Esas No: 2021/6114
Karar No: 2022/6690
Karar Tarihi: 08.11.2022
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/6114 Esas 2022/6690 Karar Sayılı İlamı
7. Hukuk Dairesi 2021/6114 E. , 2022/6690 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 08.10.2009 gününde verilen dilekçe ile mirasta denkleştirme, birleştirilen davada davacı vekili tarafından birleştirilen davada davalı aleyhine 26.01.2010 gününde verilen dilekçe ile mirasta denkleştirme ve alacak talebi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 04.03.2021 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili ve birleştirilen davada davacı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 08.11.2022 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden birleştirilen davada davacı ... vasisi ... ile karşı taraftan davalı-birleştirilen davada davalı vekili Av. ... ve Av. ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlenildi. Açık duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR
1.DAVA
1.1. Asıl davada davacı ... vekili, müvekkilinin murisi ...'nin 30.08.2001 tarihinde vefat ettiğini, mirasbırakan ...’nin verdiği vekaletname ile ölümünden sonra banka hesaplarındaki paraların başka kişiler adına geçirildiğini, onların da vekaletname verdiği davalı ... tarafından diğer mirasçılardan ve terekeden mal kaçırmak amacıyla şahsi hesabına geçirildiğini, terekeden kaçırılan miktarın tespitini ve miras payına düşen miktarın en yüksek banka reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
1.2. Birleştirilen dava davacısı ... vekili, murisin daha önce çalıştığı bankalardan celp edilen kayıtlardan murisin terekesine ait olması gereken büyük miktarlardaki tereke nakit mevcudunun hiçbir hukuki sebebe dayanmadan şirket çalışanı davalılar üzerine aktarıldığını, daha sonra da davalının üzerine geçirildiğini, davalının kötü niyetli ve mirasçılardan mal kaçırma amacında olduğunu, murisin sağlığının bozulduğunu, işlerini göremez hale geldiğini, tedavi için Amerika’ya gittiği dönemde ticari değeri yüksek dört şirketi için davalıya vekaletler verdiğini, söz konusu vekaletname ile ya da vekaletnamesiz olarak murisin servetinin büyük bir kısmını ... olmadığı halde, mirasçılardan mal kaçırma şeklinde nitelenebilir biçimde müteveffanın sahip olduğu şirketlerde davalı ve çalışanlar üzerine geçirildiğini, davalının çocuk denebilecek yaşta ve henüz eğitimini tamamlamadığı ve hiç çalışma hayatının olmadığı da düşünüldüğünde hesabında bulunan miktarlarda parasının olmasına imkan olmadığını, murisin terekesine ait olan ve haksız olarak terekeden çıkartılarak davalının uhdesinde bulunan malvarlığının tespiti ile terekeye iadesinin gerektiğini, mirasbırakanın sağ iken yaptığı kazandırmalarla yasal mirasçısına verdiği malların geri verme kurumu işletilerek yasal mirasçıların korunmasının ve mirasın denkleştirilmesinin gerektiğini belirterek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 500.000,00 TL’nin davalıdan tahsili ile mirasın denkleştirilmesini, ayrıca Türk Medeni Kanununun 674. maddesi uyarınca 100.000,00 TL tazminatın davalıdan alınmasını, denkleştirilecek paya murisin ölüm tarihinden itibaren faiz yürütülmesini istemiş, yargılama sırasında ıslah ile denkleştirme miktarını 5.000.000,00 TL’ye çıkarmıştır.
