Sözleşmenin İptali - Tapu İptal ve Tescil - Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2018/4828 Esas 2019/6365 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2018/4828
Karar No: 2019/6365
Karar Tarihi: 08.10.2019

Sözleşmenin İptali - Tapu İptal ve Tescil - Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2018/4828 Esas 2019/6365 Karar Sayılı İlamı

MAHKEMESİ : ...Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi

Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 12.11.2010 ve 15.06.2015 tarihinde verilen dilekçeyle asıl davada tapu iptali ve tescil; birleştirilen davada sözleşmenin iptali talep edilmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; asıl davanın kabulüne; birleştirilen davanın reddine dair verilen 23.05.2017 tarihli hükmün istinaf yoluyla incelenmesi davalı-birleştirilen davada davacı vekili tarafından talep edilmiştir. ... Bölge Adliye Mahkemesi (7.) Hukuk Dairesince istinaf talebinin esastan reddine, kamu düzeni yönünden kararın kaldırılmasına dair verilen kararın davalı-birleştirilen davada davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içeriği incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü.

KARAR

Asıl dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil; birleşen dava, satış vaadi sözleşmesinin iptali istemine ilişkindir.

Asıl davada davacılar vekili, davalının 05/09/2010 tarih 7232 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi sözleşmesiyle, maliki olduğu 1073 ada 19 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan asma katlı ve bodrum katlı dükkan vasıflı taşınmazın eklentisi ve arpa payı ile birlikte müvekkillerine eşit oranda satışını vadettiğini, satış bedelinin ödendiğini ve dükkanın zilyetliğinin müvekkillerine devredildiğini belirterek, dava konusu taşınmazda davalı adına kayıtlı hissenin %10'unun müvekkilleri adına eşit paylarla tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili, satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağı olmadığını beyan ederek davanın reddini savunmuş ve zamanaşımı itirazında bulunmuştur.

Birleşen davada davacı vekili, 05.09.2010 tarihli satış vaadi sözleşmesinde “bodrum” ifadesi yer alsa da dava konusu taşınmazın bodrumunun değil, sığınağının olduğunu, sığınağın satışının mümkün olmadığını, satış vaadi sözleşmesinin emredici kurallara, kamu düzenine aykırı düzenlendiğini ileri sürerek, sözleşmenin tamamının, mümkün olmaması halinde ilgili kısmının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili, dava konusu taşınmazın bodrum katında sığınaktan başka çamaşırhane, depo gibi bölümlerin de olduğunu ve davanın kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuş, zamanaşımı itirazında bulunmuştur.

İlk derece mahkemesince, asıl davanın kabulüne dava konusu taşınmazda 6/54 hissenin eşit oranda davacılar adına tapuya kayıt ve tesciline; birleşen davanın ise kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Davalı-birleşen dava davacı vekili istinaf talebinde bulunmuş, ... Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin 2017/2057 E-2018/1281 K sayılı kararında, davalı-birleşen dava davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine kamu düzeni yönünden yapılan incelemede sonucunda re’sen gözetilen sebeplerle ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.

Hükmü, davalı- birleşen davacı vekili temyiz etmiştir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/b-2. maddesinde, "Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında, duruşma yapılmadan karar verilir.", 359/2. maddesinde, "Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir." hükümlerine yer verilmiştir.

İstinaf mahkemesi, ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu kanısına varırsa, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verir (HMK m.353/b-1).

İstinaf mahkemesi, ilk derece mahkemesi kararındaki maddi hataların düzeltilmesi mümkün ise gerekli düzeltmeyi yaparak (HMK m.360, m.183) aynı kararı verir; yani istinaf başvurusunun esastan reddine karar verir (karş:İYUK m.45/3, c.2).

İstinaf mahkemesi, ilk derece mahkemesi kararını hukuka uygun bulmadığı takdirde, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verir. Bu halde, istinaf mahkemesi, aşağıdaki kararları verebilir:

a)İlk derece mahkemesi kararının kaldırılması ve davanın esası hakkında yeniden karar verilmesi,

b)İlk derece mahkemesi kararının düzeltilmesi ve davanın esası hakkında karar verilmesi. (Prof. Dr. Baki Kuru, İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, Ekim 2016 s.698.)

Öte yandan, Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Yargılama giderlerinin kapsamı” başlıklı 323. maddesinde, karar ve ilam harçları yargılama giderleri arasında sayılmış, “Yargılama giderlerinden sorumluluk” başlıklı 326. maddesinde, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği düzenlenmiştir.

492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (I) sayılı tarifenin yargı harçları başlığını taşıyan kısmında, konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden tarifede gösterilen oranda nispi karar ve ilam harcı alınacağı, Bölge Adliye Mahkemelerinin tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları için de bu oranda karar ve ilam harcı alınacağı hükme bağlanmış ve aynı kanunun 16. madde düzenlemesi ile de temyize konu kararla ilgili davanın nispi harca tabi olacağı öngörülmüştür.

Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 28.09.2018 tarih, 2018/2 E-2018/8 K sayılı kararının gerekçesinde ise; düzelterek onamanın yargılama giderlerinden olan onama harcı bakımından bozma kararı niteliğinde olması, aslında bozulması gereken bir kararın, bozma sebebinin yeniden yargılamayı gerektirmeyecek mahiyette görülmesi nedeniyle yasanın verdiği takdir yetkisine istinaden onanmasına karar verilmesi, bunun yanında onama kararlarında harç alınacağına yönelik yasal bir düzenleme bulunmaması karşısında, düzelterek onama kararlarında onama harcı alınmayacağı görüşü benimsenmiştir.

Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya gelince;

İstinaf mahkemesince, asıl ve birleşen dava yönünden ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun bulunarak istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiş ancak, kamu düzeni yönünden inceleme yapıldığı belirtilerek, ilk derece mahkemesi kararının Kanunun 297/2. maddesi uyarınca infaza elverişli olmadığı gerekçesiyle, kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.

İstinaf mahkemesince Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/b-2 maddesine dayanılarak verilen bu karar, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması ve davanın esası hakkında yeniden karar verilmesi niteliğinde olup, aynı hükümde istinaf başvurusunun esastan reddine ifadesine yer verilmesi çelişki yaratmaktadır.

İlk derece mahkemesi kararının düzeltilmesi ve davanın esası hakkında karar verilmesi durumunda, istinaf talebinde bulunan taraftan sadece karar ve ilam harcı alınmalı, istinaf harcı alınmamalıdır.

İstinaf mahkemesince, değinilen hususlar göz ardı edilerek, yanılgılı değerlendirmeyle hüküm altına alınan dava konusu üzerinden karar ve ilam harcı yanında ayrıca istinaf harcına da hükmedilmesi doğru görülmemiş, bu sebeplerle hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ:

Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı-birleşen davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle Hukuk Muhakemeleri Kanununun 371. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 373/2. maddesi gereğince dosyanın ... Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 08.10.2019 tarihinde kesin olarak oybirliği ile karar verildi.

Hemen Ara