Esas No: 2022/1978
Karar No: 2022/5850
Karar Tarihi: 05.10.2022
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2022/1978 Esas 2022/5850 Karar Sayılı İlamı
7. Hukuk Dairesi 2022/1978 E. , 2022/5850 K.Özet:
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil talebine ilişkindir. Davacı vekili müvekkiline ait taşınmazın davalı tarafından hiç bir akdi ilişkiye dayanmadan işgal edildiğini belirterek, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil talep etmiştir. Davalı vekili ise müvekkilinin dava konusu yerde hiç oturmadığını ve 15 yıldır başka bir yerde oturduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir. Yargılama sonucu, hüküm davalı lehine verilmiştir. Ancak Yargıtay'ın bozma kararı üzerine yapılan ikinci yargılamada, tarafların mazeret dilekçeleri kabul edilerek hüküm tesis edilmiştir. Mahkemece uygun bir duruşma gününün belirlenmesi gerektiği belirtilirken, tarafların bozma kararına ilişkin beyanları tespit edilmeden hüküm kurulmasının doğru olmadığı ifade edilmiştir.
HMK'nın \"Bozmaya uyma veya direnme\" başlıklı 373. maddesi, bozma kararına ilişkin beyanların tespit edilmesini öngörmekte ve uygun bir duruşma günü belirlenerek tarafların dinleneceğini ifade etmektedir. Ayrıca, HMK'nın 27. maddesi hukuki dinlenilme hakkına uygun bir şekilde davranılmasını gerektirmektedir.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 01.02.2017 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi ve ecrimisil talebi üzerine Dairemizin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 08.12.2021 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil talebine ilişkindir.
Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkiline ait taşınmazın davalı tarafından hiç bir akdi ilişkiye dayanmadan işgal edildiğini belirterek, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil talep etmiştir.
Davalı vekili beyan dilekçesinde, müvekkilinin Eyüp’te bulunan dava konusu yerde hiç oturmadığını, 15 yıldır Arnavutköy’de oturduğunu belirterek, davanın husumetten reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davanın husumetten reddine dair verilen karar hakkında, davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuş, bölge adliye mahkemesince istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davalıya yapılan ilk tebligatın dava konusu yerde oturmadığı veya tanınmadığı için değil, adres kapalı olması nedeniyle iade edildiği, adres kayıt sistemine göre Arnavutköy olarak belirtilen adresin 2018 yılından sonra beyan edildiği, dosya içinde bulunan elektrik ve su aboneliklerinin davalının anne ve babasına ait olduğu belirtilerek, yeterli araştırma yapılmadığından davanın yeniden görülerek bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine gönderildiği anlaşılmıştır. Mahkemece yeniden yapılan yargılama sonunda, elatmanın önlenmesi yönünden dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, ecrimisil yönünden taleple bağlı kalınarak 1.000,00 TL ecrimisilin davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair verilen karar hakkında, davalı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuş, bölge adliye mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen karar, davalı vekilince temyiz edilmiştir. Dairemizin 28.09.2021 tarih ve 2021/3375 Esas, 1197 Karar sayılı ilamı ile "Somut olayda, davacı vekili 01.02.2017 tarihli dava dilekçesinde delil olarak; dava konusu taşınmaza ait tapu kaydı, kroki, keşif, bilirkişi incelemesi, tanık deliline dayanmış, mahkemece tanık listesinin sunulması istenildiğinde tek tanık ismi verilmiş ve davacı tanığı duruşmadaki beyanında, dava konusu evin kim tarafından kullanıldığını bilmediğini ifade etmiştir. Davacı taraf dava dilekçesinde, açıkça dava konusu taşınmazın su ve elektrik aboneliğine dayanmadığı halde, yukarıda açıklanan taraflarca getirilme ilkesine aykırı olarak, 10.04.2018 tarihli 4. celsede, mahkemece re’sen İSKİ, İGDAŞ ve BEDAŞ’a ayrı ayrı müzekkere yazılarak, dava konusu taşınmaza ait abonelik kayıtlarının kimin üzerine olduğunun bildirilmesi istenerek, bu delile göre yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir" gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama neticesinde, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu "Bozmaya uyma veya direnme" başlıklı 373.maddesinde; " (1) Yargıtay ilgili dairesinin tamamen veya kısmen bozma kararı, başvurunun bölge adliye mahkemesi tarafından esastan reddi kararına ilişkin ise bölge adliye mahkemesi kararı kaldırılarak dosya, kararı veren ilk derece mahkemesine veya uygun görülecek diğer bir ilk derece mahkemesine, kararın bir örneği de bölge adliye mahkemesine gönderilir.
(2) Bölge adliye mahkemesinin düzelterek veya yeniden esas hakkında verdiği karar Yargıtayca tamamen veya kısmen bozulduğu takdirde dosya, kararı veren bölge adliye mahkemesi veya uygun görülen diğer bir bölge adliye mahkemesine gönderilir.
(3) Bölge adliye mahkemesi, 344'üncü madde uyarınca peşin alınmış olan gideri kullanmak suretiyle, kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra Yargıtayın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir.
(4) Yargıtayın bozma kararı üzerine ilk derece mahkemesince bozmaya uygun olarak karar verildiği takdirde, bu karara karşı temyiz yoluna başvurulabilir.
(5) İlk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesi kararında direnirse, bu kararın temyiz edilmesi durumunda inceleme, kararına direnilen dairece yapılır. Direnme kararı öncelikle incelenir. Daire, direnme kararını yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderir.54
(6) (Ek: 17/4/2013-6460/1 md.) Davanın esastan reddi veya kabulünü içeren bozmaya uyularak tesis olunan kararın önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması üzerine alt mahkemece verilen kararın temyiz incelemesi, her hâlde Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılır.
(7) Hukuk Genel Kurulunun verdiği karara uymak zorunludur." düzenlemesini içermektedir.
Somut olayda; Dairemizin 28.09.2021 tarih ve 2021/3375 Esas, 1197 Karar sayılı bozma ilamı üzerine mahkemece 11.11.2021 tarihli tensip zaptı düzenlenmiş, 08.12.2021 tarihi duruşma günü olarak tayin edilerek bu tarihte celse açılmıştır. Hem davacı hem de davalı tarafın mazeret dilekçeleri üzerine mahkemece mazeretin kabulüne karar verilmiş; ancak tarafların yokluklarında hüküm kurulmasına dair talepleri olmadığı halde esasa yönelik hüküm tesis edilmiştir. Mahkemece mazeret kabul edildiğine göre uygun bir duruşma günü belirlenerek taraflara tebliği ile geldikleri takdirde huzurlarında duruşmanın icra edilmesi gerekmektedir. Aksi hal HMK’nın 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkına aykırılık teşkil edecektir. Bunun yanında, HMK’nın 373. maddesi gereğince tarafların bozma kararına ilişkin beyanları tespit edilmeden hüküm kurulması da doğru değildir. Bu nedenlerle hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, 05.10.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.