2.CEVAP
2.1. Davalı- birleştirilen davada davalı ... vekili, 743 sayılı Kanunda mirasta denkleştirme kurumunun olmadığını, talebin istihkak veya tenkis davası olarak düşünülmesi durumunda da davaların hak düşürücü veya zamanaşımı süresi içerisinde açılmadığını, davacıların aynı iddialar ile ilgili daha önce terekenin tespiti ve mirasta istihkak istemli davalar açtıklarını, derdestlik itirazında bulunduklarını, belirtilen davalar sırasında tereke kapsamındaki mal varlığının tespitinin ve paylaştırmasının yapıldığını, terekeye ilişkin paylaşacak başka bir malvarlığının olmadığını, belirtilen hususların davacıların da kabulünde olduğunu, davacıların davadaki tüm iddialarının asılsız olduğunu, muris tarafından verilmiş bir vekaletname ile para transferi yapılmadığını, davalının mirasbırakanın vekaletnamesini kullanarak uhdesine para geçirmediği gibi murisin hesaplarından davalının hesabına geçirilen herhangi bir paranın da olmadığını belirterek davanın usul ve esas yönünden reddini savunmuştur.
3. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
3.1. İlk derece mahkemesinin, davayı muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı alacak isteğine ilişkin olarak nitelendirerek davanın kısmen kabulüne dair verdiği karar, Yargıtay 1. Hukuk Dairesince, davanın 743 sayılı Medeni Kanunun 603 ve devamı maddelerinde düzenlenen mirasta iade isteğine ilişkin olduğu gerekçesi ile bozulmuş; mahkemece bozma ilamına uyularak asıl ve birleştirilen davaların ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.
4.TEMYİZ
4.1. Asıl dava davacısı ... vekili ve birleştirilen davada davacı ... vekili kararı temyiz etmiştir.
4.2 Temyiz Nedenleri ve Temyize Karşı Cevap
4.2.1. Asıl dava davacısı ... vekili, hükme esas alınan 18.06.2020 tarihli bilirkişi raporundaki bilirkişilerin ehil olmadıkları halde hukuki mütalaalarda bulunduklarını, ayrıca 18.06.2020 tarihli bilirkişi raporunun dosyada daha önce verilen bilirkişi raporlarıyla çelişkili olduğunu, bilirkişi raporları arasındaki çelişkiler giderilmeksizin karar verildiğini, mahkemece Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin bozma ilamındaki gerekliliklerin yerine getirilmediğini, davalının bozma ilamından sonra savunmasını genişlettiğini ve buna muvafakatlerinin olmadığını, murisin davalıya yüksek miktarda paralar aktardığı hususunun dosyada mevcut bilirkişi raporları ve banka kayıtları ile ispatladığını, davalının hesaplarında gözüken ve ayrıca çeşitli bankacılık oyunları ile çalışanlar üzerine geçirilip sonradan davalıya aktarılan paraların tamamının mirasta denkleştirmeye tabi olduğunu, dava konusu kazandırmaların tümünün muris tarafından doğrudan davalıya sağlar arası karşılıksız kazandırma ile miras payına mahsuben yapıldığını ve hükmolunan vekalet ücretlerinin de hatalı olduğunu belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
4.2.2. Birleştirilen dava davacısı ... vekili, mahkemenin eksik inceleme sonucunda hatalı karar verdiğini, hükme esas alınan 18.06.2020 tarihli bilirkişi raporundaki bilirkişilerin ehil olmadıkları halde hukuki mütalaalarda bulunduklarını, ayrıca 18.06.2020 tarihli bilirkişi raporunun dosyada daha önce verilen bilirkişi raporlarıyla çelişkili olduğunu, bilirkişi raporları arasındaki çelişkiler giderilmeksizin karar verildiğini, hükme esas alınması gereken raporun 17.09.2013 tarihli bilirkişi raporu olduğunu, murisin davalıya sağlararası karşılıksız kazandırma ile tüm banka hesaplarındaki paraları kazandırdığının ispatlandığını, mirasta