Esas No: 2012/3355
Karar No: 2012/6416
Karar Tarihi: 11.10.2012
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2012/3355 Esas 2012/6416 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Ticaret Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki taraf vekillerince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde taraf vekilleri yapılan tebligata rağmen gelmediklerinden incelemenin evrak üzerinden yapılmasına karar verildikten ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan sonra eksiklik nedeniyle mahalline iade edilen dosya ikmal edilerek gelmiş olmakla dosyadaki kağıtlar okundu işin gereği konuşulup düşünüldü:
- K A R A R -
Uyuşmazlık eser sözleşmesi ilişkisinden kaynaklanmış olup, davada iş bedelinin ödenmeyen kısmının tahsili istemiyle başlatılan ilâmsız icra takibine davalı borçlu tarafından yapılan itirazın iptâli ile takibin devamı ve icra inkâr tazminatının tahsili istenmiş mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karar taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1-Davacı vekili 20.02.2012 tarihli dilekçe ile temyiz isteminden feragat ettiğinden davacı vekilinin temyiz isteminin reddi gerekmiştir.
2-Davalı şirket vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
a)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 120. maddesi uyarınca asıl alacağa 01.07.2012 tarihinden itibaren uygulanacak temerrüt faizi oranının faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte bulunan temerrüt faizinin %100 fazlasını aşamayacağının tabiî bulunmasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
b)İcra İflas Kanunu’nun 67/2. maddesine göre takibe itiraz eden borçlunun icra inkâr tazminatı ile sorumlu tutulabilmesi için itirazında haksız olması gerekir. Alacak miktarı likid değilse borçlunun takibe itirazında haksızlığından sözedilemez. Somut olayda taraflar arasındaki sözleşmenin davalı borçlu yönünden bağlayıcı olup olmadığı, faturaya itiraz edilmiş olduğundan alacağın miktarı ve ödemeler ihtilâflı olup bu hususlar yapılan bilirkişi incelemesi sonucu açıklığa kavuşmuştur. Bu durumda likid bir alacağın varlığından ve borçlunun takibe itirazında haksızlığından sözedilemeyeceğinden davacının icra inkâr tazminatına yönelik talebinin reddi gerekirken kabulü doğru olmamıştır. Kararın açıklanan nedenle bozulması gerekirse de yapılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılamaya ihtiyaç göstermediğinden 6100 sayılı HUMK’nın geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 Sayılı HUMK’nın 438/VII. maddesi uyarınca kararın düzeltilerek onanması uygun bulunmuştur.
SONUÇ:Yukarıda 1. bentte yazılı nedenlerle davacı vekilinin temyiz isteminin feragat nedeniyle reddine, 2-a bendinde yazılı nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2-b bendi uyarınca kararın hüküm fıkrasının 1 nolu bendinin dördüncü paragrafındaki “Davacının alacağı likid olduğundan toplam alacağın %40 tutarı inkâr tazminatının davalıdan tahsiline” cümlesinin karardan çıkartılarak yerine “şartları oluşmadığından davacının icra inkâr tazminatı ile ilgili isteminin reddine” cümlesinin yazılmasına, kararın değişik bu şekli ile DÜZELTİLEREK ONANMASINA, davalı şirket Yargıtay duruşmasında vekille temsil olunmadığından yararına vekâlet ücreti verilmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin ve Yargıtay başvurma harçlarının istek halinde temyiz eden davacıya, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 11.10.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.