Esas No: 2016/1228
Karar No: 2016/2209
Uyuşturucu madde ticareti yapma - Yargıtay 20. Ceza Dairesi 2016/1228 Esas 2016/2209 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Tebliğname No : KD - 2015/274420
İtirazla İlgili Mahkeme Kararı : Ağır Ceza Mahkemesi, 09.06.2015 tarih, 2015/190 esas ve 2015/220 karar
Suç : Uyuşturucu madde ticareti yapma
İtiraz yazısı ile dava dosyası incelendi.
A) KONUYLA İLGİLİ BİLGİLER:
Uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan sanıklar hakkında ...Ağır Ceza Mahkemesi"nce yapılan yargılama sonucu 09.06.2015 tarih, 2015/190 esas ve 2015/220 karar sayı ile sanıkların mahkûmiyetine karar verilmiştir.
Hüküm sanıklar müdafileri ve sanık.... tarafından temyiz edilmiştir.
Dairemizce 19.01.2016 tarihinde 2015/16029 esas ve 2016/171 karar sayı ile sanıklar hakkındaki hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
B) İTİRAZ NEDENLERİ:
... Cumhuriyet Başsavcılığı"nın itiraz yazısında; “... 04.04.2015 tarihli olay tutanağı ve dosya içeriğine göre somut olay şu şekilde meydana gelmiştir. 04.04.2015 tarihinde saat 10.20 sıralarında muhbirden; ... plakalı beyaz ...marka araç ile ... plakalı siyah renkli .... marka aracın, ....ilçesi civarından esrar maddesi aldıkları ve bu araçların artçı - öncü olarak... şehir merkezine doğru ilerledikleri yönünde bilgi elde eden kolluk görevlilerince, ... Sulh Ceza Hakimliği"nin vermiş olduğu 30.03.2015 tarih ve 2015/249 değişik iş sayılı önleme araması kararına istinaden arama yapmak üzere çalışmalara başlanılmış, ...plakalı aracın .... yolu üzerinde seyir halinde olduğu görülmüş ve eski Bölge Trafik İstasyonu önündeki kontrol noktasında bu aracın durdurularak bekletilmesi için o bölgedeki görevlilere bilgi verilmiş, istihbari bilginin elde edildiği zamandan 30 dakika sonra saat: 10.50 sıralarında Silvan yolu üzerinde seyir halinde olduğu görülen .... plakalı araç takibe alınmış, Özel Hareket Şube Müdürlüğü önünden geçtikten sonra yol kenarında durduğu görülerek, aracın önüne gelinip araç içerisinde sanık... olduğu tespit edilip araçta yapılan aramada; torpido gözünde bir adet poşet içinde 15 gram ve bagajda çuval içinde bulunan 3 adet poşette daralı ağırlığı 11 kilogram olan kenevir bitkisi parçaları ele geçirilmiştir. Öncü araç olan ... plakalı araçta yapılan aramada, suç delili bulunamamış, araç içinde olan sanıklar ....ve ... yakalanmıştır.
Ceza Muhakemesinin amacı; sosyal düzenin korunması ile kişilerin hak ve özgürlüklerine saygı arasında bir denge kurulması suretiyle hukuken geçerli kanıtlarla hiçbir duraksamaya yer vermeden maddi gerçeğin ortaya çıkarılması Ceza Muhakemesi hukukumuz "delil serbestliği" ilkesini benimsemiş, delilleri değerlendirmede de hakime tam bir serbestlik tanımıştır. Delillerin hukuka uygun yöntemlerle toplanması zorunludur. Anayasa"nın 38. maddesinin 6. fıkrası ile CMK"nın 206. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendi, 217. maddesinin 2. fıkrası, 230. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi ve 289. maddesinin 1. fıkrasının (i) bendi uyarınca, hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş delillerin hükme esas alınamayacağında şüphe yoktur. Ancak, somut olayda olduğu gibi istihbari bilgi elde eden, PVSK.na göre suçların işlenmesinin önlenmesi ve tehlikelerin önlenmesi hususlarında da görevli olan ve elinde mahkeme tarafından verilmiş bir önleme araması kararı bulunan kolluk görevlilerinin, emrinde çalıştıkları Cumhuriyet savcısına derhal bilgi vermesi ve CMK"nın 116-117 ve 119. maddelerine uygun "adli arama" kararı alması gerekli midir? bir başka deyişle Yüksek ...Ceza Dairesi"nin sözü edilen bozma ilamında belirtilen; somut olayda muhbirden bilgi edinilmesi nedeniyle, "adli arama" kararı alınması gerekli olduğundan, önleme araması kararına dayanılarak yapılan arama sonucu elde edilen suç konusu ve delili olan uyuşturucu maddeler, hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş olacağından hükme esas alınamaz şeklindeki gerekçe yerinde midir?
