Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2019/574 Esas 2021/4131 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/574
Karar No: 2021/4131
Karar Tarihi: 17.06.2021

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2019/574 Esas 2021/4131 Karar Sayılı İlamı

14. Hukuk Dairesi         2019/574 E.  ,  2021/4131 K.

    "İçtihat Metni"



    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 21/01/2011 gününde verilen dilekçe ile komşuluk hukukundan kaynaklanan taşınmaza elatmanın önlenmesi, şirket faaliyetinin durdurulması ve tazminat talebi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 10/11/2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı şirket vekili tarafından duruşmalı olarak istenilmekle, duruşma isteminin değerden reddi ile süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
    _ K A R A R _
    Dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi ve tazminat istemine ilişkindir.
    Davacı vekili, müvekkilinin 447 parsel, davalının ise 511 parsel sayılı taşınmazın maliki olduklarını, davalının beton imalatı amacıyla kurduğu santralin köy yerleşim alanı içerisinde faaliyet gösterdiğini, atık maddelerini davacı parseline döktüğünü, ayrıca çıkan tozların ekine ve ağaçlara zarar verdiğini, bitkilerin gelişimini engellediğini, sağlığını olumsuz etkilediğini, çevre kirlenmesine de neden olduğunu, taşınmazında davalının izinsiz kanal açtığını ileri sürerek, kanal açmak ve atıkları bu kanaldan davacı taşınmazına akıtmak şeklinde oluşan tecavüzünün önlenmesine, çıkan tozların insan sağlığını tehdit etmesi ve davacının ekili alanları ile ağaçlarına zarar vermesi nedeni ile bu konudaki müdahalesinin önlenmesine, faaliyetinin durdurulmasına, uğranılan maddi zarar karşılığı 5.000,00TL maddi tazminat ve 705,00TL tespit gideri ile bilirkişi incelemesi sonucu belirlenecek eski hale getirme masrafının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı Tayyar Hazır Beton İnşaat Ticaret Ltd. Şti. vekili, kanalın davalı tarafından açılmadığını, tesis kurulmasından çok önce doğal olarak oluştuğunu, suların havuzda biriktirildiğini, çökertme yöntemi ile biriken suların yeniden kullanıldığını ve atıkların iş makineleri ile başka yere nakledildiğini, davacının taşınmazına su sızmadığını, davalı şirketin toz çıkarması muhtemel malzemesini tamamen kapalı ortamda depoladığını, bu işlem sırasında hiçbir şekilde etrafa toz yayılmadığını, dile getirerek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, idari yargıyı ilgilendirdiği gerekçesiyle faaliyetin durdurulması isteğinin reddine; sağlığa zarar verdiği iddiasına dayanan elatmanın önlenmesi isteğinin aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine; santralden çıkan atık maddelerin dökülmesi ve biriken atıkları taşımak amacıyla araç girdirilerek zarar verilmesi nedenine dayalı elatmanın önlenmesi isteğinin kanıtlanamadığından reddine; santralin faaliyeti nedeniyle oluşan tozların bitkilerin gelişimini engellediği iddiasına dayalı isteğin reddine ve kanal açılması ve akıtılan katı ve sıvı atıklar nedeniyle taşınmazın 3.641,39 m2"lik kısmının kullanılmasının engellenmesi ile ilgili olarak elatmanın önlenmesine ve tazminat isteğinin de kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 12/11/2012 tarih, 2012/9448 Esas, 2012/12792 Karar sayılı ilamıyla, "Davanın komşuluk hukuku ve mülkiyet hakkına dayandırıldığı ve özetlenen tüm isteklerin genel yargının görevi dahilinde bulunduğu, mahkemece faaliyetin durdurulması talebinin idari yargıyı ilgilendirdiği yönündeki gerekçesinin yerinde olmadığı, sağlığın faaliyet nedeniyle tehdit altında bulunduğu iddiasının da aynı kapsamda değerlendirilmesi gerektiği, davalı faaliyetinin komşuluk hukuku bakımından verdiği zarar varsa tespiti önlenmesi ya da giderilmesi için alınması gerekli tedbirlerin nelerden ibaret olduğu konusunda, kişi ve çevre sağlığına zarar verip vermediği, bunun da giderilmesi için alınması gerekli önlem ya da önlemlerin uzman bilirkişiler aracılığıyla yapılacak araştırma sonucu belirlenmesi ve önerilecek önlemlerden olaya en uygun olanına hükmedilmesi gerekirken sözü edilen istekler bakımından yazılı gerekçelerle davanın reddedilmesi doğru görülmediği" gerekçeleri ile bozulmasına karar verilmiştir.
    Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda mahkemece, davanın kısmen kabul kısmen reddine, dava konusu 511 parsel sayılı taşınmaz üzerinde kurulu bulunan davalı KÇS Kahramanmaraş Çimento Beton Sanayi ve Madencilik İşletmeleri A.Ş. tarafından işletilen beton santralinin üretim faaliyeti ile oluşan tozların çevreye, çevrede oturan insanlara zarar vermesi ve bu faaliyetlerin komşuluk hukukuna aykırı faaliyetler kapsamında olması nedeniyle söz konusu beton santralinin üretim faaliyetinin durdurularak müdahalenin önlenmesine, davalıya ait santralden çıkan atık maddelerin, beton santralinin faaliyeti ile oluşan tozların davacının taşınmazındaki bitkilerin gelişmesini engellemesi suretiyle davalı tarafça davacıya ait 447 parsele yapılan müdahalenin önlenmesine, söz konusu beton tesisinin atık sularını akıtmak amacıyla mülkiyeti davacıya ait olan 447 parsel sayılı taşınmazda, fen bilirkişisinin 24.05.2011 tarihli raporunda kırmızı renk ile gösterilen 0,5 metre eninde 372,83 metre uzunluğunda kanal açmak ve bu kanala akıtılan su nedeniyle anılan rapordaki krokide sarı renk ile gösterilen 3641,39 metrekarelik kısımda tarımsal faaliyet yapılmasının engellenmesi suretiyle yapılan müdahalenin önlenmesine, 2.027,15TL tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine, karar verilmiştir.
    Hükmü, davalı KÇS Kahramanmaraş Çimento Beton San. ve Madencilik A.Ş. vekili temyiz etmiştir.
    4721 sayılı TMK m. 683"deki "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.
    Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK"nın "komşu hakkı" başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir.
    Elatmanın önlenmesi davası açılabilmesi için kural olarak zararın doğmuş olması gerekir. İleride zarar doğacağından bahisle dava açılamayacağından bu şekilde açılan davalar reddedilmelidir. Ancak, istisnai durumlarda, henüz zarar doğmadığı halde, yakın gelecekte zarar doğacağı pek muhtemel veya muhakkak ise, davacıya zarar tehlikesinin önlenmesi davasını açma hakkı tanınmalı, zararın doğması beklenmemelidir.
    Komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi davalarında davalının kusurlu olması aranmaz. Davalının kusurlu olup olmaması, kasıtlı hareket edip etmemesi, elatmanın önlenmesi davasına etkili değildir. Yeter ki, davalının eylemi ile davacının zararı arasında illiyet bağı bulunsun. Davalının hiçbir kusuru olmasa dahi elatmanın önlenmesine, eski hale getirme ve tazminata hükmedilebilir. Kural olarak davacının zararının doğmaması için bir önlem almaması da elatmanın önlenmesi davasını etkilemez.
    Mahkemece yapılacak araştırmalarda somut olayın özelliği, komşu taşınmazların yerleri, nitelikleri, konumları, kullanma amaçları göz önünde tutularak, normal bir insanın hoşgörü ve tahammül sınırlarını aşan bir elatmanın bulunup bulunmadığı tespit edilmelidir. Davacının sübjektif ve aşırı duyarlılığı ile değil, objektif her normal insanın duyarlılığına göre elatmaya katlanıp katlanamayacağı araştırılmalı; sonuçta katlanılabilir, hoşgörü sınırlarını aşan bir zarar veya elatmanın varlığı tespit edildiği takdirde mülkiyet hakkının taşkın olarak kullanıldığı sonucuna varılmalıdır.
