Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2022/939 Esas 2022/5584 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
7. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/939
Karar No: 2022/5584
Karar Tarihi: 28.09.2022

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2022/939 Esas 2022/5584 Karar Sayılı İlamı

7. Hukuk Dairesi         2022/939 E.  ,  2022/5584 K.

    "İçtihat Metni"

    7. Hukuk Dairesi
    MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
    İLK DERECE
    MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 22. Asliye Hukuk Mahkemesi


    Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 27/10/2014 tarihinde verilen dilekçeyle taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, ikinci kademede tazminat talep edilmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 25/05/2017 tarihli hükmün istinaf yoluyla incelenmesi davacı vekili ve davalı vekili tarafından talep edilmiştir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesince istinaf taleplerinin esastan reddine dair verilen kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 14. Hukuk Dairesince hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine, bozma ilamı doğrultusunda davanın kısmen kabulü ile tapu iptali ve tescil davasının reddine, tazminat talebinin kabulüne dair 10/11/2021 tarihli hükmün davacı vekili tarafından temyizi üzerine süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.
    KARAR
    Dava, taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil; ikinci kademede tazminat istemine ilişkindir.
    Davacı vekili, 13.09.2004 tarihli ve 40272 yevmiye no'lu düzenleme şeklinde satış vaadi sözleşmesi ile ... mevkiinde kain tapunun 2415 yevmiye, 216 cilt, 62 sayfa, 38 sırada kayıtlı 1059 ada 8 parsel sayılı taşınmazdaki davalıya ve kızına ait hisselerin tamamının davacıya satıldığını, satış bedelinin nakden ödendiğini, zilyetliğin davacıya teslim edildiğini ancak tapu devrinin bugüne kadar yapılmadığını belirterek 1059 ada 8 parsel sayılı taşınmazda davalı adına kayıtlı bulunan hisselerin iptali ile davacı adına tescilini, kabul edilmemesi halinde taşınmazın rayiç bedelinin olmadığı takdirde satış bedelinin güncellenmiş değerinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili; davanın zamanaşımına uğradığını, harca esas olarak gösterilen değerin düşük gösterildiğini, davalının davacıyı herhangi bir şekilde aldatması ve kandırmasının söz konusu olmadığını, davalının eşinin adının ... olduğunu, satış vaadine konu taşınmazın tapu kaydı gelen 8 parsel sayılı taşınmazın yanındaki 1059 ada 6 ve 7 parsel sayılı taşınmazlar olduğunu, bu taşınmazların davalının kayınvalidesi... adına kayıtlı olduğunu, davalının bu taşınmazda kayınvalidesinden eşine intikal edecek hissesi bulunduğunu, henüz intikal işlemi yapılmadığından taşınmazın devredilemediğini, davalının kızına ait 3/4 hissenin de devrinin haksız olarak talep edildiğini beyan ederek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
    Mahkemece, "davanın kısmen kabulüne; davacı taraf vekilinin dava konusu taşınmazlarla ilgili açtığı tapu iptal ve tescil davasının ifa olanağı olmadığından reddine, satışı vaat edilen 1059 ada 6, 7 ve 9 parsel sayılı taşınmazlarda davalıya düşen hissenin dava tarihindeki değeri olan 25.466,25TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, davacının fazlaya ilişkin taleplerinin reddine" karar verilmiştir.
    Davacı vekili ve davalı vekili, istinaf kanun yoluna başvurmuşlardır.
    Bölge Adliye Mahkemesi; "davacının dava değerini 10.000,00TL olarak gösterdiği, bu miktar üzerinden davasını harçlandırdığı, bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazın rayiç değerinin hesaplanması üzerine harcın tamamlandığı, davacının dava değerini ıslah yoluyla arttırmadığı gerekçesiyle davacı ve davalı vekilinin istinaf başvuru talebinin esastan reddine; talepten fazlaya karar verilmemesi ilkesi kamu düzenini ilgilendirdiğinden, resen yapılan inceleme sonrası ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına; tapu iptal ve tescil davasının reddine, terditli olarak açılan bedele ilişkin davada taleple bağlı kalınarak 10.000,00TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine (fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere)" karar vermiştir.
    Hükmün davacı vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 14.Hukuk Dairesinin 16.06.2021 tarihli 2018/4590 Esas 2021/4100 Karar sayılı ilamıyla "Davalı tarafın hükmedilen tazminat miktarına yönelik bir itirazı olmadığı halde taleple bağlılık ilkesinin kamu düzenini ilgilendirdiği gerekçesiyle tazminat talebi yönünden istinaf eden davacı aleyhine olacak şekilde ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak 10.000,00TL üzerinden tazminat isteminin kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı" gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilerek dosya Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmiştir.
    Bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda Bölge Adliye Mahkemesi 10.11.2021 tarihli kararı ile "1-Davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine, Yargıtay 14.Hukuk Dairesinin bozma ilamı doğrultusunda davanın kısmen kabulüne, davacı vekilinin taşınmazlarla ilgili açtığı tapu iptal ve tescil davasının reddine, davacının terditli talebinin kabulü ile satışı vaadedilen 1059 ada 6, 7 ve 9 nolu parsellerdeki 1/4 payın dava tarihindeki değeri olan 25.466,25-TL'nin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine" karar vermiştir.
    Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
    1-Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