Aşağıda arzetmeye çalıştığımız nedenlerle suç konusu ve delili olan uyuşturucu maddelerin, hukuka uygun yöntemlerle elde edildiği, buna bağlı olarak hükme esas alınmasında bir isabetsizlik bulunmadığı ve suçun unsurlarının oluştuğu değerlendirilmiştir.
1- Suç konusu uyuşturucu maddeler, önleme araması kararına istinaden yapılan araç aramasında ele geçirilmiştir. Soyut istihbari bilgiye ulaşan görevlilerin şehirlerarası yol üzerinde kontrol noktaları oluşturarak yaptıkları çalışma sırasında, diğer şüphelendikleri araçlar gibi sanıkların araçlarını da "adli arama" kararı olmadan sözü edilen önleme araması kararına istinaden aramalarında ve bunun sonucunda suç konusu uyuşturucu maddeleri ele geçirmelerinde hukuka aykırı bir yön bulunmadığı değerlendirilmektedir. Zira Adli kolluk görevlilerinin, hangi hallerde emrinde çalıştıkları Cumhuriyet savcısına derhal bilgi vereceklerini düzenleyen 5271 sayılı CMK"nın 161/2. maddesinde; "Adli kolluk görevlileri, el koydukları olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri, emrinde çalıştıkları Cumhuriyet savcısına derhal bildirmek ve bu Cumhuriyet savcısının adliyeye ilişkin bütün emirlerini gecikmeksizin yerine getirmekle yükümlüdür." denilmektedir. Buna göre kolluk görevlilerinin henüz el koydukları olay, yakaladıkları kişiler ve uyguladıkları tedbirler yoktur ki, Cumhuriyet savcına bilgi versinler, ellerinde sadece sözkonusu soyut istihbari bilgi vardır. suç konusu maddeleri ele geçirmelerinden sonra Cumhuriyet savcısına bilgi vermişlerdir.
Bilindiği üzere, istihbarı bilgi; duyum, söylenti, tahmin ve varsayıma dayanan, doğruluğu şüpheli bilgidir. Kaynağı somut bir olguya dayanmadığı için, istihbarı bilginin tek başına delil değeri yoktur. Somut olaylara dayanmayan, soyut iddia, bilgi ve tahminler, adli soruşturmanın başlatılması için yeterli görülemez. Olay tutanağında alındığı belirtilen istihbari bilgi, başlangıç şüphesi oluşturacak nitelikte olmayıp "tehlike" boyutunda değerlendirilmesi gereken bir bilgi olduğu için, önleme arama kararı ile yapılan aramanın hukuka uygun olduğu düşünülmektedir.
Nitekim; hangi hallerde adli arama kararı verilebileceğini düzenleyen 5271 sayılı CMK"nın 116. maddesinde; "Yakalanabileceği veya suç delillerinin elde edilebileceği hususunda makul şüphe varsa; şüphelinin veya sanığın üstü, eşyası, konutu, işyeri veya ona ait diğer yerler aranabilir." denilmekte olduğundan, uygulamada istihbari bilgi olduğu gerekçesiyle "adli arama" kararı verilmesine yönelik taleplerin bir kısmında, istihbari bilginin "makul" şüphe oluşturmadığı değerlendirilerek "adli arama" kararları verilmemektedir.
