Esas No: 2022/3531
Karar No: 2022/7097
Karar Tarihi: 22.11.2022
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2022/3531 Esas 2022/7097 Karar Sayılı İlamı
7. Hukuk Dairesi 2022/3531 E. , 2022/7097 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 14/01/2014 gününde verilen dilekçe ile yaylaya el atmanın önlenmesi ve kal talebi üzerine Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 17/08/2022 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 22/11/2022 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar vekili Av. ... .... Karşı taraftan gelen olmadı. Duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlenildi. Açık duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR
I. DAVA
Davacı köyler vekili dava dilekçesinde, bir kısmı Arhavi ilçesi, bir kısmı da Fındıklı ilçesi idari sınırları dahilinde bulunan doğusu Kızıltepe-Gölbaşı-Çatalkaya, batısı Salmatepesi-Şorah Yaylası-Şorahtan güneye doğru uzayan Tıkşar Aşiti, Kuzeyi Abu Kovanlığı, Güneyi Marsis Tepesinin Silsilesini teşkil eden Salikvan Tepesi ve Vakıf Aşiti yerleri arasında kalan yaylaların kadimden beri davacı köylerin ve bir kısım ... sınırları içerisinde bulunan mahalle sakinleri tarafından kullanıldığını, Fındıklı Asliye Hukuk Mahkemesinin 12/01/1971 tarih ve 1958/100 Esas, 1971/4 Karar sayılı kesinleşmiş mahkeme ilamı ile söz konusu sınırlar içerisinde kalan yaylaların kadimden beri Fındıklı Köyleri'nin zilyetlik ve intifasında olduğunun hüküm altına alındığını, davalı Arhavi Köyleri'nin buralarda hayvan otlatıp bilahare ev inşa ederek müdahalede bulunduklarını belirterek davalı tarafın dava konusu yaylalara haksız müdahalelerinin önlenmesi ve belirtilen sınırlar içerisindeki yapıların kal’ine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı köyler vekili cevap dilekçesinde, yargılamaya konu taşınmazların kadimden beri ve halen davalı köyler halkı tarafından kullanıldığını, geleneksel yayla evleri inşa ederek ikamet ettiklerini, dava dilekçesinde sınırları belirtilen bölgenin ... Yaylası, Kıtmır Yaylası, Arpaçayır Yaylası, Sırt Yaylası, Çağıl Yaylası ve Yurt Yaylası’nın bir bölümünü kapsadığını, bu yaylaların tamamının Arhavi ilçesi ile çoğrafi bütünlük taşıyan yaylalar olduğunu, bölgede akmakta olan Çatak ve Abu Deresi'nin doğal sınır olduğunu, davacı köylerde yaşayan insanların bu yaylalardan hiçbir zaman istifade etmediklerini, kadim kullanımlarının olmadığını, Çatak Deresi ve Abu Deresi'nin diğer yakasında yer alan Çamlık, Sakuray ve Horhot Yaylaları'nın davacı köylerde yaşayan insanlar tarafından kullanıldığını, davacı köy tüzel kişilikleri adına verilen bir tahsis kararı bulunmadığını belirterek haksız açılan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 13.01.2015 tarihli ve 2014/7 Esas, 2015/6 sayılı Kararıyla davanın reddine hükmedilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 06.11.2019 tarih ve 2019/607 Esas, 2019/7313 Karar sayılı ilamında; davacı, dava dilekçesinde Fındıklı Asliye Hukuk Mahkemesinin 1958/100 Esas, 1971/4 sayılı Karara dayandığından ve yargılama sırasında dava konusu yerin 207 ada 1 parsel olarak sınırlandırılmış olduğundan taraflar arasında çekişmeli olan kullanım ... sahibinin kesin olarak tespitinin gerektiği; davacı tarafın dayandığı 1958/100 Esas sayılı dosya bulunamamış ise de karara karşı yargılamanın iadesi isteminde bulunulduğundan yargılamanın iadesi istemine ilişkin dosya var ise getirilmesi ve kesinleşmiş kararın yöreyi bilen mahalli bilirkişi eşliğinde zemine uygulanması, hangi yerleri kapsadığının açıkça tespit edilerek fen bilirkişisine keşfi izlemeye uygun kroki düzenletilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesi, yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararında dava konusu yerlerin kadimden beri davacı köylerin zilyetlik ve intifasında bulunduğu, davalı köylerin ise kadimden beri kullanım haklarının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle;
