2005 tarihinde yapılmış, davacı yüklenici sözleşmeden bir hafta sonra belediyeye başvurduğunu ancak büyükşehir belediyesi tarafından imar plânı onaylanmadığından inşaat ruhsatı almasının mümkün olmadığını savunmuştur. Dosya içerisine gelen belgelerin incelenmesinden, davacı yüklenicinin bu beyanının doğru olabileceği anlaşılmaktadır. Çünkü, dava konusu ... ilçesi ... 3884 ada 1 parsel sayılı taşınmazın bulunduğu yerde imar plânının 07.08.2006 tarihinde onaylandığı belirlenmiştir. Davacı yüklenicinin belediyeye ikinci başvuru tarihi 08.08.2007 tarihidir. İmar plânının onay tarihinden itibaren 1 yıl süre içerisinde davacı yüklenicinin ruhsat için herhangi bir başvurusu olmamıştır. Sözleşmede iş süresi ruhsat tarihinden itibaren 24 ay olarak kararlaştırılmıştır. Davacı yüklenici konunun uzmanı olduğuna göre bu yere hemen ruhsat alınamayacağını bilebilecek konumdadır. Bu konuda davalı arsa sahibini uyarmamıştır. Ayrıca imar plânının onay tarihinden itibaren bir yıl süre geçmesine rağmen inşaat ruhsatı başvurusunda da bulunmamıştır. Davacı yüklenici bu hareketleriyle inşaat ruhsatının alınması için makul süre içerisinde yükümlülüklerini yerine getirmediğinden sözleşmenin feshinde davacı yüklenicinin de kusurlu olduğu sonucuna varılmaktadır.
Bu durumda sözleşmenin feshinde kusurlu olduğu belirlenen davacı yüklenicinin kâr kaybı istemesi mümkün değildir. Davacı yüklenicinin kâr kaybı nedeniyle tazminat isteminin reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek fesihte kusurun tamamının davalı arsa sahibinde olduğu kabul edilerek kâr kaybının tahsiline karar verilmesi doğru olmamıştır.
Kabule göre de, davalının sorumlu tutulduğu yargılama gideri miktarının fazla olarak hesaplanıp karara yazılması ve Borçlar Kanunu’nun 325. maddesine göre değerlendirme yapmayan yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak kâr kaybının tahsiline karar verilmesi de bozma nedenidir.
Kararın bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalı arsa sahibinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca kabulüyle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, 900,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davacıdan alınarak Yargıtay duruşmasında vekille temsil olunan davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 23.11.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.