Somut olayda olduğu gibi, alındığı belirtilen istihbari bilginin, "tehlike" boyutunda değerlendirilmeyip, adli soruşturmanın başlangıç şüphesi niteliğinde görülerek, sanıkların araçları ancak "adli arama" kararı ile aranabilir denilmesi halinde;
a- Soyut iddia, bilgi ve tahminlerden ibaret olan her ulaşılan istihbari bilgide, kişileri adli soruşturmanın şüphelisi yaparak arama sonunda suç delili elde edilmediği durumlarda o kişilerin hak ve özgürlüklerinin ihlal edilebileceği,
b- Çoğu zaman aslı çıkmayan, hatta bazen "iftira" boyutuna ulaşabilen istihbari bilgilerle, adli mercilerin boş yere meşgul edilebileceği,
c- CMK"nın 116, 117 ve 119 maddelerine göre "adli arama" kararı vermeye yetkili mercilerin, istihbari bilgiyi adli arama için yeterli görmeyip adli arama kararı ya da izni vermemesi durumunda veya adli arama kararı almak için uğraşılan zamanda, suçluların suç konusu delilleri kaçırması halinde; çok az miktarı (bazen 1 gramı) dahi ölümcül sonuçlara yol açan, insan hayatı ve toplum sağlığı için "tehlike" oluşturan uyuşturucu maddeler ile mücadelenin sekteye uğrayabileceği, suçların işlenmesinin önlenmesi ve tehlikelerin önlenmesi görevleri de bulunan kolluk görevlilerinin, bu görevlerini yapmalarının zaafa uğrayabileceği değerlendirilmektedir.
2- Somut olayın anlatımı sırasında belirtildiği üzere, kolluk görevlilerinin istihbari bilgiyi elde ettikleri zaman ile sanıkları yakaladığı an arasında 30 dakika gibi kısa bir süre bulunmaktadır. Bu kadar kısa bir süre içerisinde adli arama kararı alınması mümkün görülmemekte ve sanıkların suç konusu maddeleri kaçırması tehlikesi bulunmaktadır. Bu itibarla ellerinde önleme araması kararı bulunan görevlilerin, bu karara istinaden arama yapmaları hukuka uygun olarak düşünülmektedir.
3- Arama işlemi, sanıkların konutları veya işyerleri gibi kamuya kapalı yerde değil de, kamuya açık herkesin gelip geçtiği şehirlerarası yol kenarında araçta yapılmıştır. Bu itibarla da sözkonusu aramanın hukuka aykırı olmadığı anlaşılmıştır.
4- Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde, sunulan kanıtların kabul edilebilir olup olmadığına karar verme usulünü gösteren ve hangi kanıtların kabul edilebilir olduğunu, hangilerinin kabul edilemez olduğunu belirleyen bir kural olmadığı gibi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de “ İç hukukta yeterli hukuki temeli bulunmadan veya hukuka aykırı vasıtalar kullanılarak elde edilmiş materyallerin yargılamada kanıt olarak kullanılması kural olarak, başvurucuya gerekli usulü güvencelerin sağlanmış olması ve materyalin baskı, zorlama ve tuzak gibi yargılamayı lekeleyebilecek nitelikli ve kaynaklı olmaması şartıyla, sözleşmenin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki adil yargılanma standartlarına aykırılık oluşturmaz” (Chalkley/ Birleşik Krallık [kk] B.No: 6383/100, 26.09.2002) ve "Bir delilin, diğer yan delillerle desteklenmemiş olması, mutlak suretle adil yargılanma hakkı bakımından sorun oluşturmaz. Mahkemece hükme esas alınan bir delilin çok kuvvetli olması ve güvenilirliği konusunda herhangi bir risk bulunmaması, destekleyici delillere olan ihtiyacın yoğunluğunu azaltır. Buna karşılık gücü ve güvenilirliği konusunda birtakım şüpheler bulunan bir delilin, suçun sübutu konusunda ulaşılan vicdani kanaat bakımından belirleyici olması halinde, bu durum hakkaniyete uygun yargılanma hakkı bakımından sorun oluşturabilir ” (..., B. No: 2012/542 04.11.2014) şeklinde kararlar vermiştir.