1.Mahkeme kararının gerekçe içermediğini, gerekçe davanın kabulüne ilişkin olduğu halde davanın reddine karar verildiğini,
2.Kadim kullanım hususunda hali hazırda kesin hüküm bulunduğundan kadim kullanımın yeniden değerlendirilmesine hukuken imkan bulunmadığını,
3.Dosyalara ulaşılamamasının kesin hükümde belirtilen sınırların 207 ada 1 parsel sayılı taşınmazı kapsayıp kapsamadığının tartışılması imkanını ortadan kaldırmadığını, bu durumun davanın reddinin gerekçesi olamayacağını,
4.Dayanak davada belirtilen sınırların dava konusu yaylaları kapsadığının bilirkişi raporunda belirlendiğini,
5.Dosya kapsamında temelde yatan problemin davalı köylerin, davacı köylerin kadimden beri kullanmakta olduğu yaylaları 1950’lerden sonra işgal ederek, buralara haksız müdahalede bulunmaları olduğunu ileri sürerek ve re’sen gözetilecek sebeplerle kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, yaylaya el atmanın önlenmesi ve yıkım istemlerine ilişkindir.
2.İlgili Hukuk
2.1.Hemen belirtmek gerekir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK).
2.2.Mahkemenin, Yargıtay'ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. (Prof. Dr. Baki Kuru, Usuli Müktesep Hak (Usule İlişkin Kazanılmış Hak) Dr. A. Recai Seçkin’e Armağan, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları No. 351 Ankara, 1974, sayfa 395 vd.) Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı YİBK).
2.3.Öte yandan; mahkeme kararlarında nelerin yer alacağı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297/2’inci maddesinde belirtilmiştir. Buna göre hüküm, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri kapsar. Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Hüküm gerekçesi dosya içeriğine uygun olmak zorundadır. Ayrıca, hükmün gerekçesi ile sonuç kısmı birbiri ile çelişmemelidir.
3. Değerlendirme
3.1. İlk Derece Mahkemesi gerekçesinde çekişme konusu yerlerin kadimden beri davacı köylerin zilyetlik ve intifasında bulunduğu, davalı köylerin ise kadimden beri kullanım haklarının bulunmadığı açıklandığı halde; 207 ada 1 parsel sayılı taşınmaza yönelik müdahalenin önlenmesi ve yapıların kal’i isteminin yasal koşulları oluşmadığı belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir. Bu şekilde, hüküm ile gerekçe arasında çelişki oluşturularak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 298/2’inci maddesine aykırı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
3.2.Öte yandan; mahkemece, Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 06.11.2019 tarihli bozma ilamına uyulduğu halde bozma ilamının gerekleri yerine getirilmemiştir. Şöyle ki; bozma ilamında davacı tarafın dayandığı Fındıklı Asliye Hukuk Mahkemesinin 12.01.1971 tarih, 1958/100 Esas ve 1971/4 Karar sayılı ilamında belirtilen sınırların yöreyi bilen mahalli bilirkişiler eşliğinde zeminde uygulanması ve hangi yerleri kapsadığının açıkça tespit edilerek fen bilirkişisine keşfi izlemeye uygun kroki düzenlettirilmesi gerektiği belirtilmesine rağmen mahkemece anılan karar dosya arasına kazandırılamadığından ilk yargılamada mahallinde keşif yapılmış olduğu ve usul ekonomisi gözetilerek yeniden keşif yapılmadığı ve daha önce yapılmış yargılama uyarınca karar verildiği açıklanarak bozma kararında belirtildiği şekilde inceleme ve araştırma yapılmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması da doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Gerekçe kısmında (2 ve 3) no’lu bentlerde açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA,
2.Bozma nedenlerine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
3.Peşin yatırılan harcın yatırana iadesine,
4.Yargıtay duruşma vekalet ücreti 8.400 TL’nin davalılardan alınarak davacılara verilmesine,
5.Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.11.2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.