denkleştirmenin tüm koşulları sağlanmışken davanın reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davalarının bilirkişi raporları ve İş Kontrol Daire Başkanlığının 26.02.2009 tarihli denetim raporu ile ispatlandığını, manevi tazminatın reddi nedeni ile müvekkili aleyhine 13.450 TL nispi vekalet ücretine hükmedilmiş olmasının da hatalı olduğunu, manevi tazminatın reddi halinde davacı aleyhine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin Yerleşik Yargıtay İçtihadı olduğunu, 17.09.2013 tarihli bilirkişi kurulu raporu ile murisin davalıya bankacılık işlemleri aracılığı ile 20.828.886 TL kazandırdığının anlaşılmış olmasına göre bu meblağdan davacı ...’nın miras payına isabet eden payın davalıdan tahsili ile davacı ...’ya ödenmesi gerektiğini, yerel mahkemenin 13.10.2020 tarihli celsede tarafların itirazlarının celse arasında değerlendirilmesine karar verilmiş olmasına karşın bu yönde herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın karar verilmiş olmasının da hatalı olduğunu, davalının bozma ilamından sonra savunmasını genişlettiğini ve buna muvafakatlerinin olmadığını belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
4.2.3 Davalı-birleştirilen davada davalı ... vekili temyiz dilekçelerine karşı verdiği cevap dilekçelerinde, davacıların dava konusu ettiği işlemlerin 743 sayılı Kanunun 603. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen işlemler arasında olmadığından ispat yükünün davacılarda olduğunu, murisin sağlığında bir takım banka hesaplarındaki paraların onun isteği ve rızası doğrultusunda müvekkilinin banka hesaplarına şeklen aktarıldığını, bu aktarılan banka hesaplarındaki paraların üzerinde murisin, hak ve tasarruf yetkisini elinde bulundurduğunu, bu işlemlerin de muris tarafından, davalının murise verdiği Beyoğlu 16. Noterliğinin 09.03.2000 tarih ve 7986 yevmiye sayılı vekaletname kullanılarak gerçekleştirildiğini, davalının şeklen banka hesaplarının sahibi olarak gözükmekte ise de banka hesaplarının bizzat murisin tasarrufu altında olduğunu, murisin yaptığı tasarruflar sonucunda da müvekkil lehine miras payına mahsuben bir kazandırmanın söz konusu olmadığını, vekalet ücretlerinin doğru hesaplandığını, davanın ve birleştirilen davanın reddinin yerinde olduğunu belirterek kararın onanmasını istemiştir.
5.YARGITAY KARARI
5.1. Dava ve birleştirilen dava; 743 sayılı Medeni Kanunun 603 ve devamı maddelerinde düzenlenen mirasta iade isteğine ilişkindir.
5.2. 4722 sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 17. maddesinde, mirasçılık ve mirasın geçişinin miras bırakanın ölüm tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirleneceği öngörülmüştür. Miras bırakan 01.01.2002 tarihinden önce ölmüşse 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümlerinin, 01.01.2002 tarihinden sonra ölmüşse 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ilgili hükümleri uygulanır. Mirasbırakan ..., 03.08.2001 tarihinde öldüğüne göre olayda, 743 sayılı Medeni Kanunun uygulanması gerekmektedir.
5.3. 743 sayılı Medeni Kanunun 603. maddesinin birinci fıkrasında, kanuni mirasçıların, miras hissesine mahsuben müteveffanın sağlığında almış oldukları bütün teberruları, terekeye iade ile birbirlerine karşı mükellef oldukları; ikinci fıkrasında, müteveffa tarafından hilafına açıkça bir teberru yapılmış olmadıkça füru lehinde bahşedilen cihaz, tesis masrafı, borçtan ibra suretiyle ve bu kabilden sair suretlerle bahşedilen menfaatlerin iadeye tabi olacağı düzenlenmiştir.