Bu kararlar ışığında somut olaya baktığımızda; suç konusu uyuşturucu maddelerin baskı, zorlama ve tuzak gibi yargılamayı lekeleyebilecek nitelikli ve kaynaklı yöntemlerle elde edilmediği ve güvenilirliği konusunda herhangi bir risk ve şüphe bulunmadığı dikkate alındığında, hükme esas alınmasında herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir.
5- Somut olayda önleme araması kararına dayanılarak yapılan arama sonucunda ele geçen suç konusu uyuşturucu maddelerin hukuka uygun olarak elde edildiği değerlendirilmiştir. Kaldı ki, aksi halin kabulü halinde dahi, önleme araması kararı da olsa sonuçta bir mahkeme kararı ile arama yapıldığı gözönünde bulundurulduğunda, bu arama sonucu elde edilen delillerin "mutlak hukuka aykırı delil" niteliğinde görülmeyip, "nisbi hukuka aykırı delil" olarak kabulünde zorunluluk bulunduğu düşünülmektedir. Yüksek ...Ceza Genel Kurulu"nun ve Anayasa Mahkemesi"nin bazı kararlarında, nisbi hukuka aykırı delillerin bazı şartların varlığı halinde hükme esas alınmalarında isabetsizlik görülmemiştir. Örnek olarak;
CGK, 26.06.2007 tarih ve 2007/147, 2007/159 sayılı Kararında; aramanın hukuka aykırı olduğu kabul edilmiş ancak delil yasaklarına ilişkin olarak öğretideki “mutlak delil yasakları” ve “nisbi delil yasakları” ayırımından hareketle, somut olaylarda, sanıkların arama kararı ve işlemine, arama yapılırken haklarının ihlal edildiğine yönelik bir itiraz ve yakınmalarının bulunmaması karşısında, sırf arama sırasında bulunması gereken kişilerin orada bulundurulmaması, sonuca etkili olmayan "şeklî-nisbî hukuka aykırılık" olarak değerlendirilmiştir.
Anayasa Mahkemesi de 15/04/2015 tarih ve 2013/2392 başvuru numaralı kararında; başvurucunun konutunda icra edilen arama işlemi sırasında bulundurulması gereken kişilerden birinin eksik olmasının yol açtığı, arama işleminin ve arama sonucunda elde edilen delillerin güvenilirliğini şüpheye düşüren somut bir durum veya risk tespit edilemediği gibi, başvurucu tarafından da bu kapsamda herhangi bir itiraz ve somut iddia ileri sürülmediğini, dolayısıyla arama sırasında her ne kadar ihtiyar heyeti azalarından veya komşularından bir kişinin eksik bulundurulmuş olması bir kanuna aykırılık teşkil etmekte ise de, delillerin sıhhatini şüpheli hale getiren bir durumun sözkonusu olmadığını belirttikten sonra, arama işlemindeki sözkonusu eksikliğin, elde edilen delillerin güvenilirliğine zarar vermediğinin ve dolayısıyla bu deliller esas alınarak mahkumiyetle sonuçlanan yargılamanın adilliğini zedelemediğinin kabulü gerekir diyerek, adil yargılanma hakkının ihlal edilmediğine karar vermiştir.
Somut olayda da, sanıkların arama kararı ve arama işleminin içeriğine, arama yapılırken haklarının ihlal edildiğine yönelik bir itiraz ve yakınmalarının bulunmaması karşısında, arama sonucunda elde edilen delillerin sıhhatini şüpheli hale getiren bir durumun sözkonusu olmadığı, dolayısıyla bu delillerin hükme esas alınmalarında bir isabetsizlik bulunmadığı değerlendirilmiştir.
