Esas No: 2021/5312
Karar No: 2022/5422
Karar Tarihi: 22.09.2022
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/5312 Esas 2022/5422 Karar Sayılı İlamı
7. Hukuk Dairesi 2021/5312 E. , 2022/5422 K.Özet:
Davacı, bir bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ve kendi adına tescil edilmesi için davalılara dava açmıştır. Davalılar, davacının sözleşmeden doğan hak ve alacaklarını 03.04.2017 tarihli ibraname ile aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur. İlk derece mahkemesi davacının ibra beyanı nedeniyle davanın reddine karar vermiştir. Ancak Samsun Bölge Adliye Mahkemesi, ibra beyanının geçerli olmadığı gerekçesiyle kararı bozmuştur. İbra sözleşmesinin kuruluş şartları ve özelliklerine dair Türk Borçlar Kanunu'nda belirtilen maddeler açıklayıcı bir şekilde aktarılmıştır. (Kanun Maddeleri: 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 132. ve 420. maddeleri.)
"İçtihat Metni"
7. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
DAVALILAR : ... vd.
İLK DERECE
MAHKEMESİ : Trabzon Tüketici Mahkemesi
Davacı tarafından, davalılar aleyhine 12/12/2018 tarihinde verilen dilekçeyle tapu iptali ve tescil talep edilmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 08/11/2018 tarihli hükmün istinaf yoluyla incelenmesi davacı vekili tarafından talep edilmiştir. Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesince istinaf talebinin esastan reddine dair verilen kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı dava dilekçesinde, 13.1.2014 tarihli sözleşme ile ... ada, 6 parsel sayılı taşınmazda inşa edilecek binadan A2 Blok 14 numaralı bağımsız bölümü satın aldığını, satış bedelinin tamamını ödemesine rağmen davalılarca tapuda devrin ve teslimin gerçekleştirilmediğini iddia ederek 14 numaralı bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile kendi adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde, davacının 03.04.2017 tarihli ibraname ile dava konusu sözleşmeden doğan tüm hak ve alacaklarını aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davacının 03.04.2017 tarihli ibra beyanı ile davalıları ibra ettiği gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar hakkında, davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuş, Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesince, başvurunun esastan reddine dair verilen karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Türk Hukukunda ibra sözleşmesi 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda düzenlenmiş olup, kabul edilen Yasanın 132. maddesinde “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir” şeklinde kurala yer verilmiştir.
İş ilişkisinde borcun ibra yoluyla sona ermesi ise 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 420. maddesinde öngörülmüştür. Sözü edilen hükme göre, işçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür. Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması gerekir.
Alacaklı ve borçlunun aralarında mevcut bir borcu kısmen veya tamamen ortadan kaldırmaya ve bu suretle borçlunun borçtan kurtulmasına yönelik sözleşmeye "ibra sözleşmesi" denir. Bu özelliğiyle ibra, borcu sona erdiren sebeplerden birini oluşturur. İbra sözleşmesinin geçerli olması için, tarafların karşılıklı irade beyanlarının ibra sebebi üzerinde birbirine uygun olması gerekir. Bu sözleşmenin zorunlu içeriği, alacaklı ve borçlunun belirli bir alacağı ortadan kaldırma iradeleridir. İbra edilen borç bütün kapsamıyla kesin olarak belirtilmelidir. Genel sözlerle geçiştirilen, içeriği tam belli olmayan ibra sözleşmeleri dar yorumlanmalıdır. (Eren, F.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2020, s. 1407 vd.)
Dava, harici satım sözleşmesi ile taşınmaz paydaşından bağımsız bölüm satın alımına dayalı tapu iptali ve tescil talebine ilişkindir.