5.4. Fürua yapılan bağışın iadesi istendiğinde teberruun iadeye tabi olmamak üzere yapıldığının ispatı altsoya (fürua) aittir. 743 sayılı Medeni Kanunun 603. maddesinin ikinci fıkrasında yazılı olduğu üzere, müteveffa tarafından hilafına açıkça bir teberru yapılmış olmadıkça füruğ lehine cihaz, tesis masrafı, borçtan ibra suretiyle ve bu kabilden sair suretlerle bahşedilmiş menfaatler iadeye tabidir. Maddedeki sayılan teberrular tahdidi mahiyette olmayıp birer misal olarak zikrolunmuştur. Nitekim fıkranın sonundaki (bu kabilden sair suretlerle bahşedilen menfaatler) tabiri de bunu göstermekte olup, fürua yapılan bu teberruların iade edilmemek maksadıyla yapılmış olduğunun ispat külfeti de, lehine teberru yapılmış olan davalı tarafa aittir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 01.02.1966 günlü ve 210/1200 sayılı Kararı ve yine aynı Dairenin 20.09.1943 günlü ve 3628/3942 sayılı Kararı; Şener Esat, İlmi Açıklama ve Kazai İçtihatlarla Mirasta Tenkis, İade, İstihkak, Seçkin Yayınevi, Ankara, 1995, sayfa 429)
5.5. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.05.1961 Tarihli 29/23 sayılı Kararında da “Bir taşınmaz malın bağışlandığına ilişkin tapu akit tablosunda resmi senette bu bağışlamanın iadeye tabi tutulacağına dair bir kayıt olmadığı takdirde füruğa yapılan bu bağışlama iadeye tabi tutulur.” ifadelerine yer verilmesi nedeniyle, 743 sayılı Medeni Kanunun 603. maddesinin ikinci fıkrasında sayılan teberruların tahdidi mahiyette olmayıp birer misal olarak belirtildiği anlaşılmaktadır. (Dalamanlı Lütfü Miras Hukuku Tatbikatı, Ünal Matbaası, Ankara, 1975. sayfa 433).
5.6. ...’ya göre, “603. maddede sayılan teberrulardan (füru lehine bahşedilen cihaz) gerek para ve gerekse eşya olsun evlenme vesilesiyle yapılmış her türlü bağışlamalardır. Maddenin ikinci fıkrasında yer alan (...ve bu kabilden sair suretlerle bahşedilen menfaatler...) tabiriyle kesin surette her nev’i menfaatler kast edilmiştir. (2. HD. 23.9.1943 T. 3628/3942). Miras bırakan tarafından sermaye olarak mirasçıya verilen para, iadeye konu olabilir (2. HD. 3.2.1964 T. 536/570; HGK 15.1.1947 T. 27/1). (Dalamanlı Lütfü Miras Hukuku Tatbikatı, Ünal Matbaası, Ankara, 1975. sayfa 433).” Yine ...’ya göre, “743 sayılı Medeni Kanunun 603. maddesinin birinci fıkrasında kanuni mirasçılar denilmiş ise de, bu mirasçılara füru dahil değildir. Yalnız eşler dahildir... Yani birinci fıkra fürudan gayri mirasçılar, ikinci fıkra da füru hakkındadır” (Dalamanlı Lütfü Miras Hukuku Tatbikatı, Ünal Matbaası, Ankara, 1975. sayfa 416).
5.7. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2008/18886 Esas, 2010/2132 Karar ve 09.02.2010 tarihli Kararında, “Davalı ...'nın mirasbırakanın sağlığında onun talimatıyla mirasbırakana ait banka hesabından 18.1.2000 tarihli tediye fişiyle karşılıksız olarak 424.168.127.171 TL.(424.168 YTL=TL) para çektiği anlaşılmaktadır. Mirasbırakanın şahsi hesabından çekilen bu parayı sağlığında davalıdan aldığı iddia ve ispat edilmediği gibi, davalı da bu miktar paranın karşılığını gösterememiştir. Bu durumda çekilen paranın mirasbırakan tarafından adı geçen davalıya karşılıksız olarak kazandırıldığı kabul edilir. Mirasbırakanın sağlığında karşılık almaksızın altsoyuna yapmış olduğu kazandırmalar, miras payına mahsuben yapılmış sayılır ve mirasbırakan tarafından aksi belirtilmiş olmadıkça kural olarak iadeye tabidir. (TKM.md.603/2)” ifadelerine yer vererek mirasbırakanın altsoyuna karşılıksız para kazandırmasına ilişkin işleminin, 743 sayılı Medeni Kanunun 603. maddesinin ikinci fıkrasında sayılan işlemlerden kabul edilmesi gerektiğini belirtmiştir.