6- 5271 sayılı CMK"nın 230/1-b maddesinde; "mahkumiyet hükmünün gerekçesinde dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen deliller ayrıca ve açıkça gösterilir." denilmek suretiyle, hukuka uygun yöntemlerle elde edilen diğer delillerin geçerliliğini koruyacağı benimsenmiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 29.11.2005 tarih ve 2005/144 Esas, 2005/150 Karar sayılı Kararında: “usulüne göre alınmış bir arama kararı olmadan yapılan arama hukuka aykırı olduğundan, arama işleminde elde edilen maddi delilin hükme esas alınamayacağı belirtilmiş ancak, sanığın özgür iradesine dayalı, ihbarla uyumlu ikrarının varlığı karşısında, suçun sübuta erdiği kabul edilmiştir.
Bu yasal düzenleme ve karar çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; Sanık Cuma diğer sanıklarla birlikte yolculuk yaptığını söylemekle birlikte, ele geçen uyuşturucunun alındığından haberinin olmadığını söylemişse de, sanıklar Kenan ve Şenel, ele geçen uyuşturucu ile ilgilerini açıklamış, diğer sanık Cuma ile birlikte üçünün ele geçen uyuşturucuyu aldıklarını özgür iradeleriyle beyan etmişlerdir. Suçun işleniş şekli ve sanıkların yakalanış biçimi de dikkate alındığında, sanıkların suç konusu maddelerin niteliği hususunda yanılgıya düştüğünü de söylemek mümkün değildir. Böylelikle Yüksek Yargıtay 20. Ceza Dairesi"nin bozma ilamında belirtildiği gibi, yapılan arama işleminin hukuka aykırı olduğu kabul edilse dahi, sanıklar Kenan ve Şenel istihbari bilgi ile uyumlu ve hayatın olağan akışına da uygun düşen özgür ve samimi suç konusu maddelerin kendilerine ait olduğuna ilişkin ikrara yönelik beyanları, arama işleminin içeriğine herhangi bir itirazlarının bulunmaması, sanıkların yakalanış şekli, suç yeri, suç konusu uyuşturucu maddenin miktarı, umuma açık yolda taşınması, hükmün münhasıran arama sonucu elde edilen delile dayanmaması karşısında, suçun sübutuna ilişkin yerel mahkeme kararında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, somut olayda suç konusu maddelerin hukuka uygun yöntemle elde edildiği, buna bağlı olarak hükme esas alınmasında bir isabetsizlik bulunmadığı; hukuka aykırı yöntemle elde edildiği kabul edilse dahi, bu delilin "nisbi hukuka aykırı delil" niteliğinde olduğu ve sanıkların arama kararı ile arama işlemine, arama yapılırken haklarının ihlal edildiğine yönelik bir itiraz ve yakınmalarının bulunmaması karşısında, arama sonucunda elde edilen delillerin sıhhatini şüpheli hale getiren bir durumun sözkonusu olmadığı, dolayısıyla bu delillerin hükme esas alınmalarında bir isabetsizlik bulunmadığı; suç konusu uyuşturucu maddelerin "mutlak hukuka aykırı delil" niteliğinde görülmeleri halinde bile, sanıklar Kenan ve Şenel"in istihbari bilgi ile uyumlu ve hayatın olağan akışına da uygun düşen özgür ve samimi suç konusu maddelerin kendilerine ait olduğuna ilişkin ikrara yönelik beyanları, tüm sanıkların arama işleminin içeriğine herhangi bir itirazlarının bulunmaması, sanıkların yakalanış şekli, suç yeri, suç konusu uyuşturucu maddenin miktarı, umuma açık yolda taşınması ve hükmün münhasıran arama sonucu elde edilen delile dayanmaması karşısında, suçun sübutuna ilişkin yerel mahkeme kararında bir isabetsizlik görülmemiştir. Bu itibarla Yüksek Yargıtay 20. Ceza Dairesi’nin bozma gerekçesi yerinde olmadığından, yerel mahkeme kararının onanması için itiraz etmek gerekmiştir.” denilerek, Dairemizin sanıklar hakkındaki bozma kararının kaldırılması, yerel mahkeme hükmünün belirtilen nedenlerle onanması istenmiştir.
C) CUMHURİYET BAŞSAVCISININ İTİRAZIYLA İLGİLİ YASA HÜKÜMLERİ:
1- 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 308. maddesi:
(1) ...ceza dairelerinden birinin kararına karşı ...Cumhuriyet Başsavcısı, re"sen veya istem üzerine, ilâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kurulu"na itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz.
(2) (05.07.2012 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanan 6352 sayılı Kanun"la eklenen fıkra) İtiraz üzerine dosya, kararına itiraz edilen daireye gönderilir.
(3) (05.07.2012 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanan 6352 sayılı Kanun"la eklenen fıkra) Daire, mümkün olan en kısa sürede itirazı inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kurulu"na gönderir.
2-5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun"un geçici 5. maddesi (05.07.2012 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanan 6352 sayılı Kanun"la eklenen):
(1) Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 308 inci maddesinde yapılan değişiklikler, bu Kanunun yayımı tarihinde Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nda bulunan ve henüz karara bağlanmamış dosyalar hakkında da uygulanır.
D) İTİRAZIN VE KONUNUN İRDELENMESİ:
Kimlik bilgileri kollukça bilinen muhbirden ... plakalı beyaz.... marka araç ile... plakalı siyah ...marka araçların Lice ilçesinden temin ettikleri esrarı öncü ve artçı şekilde ...il merkezine götürecekleri bilgisi alınması üzerine, genel kolluk görevi kapsamında yapılan çalışmalarda, ...plakalı ... marka araçta sanıklar ...ve ..."ın,.... plakalı araçta ise sanık ..."ın yakalanması şeklinde gerçekleşen olayda, arama işleminin ...Sulh Ceza Hakimliği"nin 2015/249 sayılı önleme arama kararına göre gerçekleştirildiği ve sanık ....ın bulunduğu ...plakalı araçta yapılan arama sonucunda suça konu 3.806,25 gram esrarın ele geçirildiği ve sonrasında Cumhuriyet savcısının talimatlarının alınarak soruşturmanın sürdürüldüğü anlaşılmıştır. Dairemizin itiraza konu olan kararının, itiraz yazısında ileri sürülen tüm nedenler tartışılıp değerlendirildiğinde, sanıklar hakkında yapılan ihbarda uyuşturucu madde taşıyan araçların plaka numaraları tam olarak belirtilmediği için araçlarda önleme arama kararına dayalı olarak yapılan arama işleminin hukuka uygun olduğu, bu nedenle hükmün kanuna uygun ve gerekçesinin yeterli olduğu anlaşılmış ve ...Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulüne karar vermek gerekmiştir.
E) KARAR:
1-...Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulüne,
2- Dairemizin 19/01/2016 tarih 2015/16029 esas ve 2016/171 karar sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Sanıklar hakkında kurulan hükümlerin incelenmesi;
Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanıklar tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdani kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipi ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından; sanık....ve müdafii ile sanıklar.... ve ... müdafilerinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükümlerin ONANMASINA,
19/04/2016 tarihinde Üye ...ve Üye ..."ün karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Sanıklar hakkındaki mahkûmiyet hükmünün, Dairemizin 19.01.2016 tarih, 2015/16029 E ve 2016/171 K sayılı ilamından belirtilen gerekçelerle bozulması gerektiği kanaatiyle ...Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddine karar verilmesi düşüncesinde olduğumuzdan sayın çoğunluğun itirazı kabul ederek hükmün onanmasına dair görüşüne katılmıyoruz. 19.04.2016