    Taşkın kullanma belirlendiği takdirde elatmanın tamamen ortadan kaldırılması veya tahammül sınırları içerisine çekilebilmesi için ne gibi önlemlerin alınması gerektiği bilirkişiler aracılığı ile tespit edilerek, tarafların yarar ve çıkar dengelerini gözetilerek bunların en uygununa karar verilmelidir.
    Bunun için de mahkemece öncelikle taraflara ait taşınmazların tapu kayıtları ile çap ve krokileri getirtilmeli, yapılacak keşifte, kadastro mühendisi veya tapu fen memuru bilirkişi yanında davanın niteliğine, tarafların iddia ve savunmalarına göre, en uygun ihtisas grubu ve meslek erbabından seçilecek bilirkişiler hazır bulundurulmalı; düzenlenecek bilirkişi raporlarında, alınması gereken önlemler ile tazminat, ecrimisil, yıkım ve eski hale getirme istekleri varsa, bunlar gerekçeli olarak gösterilmelidir. Davacının zararının önlenmesi esas olmakla birlikte, davalıya da en az zarar verecek veya külfet yükleyecek önlem veya önlemler belirtilmelidir.
    6100 sayılı HMK’nın 297. maddesinde hükmün neleri kapsayacağı sıralanmış bu maddenin 2. fıkrasında aynen “hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” denilmiştir. Bu hükümle kanunun amacı hükmün infazını kolaylaştırmak, tarafların ifa sırasında yeni bazı çekişmeler içine düşmelerini engellemektir.
    Somut olaya gelince:
    1-Dosya kapsamında alınan bilirkişi raporlarında, Tayyar Hazır Beton Şirketinin alınması gereken önlemlere uymayarak çevreye komşuluk hakkını ihlal edecek şekilde zarar verdiği, tesise ait fiziki şartların hammaddeden kaynaklanan tozumayı engellemediği, toz indirgeme sisteminin yetersiz kaldığı, toz emisyonlarının hava ve gürültü kirliliğine neden olduğu, kirli atıksu, toz, atık beton ve çimento atıklarıyla çevre kirliliğine sebep olduğu, komşu 477 parsele zarar vererek kirlettiği, çevrenin kirlenmesine yönelik önlemleri almadığı, tozlamayı engelleyecek su püskürtme sisteminin yetersiz olduğu, çevre parsellerdeki bitki ve ağaçlar üzerinde tesisten gelen beyaz toz örtüsü olduğu, beton sularının yola gelişi güzel akmakta olduğu, çökeltme havuzunun yetersiz olduğu ve tekniğine uygun yapılmadığı, deşarj sisteminin yetersiz olması nedeniyle yan komşusunun tarlasına kanal açarak atık sularını boşalttığı, bölgede yaşayan insanların sağlığına ve bitki örtüsüne zarar verdiği, 447 parsele izinsiz olarak 0.50 metre eninde ve 372,83 metre uzunluğunda kanal açtığı atık sularını boşaltmak suretiyle tecavüzde bulunduğu, davacıya ait 447 parselde oluşturduğu kirliliği karşılamakla yükümlü olduğu ve devralan şirketin de müdahalesinin devam ettiği hususları tespit edilmiş, oluşan zararlar nedeniyle alınması gereken önlemler olarak, tesisin etrafı duvarla kapatılarak hakim rüzgar yönlerine açık olan kısımların rüzgar kesici levhalarla kapatılması, çapı 1 mm"den küçük malzemenin kapalı ortama alınması, toz indirgeme ve ayırma sistemlerinin kurulması, tesis içindeki bütün atık suların çökeltme havuzuna drenaj kanalıyla bağlanması, teknik ve kapasiteli yeni çökeltme havuzunun yapılması, malzemelerin kapalı mekanda tutulması, savurma yapılmadan boşaltma ve doldurma yapılması, yol güzergahının 3 metre ağaçlandırılması, silolarda filtrelerin bulundurulması, hava kirliliğinin önlenmesi için toz kalkan bölümlerin üstünün kapatılarak fitreleme yapılması, çevre mevzuat açısından gerekli şartların tamamlanması ve izinlerin alınması gerektiği belirlenmiştir.