    2-Davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarına yönelik yapılan incelemede;
    6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373'üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre; bölge adliye mahkemesinin düzelterek veya yeniden esas hakkında verdiği karar Yargıtayca tamamen veya kısmen bozulduğu takdirde dosya, kararı veren bölge adliye mahkemesi veya uygun görülen diğer bir bölge adliye mahkemesine gönderilir. Aynı maddenin üçüncü fıkrasına göre de; bölge adliye mahkemesi, peşin alınmış olan gideri kullanmak suretiyle, kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra Yargıtayın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir. Burada artık ilk derece mahkemesinin bir kararı mevcut değildir; bozulan karar bölge adliye mahkemesinin kararıdır, bu nedenle dosya kararı bozulan mahkemeye gönderilmektedir. Bölge adliye mahkemesi, yaptığı değerlendirmede bozma kararının doğru olduğu kanaatine varırsa bozmaya uyma kararı verecektir. Bu kararın anlamı, bölge adliye mahkemesinin vermiş olduğu önceki kararının hatalı olduğu ve Yargıtay'ın bozma kararı doğrultusunda yeniden inceleme yaparak bir karar vereceğidir. Bozmaya uyma kararı ile bozma kararı lehine olan taraf için bir usuli müktesep hak doğar (Pekcanıtez Usul-Medeni Usul Hukuku, 15. Bası, İstanbul 2017 III.Cilt, Sh.2302 vd.).
    Başka bir anlatımla, Yargıtay’ın bozma kararına uyan bölge adliye mahkemesi, bozma kararı uyarınca yargılama yaparak yeni bir karar verir. (Kuru, Baki/Aydın, Burak İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı,Ankara,2020, s.537)
    Öte yandan HMK’nın “Yargılama Giderlerinin Kapsamı” başlıklı 323. maddesinde, karar ve ilam harçları yargılama giderleri arasında sayılmış, “Yargılama Giderlerinden Sorumluluk” başlıklı 326. maddesinde, yargılama giderlerinin aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği düzenlenmiştir.
    492 sayılı Harçlar Kanununa ekli (I) sayılı tarifenin yargı harçları başlığını taşıyan kısmında, konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden tarifede gösterilen oranda nispi karar ve ilam harcı alınacağı, bölge adliye mahkemelerinin tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları için bu oranda karar ve ilam harcı alınacağı hükme bağlanmış ve aynı Kanunun 16. madde düzenlenmesi ile de temyize konu kararla ilgili davanın nispi harca tâbi olacağı öngörülmüştür.
    Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 28/09/2018 tarih, 2018/2 Esas, 2018/8 sayılı Kararının gerekçesinde ise; düzelterek onamanın yargılama giderlerinden olan onama harcı bakımından bozma kararı niteliğinde olması, aslında bozulması gereken bir kararın, bozma sebebinin yeniden yargılamayı gerektirmeyecek mahiyette görülmesi nedeniyle yasanın verdiği takdir yetkisine istinaden onanmasına karar verilmesi, bunun yanında onama kararlarında harç alınacağına yönelik yasal bir düzenleme bulunmaması karşısında, düzelterek onama kararlarında onama harcı alınmayacağı görüşü benimsenmiştir.
    Bu kapsamda taraflardan birisinin istinaf talebinin kabulü ve yeniden hüküm kurulması işlemi, aslında başlı başına bir istinaf yargılaması işlemi olup Bölge Adliye Mahkemesi bu aşamada işin esası ile ilgili hüküm verdiğinden, hüküm altına alınan miktar üzerinden nispi harca hükmedilmeli ve ayrıca hükmün başka bir bölümünde istinaf yargılamasına yönelik mükerrer ve çelişkili hüküm kurulmamalıdır.
    Somut olaya gelince; Bölge Adliye Mahkemesi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 373/3. fıkrası gereğince bozma ilamına uyduğuna göre bundan sonra yapacağı iş, bozmaya uygun olarak yeniden esas hakkında karar vermekten ibarettir. Buna rağmen Bölge Adliye Mahkemesi, Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin bozma ilamını yanlış yorumlayarak, daha öncesinde kaldırılmasına karar verdiği, dolayısıyla hükümsüz hale gelen ilk derece mahkemesi kararına karşı davalı ve davacı vekilinin yaptığı istinaf başvurusunu yeniden inceleyerek başvurunun esastan reddine karar vermiş, ardından işin esası hakkında yeniden hüküm kurmuştur. Hükmün infazında çelişki meydana geldiğinden bu haliyle hükmün usul ve yasaya uygun olduğunu söylemek mümkün değildir.
    Bölge adliye mahkemesi bu aşamada işin esası ile ilgili hüküm verdiğinden, hüküm altına alınan miktar üzerinden nispi harca hükmedilmeli ve ayrıca hükmün başka bir bölümünde istinaf yargılamasına yönelik mükerrer ve çelişkili hüküm kurulmamalıdır. Ne var ki, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yeniden kurulan hükümde davanın tazminat yönünden kabul edildiği belirtilerek nisbi karar ve ilam harcına hükmedildikten sonra hükmün "9" ve "10" numaralı bentlerinde yazılı olduğu şekilde ayrıca istinaf karar ve ilam harcına hükmedilmesi de doğru görülmemiştir.
    Bu hususlar, kararın bozulmasını gerektirmiş ise de; yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, HMK'nın 370/2. maddesi gereğince hüküm sonucunun aşağıdaki şekilde düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda (1) bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE; (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüne, Bölge Adliye Mahkemesinin 10.11.2021 tarihli hükmünün sonuç kısmında yer alan "1", "9" ve "10" numaralı bentlerin hükümden çıkarılmasına, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 370/2. maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7.Hukuk Dairesi hükmünün DÜZELTİLMİŞ bu şekli ile ONANMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, dosyanın İLK DERECE MAHKEMESİNE, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 28.09.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.





    Hemen Ara