5.8. Somut olayda da, mirasta iadeye konu talebin mirasbırakanın sağlığında altsoyu olan davalıya banka hesaplarını devretmek sureti ile karşılıksız olarak para kazandırmasına yönelik olduğuna göre, uyuşmazlığın 743 sayılı Medeni Kanunun 603. maddesinin ikinci fıkrası gereğince çözümlenmesi gerekmektedir. Hal böyle iken davacı ve birleştirilen dava davacısının, mirasbırakan tarafından sağlığında davalıya karşılıksız para kazandırıldığını ispatlamaları durumunda, karşılıksız kazandırmanın iadeye tabi olmadığını (miras payına mahsuben yapılmadığını) ispat yükü davalıya geçecektir. Nitekim 743 sayılı Medeni Kanunun 603. maddesinin ikinci fıkrasındaki sayım, örnekleyici sayımdır, sınırlayıcı sayım değildir. Öte yandan, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2008/18886 Esas, 2010/2132 Karar ve 09.02.2010 tarihli Kararında, mirasbırakanın talimatıyla altsoyun mirasbırakanın banka hesabından (karşılıksız olarak) para çekmesi durumunda, 743 sayılı Medeni Kanunun 603. maddesinin ikinci fıkrası gereğince, karşılıksız kazandırma konusu paranın mirasta iadeye tabi olmadığına ilişkin ispat yükünün altsoyda olacağı açıkça belirtilmiştir.
5.9. Ayrıca 743 sayılı Medeni Kanunun 603. maddesinin ikinci fıkrasında, mirasta iadeyi isteyenin sağ kalan eş olması durumunda, anılan düzenlemenin uygulanmayacağı yönünde bir ifade bulunmamaktadır. Bu nedenle somut olayda, 743 sayılı Medeni Kanunun 603. maddesinin ikinci fıkrası gereğince ispat yükünün belirlenmesi hususunda, asıl dava davacısı sağ kalan eş ile birleştirilen dava davacısı altsoy arasında bir fark bulunmamaktadır.
5.10. Halkbankası tarafından mirasbırakana ait 05.01.2000 tarihli talimat dilekçesi dosyaya gönderilmiştir. Türkiye Halkbankası ... Şube Müdürlüğüne hitaben mirasbırakan tarafından düzenlenen 05.01.2000 tarihli talimat dilekçesi ile mirasbırakan, A3382160 (21683), A2376700 (18634), A3381100 (20782), A3381090 (20779), A3382470 (21968), A3380230 (20088), A3382450 (21944) numaralı hesaplarının vadesi bozulmadan davalıya devredilmesini istemiştir.
5.11. Halkbankası tarafından mirasbırakana ait 25.02.2000 tarihli talimat dilekçesi dosyaya gönderilmiştir. Türkiye Halkbankası ... Şube Müdürlüğüne hitaben mirasbırakan tarafından düzenlenen 25.02.2000 tarihli talimat dilekçesi ile mirasbırakan, 21944, 20088, 21968, 21683 numaralı hesaplarını gayri kabili rücu olmak üzere davalıya temlik etmek istediği anlaşılmıştır.
5.12. Halkbankası’nın 14.09.2010 tarihli ve 8874 sayılı cevabında, mirasbırakanın ... Şubesine hitaben 05.01.2000 tarihli talimatı ile A3376700 (18364), A3381100 (20782), A3381090 (20779) numaralı hesaplarının davalıya devredilmesi talebiyle temlikname verdiği ancak söz konusu hesaplarla ilgili sistemden bilgi temin edilemediği bildirilmiş, hesapların 2000 yılı öncesinde kapatıldığı yönündeki kanaatleri belirtilmiştir. Aldırılan bilirkişi raporlarında, A3376700 (18364), A3381100 (20782), A3381090 (20779) numaralı hesapların mirasbırakan tarafından davalıya temlik edilip edilmediği hususunun hesap hareketleri ile teyit edilemediği bildirilmiştir. Belirtilen banka cevabına ve bilirkişi raporlarına göre, bu aşamada A3376700 (18364), A3381100 (20782), A3381090 (20779) numaralı hesaplar nedeniyle mirasbırakan tarafından davalıya sağlararası karşılıksız kazandırmada bulunulduğu kanıtlanamamıştır.