Somut olaya bakıldığında; taraflar arasında 13.01.2014 tarihli adi yazılı sözleşme ile 2622 ada 6 parsel sayılı taşınmazda kayıtlı arsa üzerinde inşa edilecek A2 Blok 14 numaralı bağımsız bölümün satışının kararlaştırıldığı, satış bedelinin 545.000,00 TL olarak belirlendiği, bu bedelin 320.000,00 TL'sinin davacı tarafından sözleşme sırasında peşin olarak ödendiği, bakiye borcun 200.000,00 TL'sinin 4 eşit taksitle ödeneceği, 25.000,00 TL'sinin ise tapu alındıktan sonra ödeneceği, sözleşme tarihinden itibaren en geç 22 ay içinde 14 numaralı bağımsız bölümün davacıya teslim edileceği hususlarında anlaşmaya varılmış, davacı tarafından 25.06.2014, 30.12.2014, 16.06.2015 ve 08.12.2015 tarihlerinde olmak üzere 4 eşit taksitte toplam 200.000,00 TL ödeme yapılmıştır.
Davacı, davalı şirkete hitaben gönderdiği Trabzon 3. Noterliğinin 26.10.2016 günlü 23342 yevmiye sayılı ihtarnamesi ile dava konusu taşınmazın tapuda devrinin yapılması ihtar edilmiş, davalı şirket Trabzon 1. Noterliğinin 21.11.2016 günlü 17777 yevmiye sayılı cevabi nitelikteki ihtarnamesinde Olağanüstü Hal Kanunu kapsamında şirketin tüm malvarlığına Trabzon 1. Sulh Ceza Hakimliğinin 31.07.2016 günlü 2016/1756 D.İş sayılı kararı ile tedbir konulduğunu, tedbir kararına itiraz ettiklerini, davacı tarafından satın alınan ve tüm bedeli ödenen bağımsız bölümü, tedbir kararının kaldırılması halinde tapuda devretmeye hazır olduklarını bildirmiştir.
İlk derece mahkemesinin kararına dayanak teşkil eden ve davalılarca dosyaya ibraz edilen 03.04.2017 günlü davacı tarafından imzalı "ibraname" başlıklı belge incelendiğinde; işyerinin davalı şirket, personelin ise davacı olduğu, davacının davalı şirkette 01.01.2014 tarihinde işe başladığı, 29.03.2017 tarihinde işten ayrıldığı, işten ayrılış nedeninin belirsiz süreli iş sözleşmesinin işveren tarafından haklı sebep bildirilmeden feshi olduğu, davacının toplamda net 13.638,97 TL işçilik alacağının ( ücret, kıdem ve ihbar tazminatı vs.) bulunduğu, davacının 4857 sayılı İş Kanunundan ve hizmet akdinden doğan tüm hak ve alacaklarını aldığını beyan ettiği görülmüştür. İbraname başlıklı belgenin en alt kısmında ayrı bir paragrafta "işverenden 13.01.2014 tarihli sözleşme ile satın aldığım, A2 Blok 14 numaralı daireyi iade ediyorum. Bu sözleşmeden doğan hak ve alacaklarım yoktur. Gayrikabili rücu ibra ederim" şeklinde ibarenin mevcut olduğu, belgenin sağ alt kısmında davacının adının ve imzasının bulunduğu görülmüştür.
Davacı, tüketici sıfatıyla 13.01.2014 günlü adi yazılı harici satım sözleşmesi ile tapu kayıt malikinden bağımsız bölüm satın almıştır. 03.04.2017 günlü ibraname başlıklı belge ise genel anlamda iş sözleşmesinin sona erdirilmesine dayalı işçinin işvereni işçilik alacaklarına yönelik ibrasına ilişkindir. Davacı anılan belgeyi işçi sıfatıyla imzalamıştır. İbraname başlıklı belgeye son paragraf olarak yazılı kısımda ise ibra edilen borç-alacak ilişkisi bütün kapsamıyla belirtilmediğinden geçerli bir ibranameden söz edilemeyecektir. Bu durumda mahkemece, tarafların tüm delilleri toplandıktan sonra işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş; bu nedenle hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile temyiz olunan Samsun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nın 373/1. maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, dosyanın İLK DERECE MAHKEMESİNE, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 22.09.2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.