Esas No: 2020/31903
Karar No: 2021/5252
Karar Tarihi: 22.02.2021
Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2020/31903 Esas 2021/5252 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
KARAR
Göçmen kaçakçılığı yapma suçundan sanık ..."nin, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 79/1-a, 62/1 ve 52/2. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis ve 5.000,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına dair ... 15. Asliye Ceza Mahkemesinin 12/09/2019 tarihli ve 2019/53 esas, 2019/524 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
İstem yazısında;
“Benzer bir olaya ilişkin olarak Yargıtay 18. Ceza Dairesinin 30/09/2019 tarihli ve... karar sayılı ilâmında, "...2010 yılından sonra Suriye`deki iç karışıklıklar ve çatışmalar nedeniyle yaşanan insani krizin büyümesi sonucunda 29/04/2011 tarihinde bu ülkeden Türkiye’ye yönelik ilk toplu nüfus hareketinin gerçekleştiği, ülkeye gelen Suriyelilerin önce “misafir” şeklinde tanımlandığı, Ekim 2011 tarihinden itibaren ise İçişleri Bakanlığı’nın 1994 sayılı Yönetmeliği’nin 10. maddesi gereğince “geçici koruma statüsüne” alındığı, 30/03/2012 tarih ve 62 sayılı “Yönerge” ile de Suriyelilerin “geçici koruma” altında olduğu kabul edilmiştir.
Suç tarihinden önce yürürlüğe giren 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununun “Geçici Koruma” başlıklı 91. maddesinde; “Ülkesinden ayrılmaya zorlanmış, ayrıldığı ülkeye geri dönemeyen, acil ve geçici koruma bulmak amacıyla kitlesel olarak sınırlarımıza gelen veya sınırlarımızı geçen yabancılara geçici koruma sağlanabilir.” hükmüne yer verilirken, bu maddeye dayanılarak hazırlanan ve 22/10/2014 tarihinde yürürlüğe giren Geçici Koruma Yönetmeliğinde “geçici koruma”; “Ülkesinden ayrılmaya zorlanmış, ayrıldığı ülkeye geri dönemeyen, acil ve geçici koruma bulmak amacıyla kitlesel olarak veya bu kitlesel akın döneminde bireysel olarak sınırlarımıza gelen veya sınırlarımızı geçen ve uluslararası koruma talebi bireysel olarak değerlendirmeye alınamayan yabancılara sağlanan koruma” şeklinde tanımlanmıştır.
TCK’nın 79/1. maddesinde, göçmen kaçakçılığı suçunun, bir yabancının yasal olmayan yollardan ülkeye sokulması, bir yabancının yasal olmayan yollardan ülkede kalmasına imkan sağlanması veya bir Türk veya yabancının yasal olmayan yollardan yurt dışına çıkmasına imkan sağlanması, biçimindeki seçimlik hareketlerden biriyle işlenebileceği düzenlenmiştir. Buna göre, yasal olmayan yollardan ülkeye giren bir yabancının, ülkede kalmasına imkan sağlanması durumunda anılan Kanun maddesine göre, göçmen kaçakçılığı suçu şeklen oluşacak ise de, geçici koruma statüsüne hak kazanan Suriyeli göçmenlerin, ülkede kalmasına imkan sağlanmasında atılı suçun unsurları oluşmayacaktır...." şeklindeki açıklama karşısında, somut olayda, göçmenlerin Suriyeli olması, sanığın atılı suçlamayı reddetmesi ve göçmenleri ... ilinden ... iline taşımak için anlaştığını söylemesi, ifadesi alınan göçmenlerin “...4 ay önce Türkiye’ye kaçak yollarla girdiklerini, kaçakçıların tarif ettiği bir köyde kaldıklarını, kayıt yaptırmak için, ... ilinden ... iline gitmek için sanıkla 300 Türk lirası mazot parası karşılığında anlaştıkları” biçimindeki ifadeleri, bu ifadelerinde, Türkiye dışında bir ülkeye gitme niyetinde olduklarına ve bu amaçla sanığın göçmenleri taşıdığına dair bir anlatıma yer verilmemesi, 30/03/2012 tarihli Yönerge hükümlerine göre Suriyelilere geçici koruma sağlanmış olması, suçtan önce yürürlüğe giren 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu ile bu Kanunun 91. maddesine dayanılarak hazırlanan Geçici Koruma Yönetmeliğindeki “geçici koruma” statüsünün içeriğine dair düzenlemeler ile bu düzenlemelerin ülkelerindeki iç karışıklık nedeniyle gelen Suriyelilere Türkiye’de yasal olarak bulunma hakkı tanımış olması karşısında, unsurları oluşmayan göçmen kaçakçılığı suçunda, sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03/04/2012 gün ve 10/438-141 sayılı kararında belirtildiği üzere, öğretide “olağanüstü temyiz” olarak adlandırılan kanun yararına bozma olağanüstü yasa yolunun koşulları ve sonuçları, “kanun yararına bozma” adı ile 5271 sayılı CMK’nın 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı Kanun’un 309. maddesi uyarınca, hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini yasal nedenlerini açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"na yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay Ceza Dairesi"ne verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar ile uygulamadaki esaslı yanlışlar ve esasa etkili usul yanılgılarının, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu"nun 14/11/1977 gün ve 3-2 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bu yasa yolunun olağanüstü bir yasa yolu olması nedeniyle, her türlü hukuka aykırılık iddiası, yasa yararına bozma konusu yapılamayacak, bu kapsamda hâkimlerin takdir hakkı alanına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususlar ile mahkemenin takdirine bağlı istekler ve uygulamadaki takdir yanılgıları veya takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular, temyiz yasa yolundan farklı olarak yasa yararına bozma konusu yapılamayacağından, bu yolla denetlenemeyecektir. (Ceza Genel Kurulu"nun 23/03/2010 tarih ve 2/29-56 sayılı kararı da bu doğrultudadır.)
İnceleme konusu somut olayda; sanığa atılı suçun unsurlarının oluşup oluşmadığının tespiti için öncelikle sanığın aracı ile taşıdığı ülkemize kaçak yollardan giriş yapan 10 Suriye uyruklu kişinin geçici koruma statüsünden yararlanıp yararlanamayacağı hususunun açıklığa kavuşturulması gerekir. Bu anlatımdan da anlaşılacağı üzere somut olayda suçun oluşup oluşmadığı delil takdirine ilişkin bir konu olup açık hukuka aykırılıktan söz edilemez. Delil takdiri yapılarak verilen bu karar aleyhine, kanun yararına bozma yoluna başvurulamayacağından, kanun yararına bozma isteminin reddine karar verilmiştir.
Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın kanun yararına bozma isteği doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce, kanun yararına bozma isteminin delil takdirine ilişkin olması nedeniyle yerinde görülmediğinden, CMK"nın 309. maddesi koşullarını taşımayan KANUN YARARINA BOZMA İSTEĞİNİN REDDİNE, dosyanın Adalet Bakanlığı"na sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"na TEVDİİNE, 22/02/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.