5.13. Mahkemece hükme esas alınan 18.06.2020 tarihli bilirkişi raporunda, mirasbırakanın davalıya temlik ettiği 21944 numaralı hesabın 31.10.2000 tarihinde mirasbırakan tarafından kapatılarak mirasta iade kapsamında değerlendirilemeyeceği kabul edilmişse de, Halkbankası’nın 15.02.2011 tarihli (ve 1428 sayılı) ve 29.03.2011 tarihli (ve 3217 sayılı) yazı cevaplarında, 21944 numaralı hesabın, davalıya ait 33115 numaralı hesaba devredilerek kapatıldığının belirtilmiş olmasına göre varılan sonuç doğru görülmemiştir.
5.14. Mahkemece hükme esas alınan 18.06.2020 tarihli bilirkişi raporunda, mirasbırakanın 21968, 21683 ve 20088 numaralı hesaplarını davalıya temlik ettiği, davalının Beyoğlu 16. Noterliğinin 09.03.2000 tarihli ve 7986 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile mirasbırakana bankacılık işlemleri için vekalet verdiği, hesaplar davalıya temlik edildikten sonra mirasbırakanın belirtilen vekaletnameye istinaden düzenlediği 08.12.2000, 04.09.2000 ve 22.03.2000 tarihli talimatlarla davalıya ait hesaplardaki paraları, 3. kişilere devrettiği, paraların davalının uhdesinde kalmadığı açıklanarak devredilen paraların mirasta iade kapsamında değerlendirilemeyeceği kabul edilmişse de varılan sonuç dosyadaki mevcut delillerle uyumlu değildir.
5.15.Halkbankası'nın 29.03.2011 tarihli ve 3217 sayılı cevabında, 21944 sayılı hesapta bulunan bakiyenin 31.10.2000 tarihinde, 21683 numaralı hesapta bulunan bakiyenin 08.12.2000 tarihinde (davalıya ait) 33115 numaralı vadesiz hesaba aktarılarak kapatıldığı, 20088 numaralı hesabın 04.09.2000 tarihinde davalıya ait 42076 numaralı hesaba virman yapılarak kapatıldığı, 21968 numaralı hesabın ise 22.03.2000 tarihinde nakden kapatıldığı; ancak bu işlemlere ait talimatlara rastlanılmamış olduğu bilgisi verilmiş; aynı yazı cevabında, belirtilen işlemlerin Beyoğlu 16. Noterliğince düzenlenen davalının murisi vekil tayin ettiği 09.03.2000 tarih ve 7986 numaralı vekaletnameye istinaden murisin faks talimatı ya da sözlü talimatı ile yapıldığının düşünüldüğüne ilişkin kanaatleri bildirilmiştir. Bir başka deyişle, Halkbankası 29.03.2011 tarihli cevabında, 31.10.2000, 08.12.2000, 04.09.2000 ve 22.03.2000 tarihli bankacılık işlemlerinin mirasbırakanın talimatı ile yapıldığına ilişkin kanaatini bildirmiş ise de bu konuda net bir bilgi vermediği gibi talimatlara rastlamadığını belirterek mahkemeye talimatları göndermemiştir. Halkbankası’nın uhdelerinde olmadığını bildirerek, banka işlemlerine ilişkin 31.10.2000, 08.12.2000, 04.09.2000 ve 22.03.2000 tarihli talimatları gönderememesi ve talimatlara ilişkin kesin bilgi de vermemesi üzerine davalı tarafça dosyaya mirasbırakan tarafından düzenlendiği ve banka tarafından da uygulandığı iddiası ile 08.12.2000, 04.09.2000 ve 22.03.2000 tarihli talimatlar sunulmuş; asıl dava davacısı ve birleştirilen dava davacısı sunulan talimatlara itiraz etmiştir. Anılan talimatların hepsi, Halkbankası ... Şubesine hitaben düzenlenmiş ise de, bu talimatların banka tarafından uygulandığı Halkbankası tarafından net olarak kabul edilmediği gibi diğer delillerle de yeterince ispatlanmamıştır.
