Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2018/7200 Esas 2020/8175 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2018/7200
Karar No: 2020/8175
Karar Tarihi: 14.12.2020

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2018/7200 Esas 2020/8175 Karar Sayılı İlamı

8. Hukuk Dairesi         2018/7200 E.  ,  2020/8175 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : Ecrimisil


    Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup, hükmün taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

    KARAR

    Davacı vekili dava dilekçesinde, 470 ada 1 parsel sayılı taşınmaz maliklerinden 7 kişiye davacının kayyım olarak atandığını, davalının taşınmazı konut ve bahçe olarak kullandığını belirterek ecrimisil talep etmiştir.
    Davalıya usulüne uygun tebligata rağmen süresi içinde cevap dilekçesi sunmamış, beyanında zamanaşımı savunmasında bulunmuş ise de, davacı taraf ve Mahkemece kabul edilmemiştir.
    Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davanın kabulüne dair verilen karar, davacı vekili ve davalı vekilince temyiz edilmiştir.
    Dava, ecrimisil talebine ilişkindir.
    1. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
    2. Davalı vekilinin diğer temyiz itirazları ve davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
    Ecrimisil hesabı uzmanlık gerektiren bir husus olup, taşınmazın niteliğine uygun bilirkişi marifetiyle keşif ve inceleme yapılarak ve taleple bağlı kalınarak haksız işgal tazminatı miktarı belirlenmelidir. Alınan bilirkişi raporu, somut bilgi ve belgeye dayanmalı, tarafların ve hâkimin denetimine açık olmalı ve değerlendirmenin gerekçelerinin bilimsel verilere uygun şekilde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 266 vd. maddelerine uygun olarak açıklanması gereklidir.
    Bu nedenle, özellikle tarım arazilerinin haksız kullanımı nedeniyle ürün esasına göre talep varsa, bu konudaki resmi veriler, taşınmazın bulunduğu bölgede ekilen tarım ürünlerinin neler olduğu Tarım İl veya İlçe Müdürlüğünden sorulmalı, ekildiği bildirilen ürünlerin ecrimisil talep edilen yıllara göre birim fiyatları ve dekara verim değerleri, Hal Müdürlüğünden ilgili dönem için getirtilmeli, bölgede münavebeli ekim yapılıp yapılmadığı, taşınmazın nadasa bırakılıp bırakılmadığı tespit edilmelidir.
    Somut olayda, dava konusu 470 ada 1 parsel sayılı taşınmaz tarla vasfında olup, hukukçu ve mimar bilirkişi tarafından verilen raporun hüküm kurmaya elverişli olduğu söylenemez. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, alanında uzman bilirkişi tarafından belirlenen bedelden, davacının kayyım atandığı kişilerin payı hesaplanması gerekirken, yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak belirlenen ecrimisil bedelinin tamamı üzerinden karar verilmesi doğru görülmemiştir.
    Kabule göre de, HMK’nin 297/2. maddesi gereğince; Mahkemece verilen hüküm ile taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Bu maddeye göre; hüküm fıkrasının çok açık olması, infazı sırasında tereddüt yaratmayacak şekilde taraflara yüklenen borç ve tanınan hakları tek tek belirtmesi gerekir. Aksi halde hükmün icrası sırasında şüphe ve tereddütlerin doğmasına ve ilamın infaz edilememesine neden olur.
    O halde, talep de gözetilerek, hangi dönem için kaç lira ecrimisil tahsilinin gerektiği ve buna göre faizin başlama tarihinin, diğer bir deyişle dönem sonlarının hükümde açıkça belirtilmesi gerekirken, infazda tereddüt yaratacak şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
    Ayrıca; davanın kabulüne karar verildiğine göre, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1. maddesine göre, verilecek olan nispi vekalet ücreti maktu vekalet ücretinden az olamayacağından, kendisini vekille temsil ettiren davacı lehine 1500 TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde 945,90 TL vekalet ücretine hükmedilmesi doğru değildir.
    SONUÇ: Yukarıda (2.) bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin ve davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulüyle, 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, (1.) bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, HUMK"un 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine, 14.12.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara