Esas No: 2020/4839
Karar No: 2020/5635
Karar Tarihi: 02.12.2020
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/4839 Esas 2020/5635 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 11. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Mersin 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 14.07.2017 tarih ve 2017/61 E- 2017/370 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin reddine-kabulüne dair Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi"nce verilen 27.03.2018 tarih ve 2017/1479 E- 2018/444 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi duruşmalı olarak davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, bazı noksanlıkların ikmali için mahalline gönderilen dosyanın eksikliklerin giderilmesinden sonra gönderildiği anlaşılmakla, duruşma için belirlenen 01.12.2020 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacının, 2004 ve 2005 yıllarında davalı ve aynı zamanda akrabası olan ..."dan taşınmazındaki hisseleri tapudan devraldığını ancak bu satışın engellenmesi için icra takibine konu senede bu satıştan önceki tarih atılmak suretiyle doldurulduğunu, davalı ...’ın senet tarihinde diğer davalılarla herhangi bir ticari ilişkisi olmadığı gibi diğer davalıların senet bedeli kadar mal varlıklarınında bulunmadığını, tefecilik yaparak alınan bu senedin bedelsiz olduğunu ve senede dayalı başlatılan icra takibinde davacının satın aldığı hisselerin muvazalı olduğu iddiasıyla tasarufun iptali davası açıldığını, davacının takibe konu edilen, eski tarihli olarak sonradan düzenlenen ve bedelsiz olan senet nedeniyle kazanılmış hakkının ihlal edildiğinden dava açmakta hukuki yararı bulunduğunu belirterek takibe konu senedin eski tarihli düzenlendiğinin tespiti ile bedelsiz senetten dolayı borçlu bulunmadığının tespitini talep ve dava etmiştir.
Davalı ... vekili, icra takibine konu senette taraf sıfatı bulunmayan ve icra takibinde takip borçlusu davalı ...’ın hisselerini muvazaaalı satın aldığı için hakkında tasarrufun iptali davası açılan ve kaybeden davacının bu davayı açmakta hukuki yararı olmadığını, tasarufun iptali davasının kazanılarak kesinleşmesi nedeniyle davacının tüm iddialarının incelendiğini ve bu davaya ilişkin kararın kesin hüküm niteliğinde olduğunu, davacının davalı hakkında yaptığı şikayetin takipsizlik kararı ile sonuçlandığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı ..., davacıyı tanımadığını, takibe konu senedin keşideci olan davalı ... ile aralarında taşınmaz satımı konusunda yapılan anlaşmaya dayanarak bu taşınmazı diğer davalıya sattığını ancak davalı ... tarafından tapuda taşınmaz devredilmediğinden diğer davalıya satış yapılacağı sözü ile alınan bedelin tahsili için davalı ...’ın kendisine verdiği senedi cirolayarak diğer davalıya verdiğini, davacının iddialarını yazılı delille ispatlaması gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı ... vekili, davacının davada taraf ehliyeti olmadığını, davacı hakkında iddialarının incelendiği tasarrufun iptali davasının kesin hüküm niteliğinde olduğunu,davacının senedin zorla alındığına dair somut belge sunmadığını, davacının davalının da içinde olduğu şikayetinin takipsizlik kararı ile sonuçlandığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve toplanan delillere göre, dava konusu edilen senedin dayanağı icra takibine yönelik açılan tasarrufun iptali davasının kesinleştiği, o davaya dayanak olan icra dosyasına yönelik senedin bedelsiz olduğunun tespitine ilişkin savunmanın tasarrufun iptali davasında da ileri sürüldüğü, savunma yolu ile bağımsız olarak açılan davada ileri sürülebilecek bir hususa yönelik olarak tespit davası açılmasında HMK"nın 106/2. maddesi uyarınca hukuki yararın olmadığı, hukuki yararın HMK"nın 114/h. maddesi uyarınca dava şartı olduğu gerekçesiyle davanın HMK"nın 114/h ve 115/2. maddesi uyarınca usulden reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Bölge adliye mahkemesince, davacının davalı ..."dan satın aldığı taşınmaza ilişkin olarak alacaklı davalı ... tarafından açılan tasarrufun iptali davasında, davacının bu davada davalı sıfatı ile yaptığı savunma ile takibe konu senedin muvazaalı şekilde düzenlendiğini ileri sürdüğü, ancak buna rağmen ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararın Yargıtay"ca onandığı ve kesinleştiği bu nedenle davanın reddi yönünde verilen kararın isabetli olduğundan davacının davanın esasına yönelik istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı,
Davacının kendisinin taraf olmadığı bono ve icra takibine ilişkin olarak menfi tespit davası açmasında aktif dava ehliyetinin bulunmadığı değerlendirilmeksizin, davacının hukuki yararının olmadığından söz edilerek, davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin ilk derece mahkemesinin gerekçesine yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılarak sonucu itibariyle doğru olan kararın gerekçesinde hata edilmiş olması nedeniyle yeniden yargılama yapılması gerekmediğinden, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince sonucu itibariyle doğru olan anılan kararın gerekçesinin "davacının taraf olmadığı bono ve icra takibine dayalı olarak menfi tespit davası açmasında aktif dava ehiyetinin bulunmadığı” şeklinde düzeltilerek, davanın HMK’nın 114/d ve 115. maddeleri uyarınca usulden reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK"nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK"nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Antalya Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK"nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK"nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 18,50 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 02.12.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.