5.16. Davalı tarafından dosyaya sunulan 08.12.2000 tarihli talimatta “Nezdinizdeki 21683 nolu hesabımızdan 6.164.502.907.104 TL (Altı trilyon yüz altmış dört milyar beş yüz iki milyon dokuz yüz-yedi bin yüz dört TL)'nin ... ... ...’e ödenmesini rica ederim.” ifadelerini içerdiği, ifadelerin altında imza ile mirasbırakanın adının ve soyadının yer aldığı; 04.09.2000 tarihli talimatta “Nezdinizdeki 42076 nolu hesabımı kapatarak faizli bakiyesi olan 3.466.284.127.880 (üç trilyon dört yüz altmış altı milyar iki yüz seksen dört milyon yüz yirmi yedi bin sekiz yüz seksen TL’nin) çekilerek ...’a ödenmesini rica ederim.” ifadelerini içerdiği, ifadelerin altında imza ile mirasbırakanın adının ve soyadının yer aldığı; 22.03.2000 tarihli talimatta “Nezdinizdeki 21968 nolu 1.000.000.000.000-TL’lik hesabımın kapatılarak faizli bakiyesi ile birlikte ... ... ...’e ödenmesini rica ederim.” ifadelerini içerdiği, ifadelerin altında imza ile mirasbırakanın adının ve soyadının yer aldığı anlaşılmıştır.
5.17. Davalı tarafından dosyaya sunulan Halkbankası’nın 16.10.2014 tarih ve 6525 sayılı davalıya hitaben verdiği cevabında, “22.03.2000 tarihinde 21968 no’lu hesabınızdan yapılan işlem tutarının, dilekçeniz ekindeki Ek 1 talimat ile uyumlu olduğu ekstreden ve muhasebe fişinden teyit edilmiştir. 21968 no’lu hesaba 22.03.2000 tarihinde faiz verilerek, faizli bakiyesi olan 1.231.475.257.355 (eski) TL üzerinden kapatılmıştır. 04.09.2000 tarihinde, 42076 no’lu hesabınızdan yapılan işlem tutarının, dilekçeniz ekindeki Ek 2 talimat ile uyumlu olduğu ekstreden ve muhasebe fişinden teyit edilmiştir. 42076 no’lu hesap 3.466.284.127,880 (eski) TL üzerinden kapatılmıştır. 08.12.2000 tarihinde 21683 no’lu hesabınızdan yapılan işlem tutarının, dilekçeniz ekindeki Ek 3 talimat ile uyumlu olduğu ekstreden ve muhasebe fişinden teyit edilmiştir. 21683 no’lu hesap 6.164.502.907,104 (eski) TL üzerinden kapatılmıştır” ifadeleri yer almaktadır. Halkbankası’nın 16.10.2014 tarih ve 6525 sayılı cevabı ile, davalı tarafından dosyaya sunulan 22.03.2000, 04.09.2000 ve 08.12.2000 tarihli talimatların işlem tutarı itibari ile uyumlu olduğu bildirilmiştir. Halkbankası cevabında, işlemlerin mirasbırakan tarafından davalı vekili olarak verdiği talimatlara istinaden yapıldığına ilişkin net bir bilgi yer almamaktadır. Yine yukarıda belirtilen Halkbanka’sının 29.03.2011 tarihli ve 3217 sayılı cevabında da, 31.10.2000, 22.03.2000, 04.09.2000 ve 08.12.2000 tarihli işlemlere ilişkin talimatlara rastlanmadığından banka tarafından gönderilemediği, talimatların mirasbırakan tarafından davalı vekili olarak verildiğinin düşünüldüğüne ilişkin sadece kanaat belirtilmiştir.