    Mahkemece, komşuluk hukuku ilkelerine göre yukarıda açıklandığı gibi alınacak tedbirler belirtilerek el atmanın önlenmesine karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, tesisin faaliyetinin durdurulmasına karar verilmesi doğru olmadığı gibi, zarar veren eylemler ve devam eden haksız elatmanın sona erdirilmesi için bilirkişiler tarafından belirlenen yapılması gereken işler ve alınması gereken önlemler hükme yazılmadığından; hükmün, 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen açıklıkta olmadığı görülmektedir. Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekli olduğundan hüküm infaza elverişli değildir.
    Bu durumda mahkemece, davalı vekili 05.04.2018 tarihli dilekçesiyle çevreye ve davalı taşınmaza verilen zararın önlenmesi için alınması gereken tedbirleri aldığını beyan ettiği ve ekinde buna ilişkin belgeler sunduğundan, mahallinde yeniden keşif yapılarak, yapıldığı söylenen imalatlar nedeniyle tesisin faaliyeti sonucu davacıya, taşınmazına ve çevreye yönelik komşuluk hukukuna aykırı bir durumun kalıp kalmadığının belirlenmesi, davacının taşınmazına ve çevreye verilen zararların giderilmesi için bilirkişiler tarafından belirlenecek önlemler sıralanarak uyuşmazlığın nasıl giderileceğine dair açıkça bir hüküm kurulması gereklidir.
    2- Komşuluk hukukundan kaynaklanan tazminat davalarında öncelikle davalının eylemi ile davacının zararı arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığının tespit edilmesinden sonra varsa davacının uğramış olduğu zararın miktarının bilirkişi aracılığı ile tespit edilmesi, tazminatın bu zarara göre tayin ve takdir edilmesi gerekir. Hemen belirtmek gerekir ki, tazminat miktarı hiçbir zaman zararı aşamaz.
    Kural olarak, sorumlu olan kişinin, meydana gelen zararı tümü ile tazmin etmesi gerekir. Tayin edilen tazminat miktarının da zararı tümü ile gidermesi gerekir.
    Yargılama sürecinde, öncesinde Tayyar Hazır Beton İnşaat Ticaret ve Nakliyat Ltd. Şti."ne ait olan işletme ve anılan şirket yetkilisine ait olan 511 parsel sayılı taşınmazın 27.05.2013 tarihinde KÇS Kahramanmaraş Çimento Beton San. ve Madencilik A.Ş’ye devredildiği, Tayyar Hazır Beton İnşaat Ticaret ve Nakliyat Ltd. Şti."nin taşınmazla ve işletme ile alakasını kestiği, davacı vekilinin 17/02/2016 tarihli celsede, açılan davayı HMK"nın 125. maddesi gereği işletmenin yeni maliki olan KÇS Kahramanmaraş Çimento Beton San. ve Madencilik A.Ş"ye yönlendirdiklerini beyan ettiği, anılan celsede taşınmazın ve işletmenin yeni sahibi KÇS Kahramanmaraş Çimento Beton San. ve Madencilik A.Ş"nin davalı konumunda olduğuna karar verildiği, zararın ne şekilde oluştuğu ve zarar miktarı 14.06.2011 tarihli bilirkişi raporuyla belirlenmişken bu tarihte belirlenen zarar miktarından üzerindeki tesisle birlikte 511 parsel sayılı taşınmazı 27.05.2013 tarihinde devralan KÇS Kahramanmaraş Çimento Beton San. ve Madencilik A.Ş"nin sorumlu tutulduğu anlaşılmıştır.
    Mahkemece, zararın meydana geldiği tarihte tesisi faaliyete geçiren ve faaliyetini yürüten Tayyar Hazır Beton İnşaat Ticaret ve Nakliyat Ltd. Şti."nin sorumlu tutulması gerekirken, oluşan zarardan sonraki bir tarihte üzerindeki tesisle birlikte taşınmazı devralan KÇS Beton Anonim Şirketinin sorumlu tutularak zararın bu davalıdan tahsiline karar verilmesi doğru değildir.
    Yukarıda açıklanan nedenlerle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı KÇS Kahramanmaraş Çimento Beton San. ve Madencilik A.Ş. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harçlarının yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.06.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.








    Hemen Ara