5.18. Bilirkişiler ..., ..., ... ... ... tarafından hazırlanan 17.09.2013 tarihli bilirkişi raporu, 30.06.2014 tarihli bilirkişi ek raporu, 18.12.2014 tarihli bilirkişi 2. ek raporu, 18.06.2020 tarihli 3. ek raporu arasındaki farklılıklar da Halkbankası’nın 29.03.2011 ve 16.10.2014 tarihli cevaplarından kaynaklanmıştır.
5.19. 30.06.2014 tarihli bilirkişi ek raporunda, davalı tarafından 05.03.2014 tarihinde dosyaya sunulan 22.03.2000, 04.09.2000, 08.12.2000 tarihli talimatların uygulandığına veya bankaya teslim edildiğine dair bir bilginin bulunmadığı ve hesap hareketleri ile de teyit edilmediği belirtilmiştir.
5.20. 18.12.2014 tarihli bilirkişi ek raporunda ise, Halkbankasının 29.03.2011 tarih ve 3217 sayılı cevabında belirttiği işlemlerin muris tarafından davalı vekili olarak verdiği talimatlara istinaden yapıldığı kanaatine dayanarak aynı kanaatin taraflarında da hasıl olduğunu; tutarların aynı gün birkaç dakikalık aralıklarla tekrar hesaptan çıkışının yapılmış olması nedeniyle belirtilen talimatların gerçekleştiği ve söz konusu tutarların davalı uhdesinde kalmadığı yönünde kanaate vardıklarını ancak paranın lehine talimat düzenlenmiş olan kişilere ait hesapların açıklamasını içerir bir belgeye dosyada rastlanmadığını belirtmişlerdir. 18.06.2020 tarihli 3. ek rapor da, 18.12.2014 tarihli rapor ile aynı doğrultudadır. 30.06.2014 tarihli bilirkişi raporu ise, 18.12.2014 ve 18.06.2020 tarihinde aldırılan bilirkişi raporları ile çelişkilidir. Bilirkişiler, 18.12.2014 ve 18.06.2020 tarihli raporlarında kanaat ve karinelere dayanarak görüşlerini değiştirmiştir. Bilirkişi raporları arasındaki çelişkilerin somut verilerle açıklanarak giderilmesi gerekmektedir.
5.21. Mahkemece varılan sonuç dosyadaki mevcut delillerle uyumlu değildir. Davalı-birleştirilen dava davalısı tarafından dosyaya sunulan talimat yazıları üzerine Halkbankası’nın 16.10.2014 tarihli yazısında 21968, 42076, 21683 numaralı hesaplardan yapılan işlem tutarının talimatlar ile uyumlu olduğu belirtilmiş ise de, hesaptan ödenen ya da gönderilen paraların kime ödendiği yahut kimin hesabına gönderildiği hususları da dayanak belgelerle açıklanmamıştır.
5.22. Yukarıda ayrıntılarıyla açıklandığı üzere, hükme esas alınan bilirkişi raporları ve bankadan temin edilen belgeler, hüküm kurmaya yeterli değildir. Hal böyle olunca eksiklikler giderilerek, bankacılık konusunda uzman bilirkişilerden yeni bir heyet oluşturularak banka kayıtları üzerinde inceleme yetkisi verilmeli; mirasbırakan tarafından davalıya devredilen hesaplardaki paraların hangi işlemlerle kimlere ve kim tarafından gönderildiğinin veya ödendiğinin dayanak belgeleri de bilirkişi raporlarında gösterilmek ve rapora eklenmek suretiyle denetime elverişli nitelikte ve şüpheye yer bırakmayacak şekilde belirlenerek davalıya miras payına mahsuben bir kazandırma yapılıp yapılmadığının tespiti ile sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
08/11/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.